Bunca rezalet ve sahtekarlık karşısında bir millet nasıl ayakta kalabilir.
Sayın tarım orman bakanına, sağlık bakanına, ilgili belediyelere konuyu defaatle yazıp, çiziyoruz. Öyle anlaşılıyor ki bir türlü sesimizi duyuramıyoruz.
Milyonlarca insan ya merdiven altı yöntemlerle taklit ve tağşiş edilmiş gıdalarla besleniyor, ya da dev AVM’lerin raflarından yüksek bedellerle satın aldıkları endüstriyel gıdalarla beslenmeye mecbur bırakılmaktadırlar. Aynı zamanda gıdalarımız üzerinde yıllardan bu yana yaptığımız çalışmaların sonucunda etten, et preparatlarından süt ürünlerine, yağlardan bala, pekmezden şekere, undan ekmeğe kadar yüzlerce gıdanın, insan sağlığına zararlı hale getirilmesi sonucunda insan sağlığının nasıl zarar gördüğünü dikkate alarak ilgili kurumların neler yapması gerektiğini anlatmaya çalışırken şimdi de; özellikle ramazan ayında çok tüketilen 'HURMA' ya da kanser bulaştırılıyor desek ne kadar doğrudur hiç düşündünüz mü.....
ABD’nin Bursa ilimizde bir 'KARGIL' mısır şurubu fabrikası var. Önemli bir gıda maddesi türü olan mısır ise GDO maddesi içeren bir gıdadır. (Yani genetiği bozulmuş organizmalar sınıfında
Dolayısıyla adı geçen mısır şurubu fabrikasının ürettiği sıvı şekerin molekülünde de (yapısında da) GDO maddesi vardır. Basın ve yayın kanallarından sıza bilgilerden de anlaşılmaktadır ki; bazı uyanıklar tarafından surmalara da sıvı şeker enjekte edilerek hurmada ışıltılı, parlak görüntü sağlayarak albeni yaratma kurnazlığı yapmaktadırlar.
Her zaman söylediğimiz gibi, özellikle gıdalarda yapılan hile ve sahtekarlıkların astronomik seviyelere taşındığı ramazan ayında tüm piyasada üretimden tüketime kadar tüm gıda imalat ve üretim merkezlerinde, mekanlarda sıkı bir denetim yapılması gerekmektedir. Esasen son yıllarda yüksek enflasyon, hayat pahalılığı ve paranın değer kaybetmesi sonucunda, bir çok üreticinin kötü niyetli olması nedeniyle gıdayı ucuza mal ederek haksız kazanç sağlamayı hedefledikleri için gıda güvenliği üzerinde akıl ötesi hile ve sahtekarlık oyunları oynanmaktadır.
Kötü niyetli tacirlerin hain uygulamalarının engellenmesi için piyasalarda geniş tabanlı, kalıcı bir oto kontrol mekanizması kurulmasına şiddetle ihtiyaç vardır.
Piyasa denetimlerinin yanı sıra gıda maddelerinden rutine dayalı gıda numuneleri alınarak laboratuvarlarda kimyasal ve bakteriyolojik analizlerini yapma zorunluluğu da vardır.
Fakat ne var ki, uzun yıllardır gıdalarımızı çok yönlü tahlil etmek suretiyle halk sağlığının korunmasını sağlayan hıfzıssıhha Enstitülerinin kapatılması; bu hizmetlerin genel olarak askıda kalmasına neden olmuştur. Her ne kadar (Antalya’yı dikkate aldığımızda) büyük toptancı halinde bir laboratuvarımız var ise de esasen o laboratuvarın amacı, ağırlıklı olarak meyve ve sebzeler üzerinde pestisit (tarım ilacı) tespit işlerini yapmaktır. Bu nedenle ifade etmeliyiz ki, Hıfzıssıhhalar kapatılmamalıydı.
Eğer böyle olsaydı kamu sağlığını, (toplumun sağlığını) böylesine tehlikeye düşürecek kötü
niyetli insanlar olmayacaktı piyasalarda.
KAMU ADINA, TARIM TEŞKİLATIMIZA BİR KERE DAHA ÇAĞRIDA BULUNUYORUZ. LÜTFEN
PİYASALARI HEM GIDA GÜVENLİĞİNİN TEMİNİ BAKIMINDAN, HEM DE HAKSIZ REKABETİ
DELEREK VATANDAŞA KEYFİ OLARAK YÜKSEK FİYATLARDA SATIŞ YAPILMASINI ENGELLEYİN