Zamansız ölümlerden kaçış yok bu ülkede! Yaşadığımız her felaket, ölüme götürüyor bizi. İnsan canının değeri kalmadı artık kimsenin gözünde. Galiba alıştırıldık ölüme! “ Ateş düştüğü yeri yakar.” Derler ya, içimizde kor ateşler yanıyor milletçe! Hepimiz denetimsizliğin, tedbirsizliğin, ihmallerin, rant ve kar hırsının ve cezasızlığın kurbanı oluyoruz yavaş yavaş.
Bolu Kartalkaya’daki turistik otelde çıkan yangın ve bu yangında ölenler, bütün ülkeyi yasa boğdu! Her yaşanılan felaketten sonra, bu son olsun dedikçe, olmuyor işte! Kim bilir, bu ihmaller zinciri, daha kaç ölüm, kaç acı yaşatacak bize?
“İyilik bu toprakları terk etti; ölümlerden kaçmanın yolu kalmadı. Ölüm, her an, her yerde ölüm.” Diyor Khaled Hosseini
İnsan yaşamını değersiz kılan, az gelişmişlik, açgözlülük ve ihmaller; pek çok ülke insanının kaderi gibi olmuş! Ölümle iç içe bir yaşam düşmüş iyi insanlara… Ne zaman, nerede, nasıl öleceğimiz konusunda sürprizlere açık yaşıyoruz. Hatta bazen tesadüfen yaşıyoruz. Kılpayı kurtuluyoruz ölümden, eğer şanslıysak! Yaşarken yalnız bırakılan iyi insanların, ölürken de yalnız olduklarını yaşayarak görüyoruz!
“Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız, o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın.” Diyor Albert Camus…
Okulların tatil olduğu bir dönemde, aileleriyle kış sporları yapmak için gittikleri bu otelde, kaç çocuk ve aile yaşamını yitirdi bilmiyoruz? Kim bilir kaç ocak söndü?
Merak ve endişe içinde cevapları bekliyoruz.
Hepimizin aklında Maksim Gorki’nin sorduğu aynı soru:
“İyi insanlar için
Yaşamak zor,
Ölüm kolay oluyor.
Acaba ben nasıl öleceğim? “
Yatağında huzur içinde yaşlanıp ölmek, artık büyük nimet çünkü! Milletimizin başı sağolsun diyorum.