2023 Tarihimiz açısından çok önemli bir yıl.  Lozan Barış  Antlaşması’nın imzalanmasının (24 Temmuz 1923) ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun (29 Ekim 1923)  100. yıl dönümünü. Lozan Barış Antlaşması, Türkiye Cumhuriyeti’nin doğum senedi niteliğini taşıyor.

Antlaşma, Cumhuriyetimizin varlığının, bağımsızlığının ve sınırlarının uluslararası alanda resmen ve hukuken tanınmasını sağlayan belge. Türkiye Cumhuriyeti’nin temelinin atıldığı ve modern Türkiye Devleti’nin uluslararası kimliğinin tanındığı belge. 600 yıllık Osmanlı İmparatorluğu’ndan sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti, halk iradesine dayanan bir devlet rejiminin adı. Demokratik, laik, bir sosyal hukuk devletinin adı. Cumhuriyet, milletimizi sadece üniter bir devlete kavuşturmakla kalmamış, onu egemenliğin yegane kaynağı haline getirerek, siyasal bir kimliğe de sahip kılmıştır. Tebaa olmaktan etkin vatandaş konumuna geçilmiştir.  1923’le birlikte Türkiye’de sadece bir rejim değişikliği yapılmamış, yeni bir devlet kurulmuştur.

 100. Yılda Lozan’ın ve Cumhuriyetin  tarihsel anlam ve önemine uygun kutlamalar, etkinlikler, çalışmalar  yapılması  gerekiyor. Cumhuriyet’in 100. yılını görkemli bir şekilde kutlamak gerekiyor.  Bu tür kutlamaların hazırlıkları büyük özenle, titizlikle yapılır.  Meclis özel bir yasa kabul eder, özel kutlama komiteleri oluşturulur. Ancak henüz bu yönde bir düşünce, bir adım gözlenmiyor. Bir hazırlık da görülmüyor. Keza üniversitelerin, sivil toplum kuruluşlarının, düşünce kuruluşlarının  ne tasarladıkları da pek bilinmiyor.  Cumhuriyet sevdalısı yurttaşlar, sosyal medyadan görkemli kutlamaların gereğini vurguluyorlar.  Aylar öncesinden yazmaya başlamışlardı, “Lozan’ın, Cumhuriyetimizin 100. yılını hafızalarda iz bırakacak coşkuyla kutlamak gerek. Hazırlıklarda geç kalmamak gerek” diye. Ankara’nın gündemi yoğun şu sıralar. Ankara seçimlere odaklanmış durumda. Atılan adımlar da seçimlere göre planlanıyor. Bu arada, İkinci Yüzyıl’da Cumhuriyetimizin temel taşlarını yerinden oynatabilecek siyasi mühendislik oyunları da yapılıyor. Böyle  yoğun bir gündemde kutlamaların planlanması  için zaman ayrılır mı  bilmiyorum.  Ancak ayrılması zorunlu, boynumuzun borcu.

 Hatırlamakta fayda var: TBMM,  11 Haziran 1933 tarihinde “Cumhuriyet İlanının Onuncu Yıl Dönümü Kutlama Kanunu” çıkarmıştı. Kanun, Cumhuriyetin 10 yıl içindeki başarılarını vurgulayacak   kutlamalar yapılması hususunda Hükümete yetki vermişti.  Büyük Atatürk muhteşem 10. Yıl Nutku’nu bu çerçevede okumuştu. Nutuk halâ  belleklerimizde: “ Bugün Cumhuriyetimizin Onuncu yılını doldurduğu en büyük bayramdır. Kutlu olsun. Bu anda Türk milletinin bir ferdi olarak bu kutlu güne kavuşmanın en derin sevinci ve heyecanı içindeyim. Büyük Türk Milleti, on beş yıldan beri giriştiğimiz işlerde muvaffakiyet vadeden çok sözlerimi işittin. Bahtiyarım ki, bu sözlerimin hiçbirinde, milletimin hakkımdaki itimadını sarsacak bir isabetsizliğe uğramadım. Ebediyete akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramını daha büyük şereflerle, saadetlerle, huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim.” Atatürk’ün bu tarihi nutku başta siyasilerimiz, herkesin kulağına küpe olacak nitelikte. Dilimizden  hiç düşürmediğimiz, her defasında yürekten söylediğimiz 10. Yıl Marşı da o kutlamalardan günümüze gelen miraslardan: “Çıktık açık alınla on yılda her savaştan,/ On yılda on beş milyon genç yarattık her yaştan;/Başta bütün dünyanın saydığı Başkumandan;/ Demir ağlarla ördük Anayurdu dört baştan…..”

