Oy uğruna Türkçe konuşamayan kişiler geleceğimizden söz sahibi oldukları bir dönemden geçiyoruz. Yabancı seçmen konusunu tartışıyoruz. 400 bin doları bastıran, vatandaş oldu. Ailesiyle birlikte bu kişilerin çoğu oy 14 Mayıs'ta oy kullandı. 28 Mayıs'ta da oy kullanacak. Ülkemiz geleceğinde belirleyici olacak. Vatandaş yapılan sığınmacılarla birlikte yabancıların seçim sonuçlarına etkisi de arttı. Bu duruma tepkiler de artıyor. "Sandığa gidip vatanımıza sahip çıkmalıyız" şeklinde çağrılar yoğunlaşıyor. 28 Mayıs referandumundan önce yabancı seçmen ve sığınmacılar tartışması giderek büyüyor. Sığınmacılar iç politika malzemelerinden biri oldu. Sürdürülen at pazarlıkları bu tartışmaları körüklüyor.

Ak iktidar sayesinde, yabancı kökenli seçmenlerimiz oldu. Suriyeli seçmen sayısı 167 bin 703. Afganistanlı 23 bin 578, İranlı 21 bin989, Iraklı 16 bin 430, Libyalı 6 bin 1 seçmen bulunuyor. Oy kullanan ak sakallı taze bir vatandaşımızın, Türkçe bilmediğini, Arapça konuştuğunu televizyonlarda şaşkınlık ve öfkeyle izledik. AKP'yi iktidarda tutmak için çevrilen dolaplardan sadece biriydi bu sahne. Daha nice dolapların çevrildiğine her gün tanık oluyoruz. "Türk milleti olarak bizim yapmamız gereken buna cevap olarak, sandığa gidip vatana sahip çıkmaktır" diyor İYİ Parti'den Aytun Çıray, bütün bu tür vatandaşlıkların iptal edilmesi ve vatandaş olma şartının zorlaştırılması gerektiğini söylüyor. Yabancıların oy kullanmasını değerlendiren DP Göç ve Sosyal Politikalar Başkanı İlay Aksoy da "Dış güçler deniyor ya, kendilerinin verdiği vatandaşlıklar tarafından egemenliğimize müdahale ediliyor" şeklinde konuşuyor. İlay, Akbakanların "Suriyeli kardeşlerimizi geri göndermeyeceğiz, onları üzmeyeceğiz" şeklindeki beyanlarını eleştirerek, Ak iktidarın onlardan gelecek oyu kaybetmek istemediğine dikkatleri çekiyor.

İktidarda kalmak veya para kazanmak için dağıtılan vatandaşlıklar ulusal güvenliğimiz açısından da riskler barındırmaktadır. Türkiye büyük bir demografik saldırı altında. Ülkemiz büyük bir göç dalgasına maruz kalmakta. Bu dalga yeni bölücü hareketler ortaya çıkarabilir. Yeni mafyalar ortaya çıkarabilir. Ulusal güvenliğimiz açısından bu sığınmacılar, göçmenler ülkelerine geri gönderilmeleri gerekiyor. Suriye'de artık güvenlik sorunu yok. Türkiye, ABD/AB hedeflerine uygun hareket etmek zorunda değil. Sığınmacı sorununu küçümsemek, iç politika malzemesi yapmak, sığınmacıların ülkelerine dönüşünü geciktirmek çok ağır maliyete yol açabilir. Sığınmacıların, göçmenlerin Türkiye'de kalmasını isteyen ülkeler başka stratejik hesaplar içindedirler. PKK terör örgütü de aynı hesap içindedir. ABD ve PKK biliyor ki, sığınmacılar Suriye'ye dönerlerse, Suriye'de işgal ettiği yerde etkisi azalır ve sözde terör devletçiğini kuramaz. AB ülkeleri sınırlı sayıda ve seçerek Suriyeli göçmen kabul etti. AB ülkeleri "Avrupa'ya göçmen gelmesin, Avrupa'yı tehdit eder, bu yüzden Türkiye'de kalsın" diyorlar.

Ak iktidarın izlediği sığınmacılar politikası, ulusal güvenliğimize ters düşen bir politika. ABD ve AB'nin stratejik hedeflerine uygun bir politika. Terör örgütü PKK'nın beklentisine uygun bir politika. 28 Mayıs'ta sandık başına gidecek Atatürk milliyetçileri, ülkücüler başta vatandaşlarımız bu gerçeği de göz önünde tutmalılar.