Akdeniz Gerçek’te aylar önce kaleme aldığım ilk yazım “AB Stratejik Hedef” başlığını taşıyordu. Yazıda, Avrupa Birliğine üyeliğin her dönemde Türkiye’nin stratejik hedefi olduğunu belirtmiştim. Yazıda ayrıca, Başbakanlık bünyesinde hazırladığımız Türkiye’de insan haklarının güçlendirilmesine, derinleştirilmesine yönelik bir rapordan, AB ile sürdürülen görüşmelerde de yararlanıldığını hatırlatmıştım. Bu çerçevede bu raporda yer alan öneriler doğrultusunda Kopenhag Siyasi Kriterlerinin karşılanmasına yönelik koalisyon hükümetleri ve AKP iktidarının ilk yıllarında çeşitli yasal düzenlemeler gerçekleştirildiğine işaret etmiştim. Yazının son bölümünde de, AB hedefinden son yıllarda giderek uzaklaşıldığına dikkat çekerek, seçimlerin sonuçlarına göre AB ile ilişkilerimizde yeni bir sayfanın açılabileceğinden söz etmiş “2000’in başlarında yakalanan umut ve heyecan yeniden yakalanabilir” demiştim.
Avrupa Birliği ile ilişkiler üzerinde çalışan bir dostumdan geçenlerde bir mesaj aldım. Bu köşedeki yazılarımı ilgiyle okuduğunu ifade ile “Özellikle AB’nin stratejik hedef olduğu ve ‘Demirok Raporu’ ile ilgili yazınız arşivler açısından da çok değerli, hatırlatıcı. O raporun çoğu maddesi gerçekleşti ama sonrasında geriye gidiş oldu. Şu sırada bir AB’ye üyelik ivmesi de yok ama eminim günü geldiğinde o rapordan tekrar istifade edilecektir. ” demiş. Dostum, önümüzdeki süreçte insan hakları konusunun gündeme alınmasının, bireysel başvuru mekanizmalarının vatandaşlarca etkin kullanılmanın önemine değinerek “ insan haklarının belli siyasi gruplara mal edilmesinin önüne geçmek gerekiyor. Vatandaşlarımıza, günlük yaşamdaki kazanımların işlerine nasıl yarayacak anlatılması gerekiyor. İnsan hakları ve demokrasi gündemini öne çıkarabilen tek ortak gündemimiz, AB’ye üyelikti. Bu sürecin canlanması yeniden bu konuların tartışılmasına imkan verecektir” şeklinde değerlendirmede bulunmuş..
AB uzmanı bu dostumun görüşleri önemli. Millet İttifakı’nın iktidara gelmesi halinde, AB ile yeni bir başlangıcın önümüzdeki dönemde gerçekleşeceğine, ilişkilerde yeni bir baharın yaşanacağına inananlardanım. Millet İttifakının geçen yıl “ Şimdi Demokrasi Zamanı” sloganı ile açıkladığı Anayasa Değişiklik Önerileri bu açıdan da umut verici. İnsan odaklı önerilerde, güçlü, özgürlükçü, demokratik, adil bir sistem inşa etme hedefleniyor. Anayasal sistemin temeline “insan onuru” konuluyor. Bu değerler AB’nin de savunduğu, önem verdiği değerler. Değişiklik önerilerinin hayata geçmesi AB nin de olumlu karşılayacağı öneriler. Keza , Millet İttifakı’nın Hükümet Programı niteliğindeki ‘Ortak Politikalar Mutabakat Metni’ de Türkiye’nin geleceğine “imza” özelliğini taşıyor. Başta “Hukuk, Adalet ve Yargı” olmak üzere hedefte yer alan hedef, politika ve projeler, AB ile ilişkiler açısından da önemli. Önümüzdeki süreçte her iki belgenin daha da geliştirilmesi ve güçlendirilmesi beklenmeli.
Türkiye’de seçimler sonucunda bir değişimin gerçekleşmesi, sadece ülkemiz için değil, Avrupa ve tüm dünya açısından önemli bir gelişme olacak. Özellikle Avrupa’da Türkiye’ye sempatiyi daha artıracak. Kemal Kılıçdaraoğlu’nun Cumhurbaşkanı seçilmesi halinde ilişkilerde bir rahatlama, olumlu bir atmosfer beklenmeli. Kılıçdaroğlu’nun son dönemde başta Avrupa ülkeleri, uluslararası toplumunun ilgisini çekmeye başladığı görülüyor. Bu çerçevede yapılan değerlendirmelerde, Millet İttifak hükümetinin, Batı’yla bozulan ilişkileri yeniden düzeltebileceği yönünde. İttifakın, ABD ve AB ile daha iyi ilişkiler geliştirebileceğine işaret olunuyor. Erdoğan yönetiminde zedelenen demokratik normlar ve hukuk devletinin seçimlerden sonra yeniden tesis edilebileceği kaydediliyor. Millet İttifakı’nın bu politikalarının Türkiye’ye dönük Batı yatırımlarını yeniden canlandırabileceği, AB’yle gümrük birliği anlaşmasının güncellenebileceği, yeni ticaret anlaşmasının vb. yapılmasının önünün açılabileceği belirtilmekte.
Millet İttifakı iktidarında, demokratikleşme, insan hakları, ifade özgürlüğü ve hukukun üstünlüğü gibi konularda adımlar atılması, İstanbul Sözleşmesine tekrar taraf olunması, AİHM kararlarına uyulması ve insan odaklı bir politika izlenmesi , Türkiye’nin her alanda AB ve ABD’yle daha yakın ilişkiler tesis etmesini kolaylaştıracak. Bu çerçevede, ekonomik krizi aşmak amacıyla ihtiyaç duyulacak ekonomik, mali desteği ve batı yatırımlarını sağlamada da kolaylık sağlanacak. Bu süreç içinde AB’ye üyelik konusunun yeniden canlanması, gündeme gelmesi de beklenmeli. CHP’nin “İkinci Yüzyıla Çağrı Vizyon Belgesi’nin tanıtım toplantısında, Atatürk’ün büyük hayaline sahip çıkılarak , Avrupa Birliği ile bütünleşmek stratejik bir hedef olarak vurgulanmıştı.. Parti Sözcüsü Faik Öztrak’ın o toplantıda “ Türkiye’yi refaha kavuşturmak için iki çıpamız var. Güçlü Türkiye, Güçlü Avrupa’dır. Türkiye’nin geleceği demokratik kurallı dünyadadır. AB üyelik müzakerelerini canlandıracağız. 23. Yargı ve Temel Haklar faslının gerekliliklerini tamamlayacağız. Bu fasıldaki siyasi blokajın kaldırılmasını isteyeceğiz” şeklindeki sözleri Millet İttifakı’nın AB stratejik hedefine bağlılığı niteliğinde. İttifakın bu yaklaşımı seçimlere giden süreçte her vesile ile dile getirmesi isabetli olacaktır. Avrupa Birliği üyeliği, yarım asrı aşan bir süredir, Cumhuriyetimizin kurucu felsefesini ve Atatürk’ün geleceğe bakışını doğrulayan bir hedef ve Türkiye Cumhuriyeti için yeni bir basamaktır.