Devletimiz 77 yıl önce buhranlı bir dönem içindeymiş. II. Dünya Savaşı koşullarında politika belirlemeye çalışan dönemin hükümeti ve devlet Başkanı Milli Şef İsmet İnönü, bütün çabalarıyla Türkiye’yi savaştan uzak tutmaya çalışmış. Bu dönem, Almanların Rusya topraklarına girip ilerlemeye çalıştığı dönemdir. Genç Türkiye Cumhuriyeti'nde, I. Dünya Savaşı'nda başlayan Alman ittifakı devam etmektedir. O yıllarda itilaf devletleri safında olan Rusya, Türkiye için de tehdit oluşturmaktadır. Ayrıca Orta Asya Türklüğünün ayaklanmasından tedirgin olmaktadır. Rejimini ayakta tutabilmek için Orta Asya Türklerine baskı yapmaya başlayan Rusya’ya karşı Türkiye’de gençlik hareketlenmesi olmaktadır, milliyetçi, Türkçü, Turancı fikir akımları artmıştır.
Almanların amaçlarından biri de Rusya’ya karşı Orta Asya Türklüğünü hareketlendirmektir ve Türkiye’de de karşılık bulmuştur. Ama savaşın seyri değişmiş, Ruslar Almanları püskürtüp Avrupa’ya doğru ilerlemeye başlamıştır. Rusların ilerleyişinden tedirgin olan Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, Almanlar yüzünden kesilen Türk-Rus ilişkisini, düzeltmek için fırsat kollar.
Aranan fırsat, Hüseyin Nihal Atsız’ın Orhun dergisinde dönemin Başbakanı Şükrü Saracoğlu’na yazdığı açık mektuplar olmuş. Sonrasında başta Nihal Atsız olmak üzere birçok Türkçü fikir adamı ve aydınlar 3 Mayıs 1944'te tutuklanmış. Bu siyasi manevra, Milli hırsları olan gençlik tarafından tepkilere sebep olmuş, yürüyüşler, mitingler yapılmış ve hükümetin sert tedbirler almasına yol açmış. Nihal Atsız ve arkadaşları cezaevinde 3 Mayıs’ı Türkçüler Günü olarak kutlamışlar ve günümüze kadar kutlanır olmuş.
Milliyetçi gençliğin tepkileri, Türkçülüğün ayağa kalkışı kabul edilerek, her 3 Mayıs'ta anma programları yapılarak günümüze kadar TÜRKÇÜLER GÜNÜ adıyla kutlamalar yapılmaktadır.
MİLLETİNDEN TARAF OLMAK olarak kabul edilen Türkçülüğün devşirme ve dönme güruhu rahatsız etmesi normal karşılanabilir. Türkiye’de yaşayıp farklı etnik köklerden olanların Türk’ten taraf olmalarına da ısrarcı olamayız. Ama sorulduğunda kendilerine MİLLİYETÇİ diyenlerin Türkçüler Günü'ne mesafeli yaklaşıp yeni ad bulup Milliyetçiler Günü demeleri tuhaftır. Son yıllarda ortaya çıkan ve milliyetçi kepenekle dolaşan bu kişilerin herhalde yukarıda anlattığım tarihi bilgileri zayıf.
Dünyanın değişik coğrafyalarında, nerede Türk varsa oralarda Türklük adına faaliyetler yapılmakta. Türkçüler Günü, Türk Günü, yeni uydurulan Milliyetçiler Günü gibi adlarda programlar yapılmakta. Bize düşen doğru bilgi vermek olduğu için, Türkçüler Günü'nün tarihini anlatmak istedim. Yine de adı TÜRK olan her türlü faaliyetin desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum.
BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ GÜNÜ
3 Mayıs'ta basın özgürlüğünden dolu dolu söz etmek isterdim. Ne yalan söyleyeyim, ben gazeteci olarak kendimi özgür hissetmiyorum. Değerli gazeteci kardeşim Songül Başkaya, 3 Mayıs tarihli köşesinin bir paragrafına, ‘Kağıt üzerinde var olan haklarımızı birer birer kaybederken’ cümlesiyle başlamış. Bu cümle üzerine daha güzel bir anlatım yapamam.
Dünya Basın Özgürlüğü Günü olan 3 Mayıs'ta Türk adından, Turandan, Türk Birliği'nden dem vurmak, ifade özgürlüğü sayılır İNŞALLAH. Başta ülke insanımız olmak üzere kendisini Türk milletine mensup hisseden, herkesin 3 Mayıs’ı kutlu olsun.
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE.