İnsanoğlu,
tuhaf bir yaratık! Çünkü güzel olan her şeyi hoyratça ve geri dönüşümsüz bir
biçimde tüketirken, kendi tükenişini de gerçekleştirdiğinin farkında değil! Ya
da bal gibi farkında ama, ne yapacağını, nasıl yapacağını bilememenin şaşkınlığı
ve aymazlığı içinde!
Bütün bu
acımasız doğa talanının sonunda, işte dünyanın bugün geldiği nokta ; “Küresel
Isınma” dediğimiz felaket! Doğayı ve doğadaki canlıları yok eden sanayileşme,
suları ve toprağı kirleten, zehirleyen ve ekolojik dengeyi bozan bir çarpık
kentleşme anlayışı, açgözlü ve arsız bir hoyratlık sonucu yaşanan hava
kirliliği ve gürültü kirliliği ile, bugün yarattığımız cehennem hayatı! Şimdi
de ölümcül virüslerle yaşadığımız kâbus! Günümüzün yeni dünya düzeni bu işte!
Dahası da
var; Yanan ormanlarla gelişen erozyon, giderek azalan hayat kaynağımız su ve
soyu tükenen pek çok canlıyla beraber, yavaş yavaş ölen bir dünya var şimdi
elimizde!
Artık
iklimler de bildiğimiz iklimlere benzemiyor! Değişen dünya ile birlikte onlar
da değişti. Eski yağmurlar yağmıyor şimdi, nehirler ve göller hızla kuruyor!
Denizler kirleniyor!
Dünyada
soyu tükenen ve tükenmekte olan pek çok canlı türünü, eğer şimdi önlem
almazsak; çocuklarımız, torunlarımız, ancak resimlerde, filmlerde görebilecek!
“Caretta
Caretta“ mesela, tam 100 milyon yıldır dünyamızda oldukları düşünülüyor. Kaş
koylarını tekneyle gezerken çokça rastladığımız bu sevimli dev deniz
kaplumbağaları, sadece yumurtlamak için karaya çıkıyorlar. Biz onları görme
mutluluğuna erdik. Ama şimdi sayıları giderek azalan bu canlıları, çocuklarımız
ve torunlarımız da görecek mi gelecekte?
Yine
bölgemize özgü “Akdeniz Foku” var soyu tükenenlerden. Bugün dünyada yalnızca,
Portekiz’in bazı adaları, Fas, Türkiye ve Yunanistan’ da görülmekte olan
Akdeniz Foku, yasa dışı balıkçılık, bilinçsiz yapılan turistik dalışlar, deniz
kirliliği gibi nedenlerle, soyu en çok tehlikede olan altı memeli türünden
biridir ne yazık ki! Antalya sahillerinde ve Ege’ de de gördüğümüz Akdeniz
foku, soyu mutlaka korunması gereken türlerden biri olarak acilen ele
alınmalıdır. Artık denizlerimizde o sevimli “Yunus”lar da azalıyor, yanan
ormanlarımızdaki, geyikler, karacalar da…
Onları
yaşatmak görevimiz olmalı! Çünkü bu dünya hepimizin!