TBMM 30 Mart 1973 tarihinde bu kez Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşunun 50. Yıldönümünün Kutlanması Hakkında Kanun’u kabul etmişti. Kanunla “Ellinci Yıldönümü Kutlama Yüksek Kurulu” oluşturulmuşu. Yurdun her tarafında konferans, seminer ve festivaller tertibi; kitap, broşür, film ve öğretici malzeme yayını, Türk Bayrağı, madalya, pul, rozet dağıtımı ve tedavülü öngörülmüştü. Keza, Sivas’ta Cumhuriyet Üniversitesi  adıyla Üniversite kurulması kararlaştırılmıştı. Bizim kuşak hatırlar o yılki görkemli kutlamalardaki coşkuyu, heyecanı. Boğaziçi Köprüsü’nün (15 Temmuz Şehitler Köprüsü) Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk tarafından yapılan açılışı da 50. Yıl kutlamalarına denk getirilmişti. Köprünün açılış töreninde (30 Ekim 1973) bu coşku ve heyecan doruk noktasına ulaşmıştı. Kutlamalar bağlamında bir de marş bestelenmişti.” Müjdeler var yurdumun toprağına taşına…”

O tarihlerde 50. Yıl kutlamaları bağlamında yurt dışında da çeşitli etkinlikler düzenlenmişti. O yıllarda İslamabad  Büyükelçiliğimizde görevliydim. Pakistan Başbakanı Zülfikar Ali Bhutto Atatürk hayranıydı. Pakistan’ı da Türkiye gibi modern bir ülkeye dönüştürme hayalini kurardı. Cumhuriyetimizin 50. Kuruluş yıl dönümünde Büyükelçiliğimizin önündeki caddeye Atatürk’ün adı verilmiş, Bhutto’nun doğduğu Larkana’da Atatürk Anıtı açılmıştı. Pakistan basınında günlerce Atatürk’ü ve ülkemizi övücü yazılar çıkmıştı.

Henüz 2023’ün başlarındayız. Bu yılın anlam ve önemine uygun kutlamaların, etkinliklerin, çalışmaların yapılması için geç değil. Öncelikle TBMM, geçmiş yıllardaki kutlamalara ilişkin kabul edilen yasaları  dikkate alarak,  bu konuda özel bir yasa çıkarabilir. Yasa partiler üstü bir anlayışla hazırlanmalı, TBMM’deki  tüm partilerin desteğini almalı. Bu yasayla “Yüzüncü Yıl Kutlamaları Komitesi” oluşturulmalı. Bu yasa çerçevesinde, ilgili kurum ve kuruluşlar ve yerel yönetimler harekete geçirilmeli. Cumhurbaşkanı’nın 29 Ekim’de okuyacağı “100. Yıl Nutku” tarihsel nitelikte olmalı. Keza aynı anlayışla hazırlanacak “100. Yıl Marşı” dillerden düşmemeli.

 Başka neler yapılabilir?  100. Yıl Logosu belirlenebilir. Etkinliklerde ve kamuda kullanılacak.  Üniversitelerimiz ve düşünce kuruluşlarımız, medyamız  devreye sokulabilir. Çeşitli konularda Cumhuriyetin 100 yıllık kazanımlarını yansıtacak eserler hazırlanabilir. Sempozyumlar, konferanslar düzenlenebilir.  Ankara’da “100. Yıl Cumhuriyet Akademisi” kurulabilir. Milli Güvenlik Akademisi’nden esinlenerek bu Akademi’de kamu çalışanlarına yönelik demokrasi ve insan hakları eğitim programları , sempozyum ve konferanslar düzenlenebilir. Bu Akademiye yakın bir yerde “100. Yıl Cumhuriyet Müzesi”  açılabilir. Müzede Cumhuriyetin 100 yıllık kazanımları sergilenebilir. Kutlamalar bağlamında ayrıca, festivaller, sergiler, fuarlar (tarım, sanayi, teknoloji, kitap vs), konserler, spor müsabakaları düzenlenebilir, hatıra paraları, nişanlar, madalyalar, rozetler, pullar basılabilir. Belgeseller hazırlanabilir. Şehirlerin önemli meydanlarına, bulvarlarına, parklarına 100. Yıl adı verilebilir. Kutlamaların, etkinliklerin yurt dışı ayağı da olabilir. Yurt dışındaki insanlarımızı  da içine alacak.

Bu yazdıklarım ilk anda aklıma gelenler. Kim bilir daha nice öneriler dile getirilebilir. Yeter ki siyasi irade olsun, istek olsun, arzu olsun. Ancak seçimlere kadar bu yönde  adımlar atılmazsa, seçimlerden sonraki  iktidar sahiplerinin öncelikle gündeme alacakları konulardan biri de “100. Yıl Kutlamaları” olmalı. Her koşulda son yıllardaki milli bayram kutlamalarında görüldüğü gibi, insanlarımızın bu kutlamalara sahip çıkacakları kuşkusuz.