Helin Bölek'in anısına saygı ile.

Güzel, akça pakça bir kızsınız. Eh yani Ailenizin da hali vakti yerinde, en azından sizi "namerte muhtaç etmeyecek kadar".

--Okutuyorlar sizi.

--Yetenekleriniz var. Ve size, yol da veriyolar. Müzik.

--Birden yaşamınız bambaşka bir rengi oluveriyor, alıveriyor.

--İstanbul.

--İstanbul Büyük şehirdir ama, insan ilişkileri küçük küçük gelişir.

--Aileniz Diyabakır'dan gelmiştir. İş, güç, maddi sorunlar ama, emekci için her zaman bir çıkış vardır. Çalışmak. Çalışmak.

--Zor günler aşılır, ve karanlığın ardında ki aydınlık görünür.

--Sonra gençsiniz, güzelsinizdir ama, yüreginiz vardır, kim bilir nasıl çarpar. Yanık yöre türküleridir ilk bildiğiniz.

--Sonra, büyük şehir girer yaşamınıza.

--Müzik olarak.

--Düşünce olarak.

--Eş, dost, tanıdık olarak. Belki de yüreğimiz birisi için çarpardı.

--Oy, ne dert. Kendimize sıra ne zaman gelir ki. Yollar da o kadar yolsuz, sokaklarda o kadar aç ve açık varken, kendini düşünmek. Yürğinin sesini dinlemek, genç olmak?

--Bunlar sıradan insanların hayali.

--Adanmış olmak. Hem de, İnsan olarak insana, insanlığa adanmak

--Bilerler mi dersiniz bunu, yerin altını, yerin yüzünü, yerin göğünü kandıranlar. Hele  halkım bu kadar huşu içinde iken.

--Sahne ışıkları.

--Konser salonları.

--Hayranlar. İnanmışlar. Cepleri dolu, cepkenleri yeniler. Yolda yüryenler, yolunu bulanlar, Yolu hep bulunanlar.

--Arabalar. İstersen sana özel olarak da verirler. Yeter ki sen, ön masaya özel iki kelam et. Arz-ı endam et. Aksın. Akça pakcasın. Etin budun da yerinde.

--Bunlar simdi hayal. Sizler de bilin ama, inanın bunlar masal değildir. red etmişsizdir bütün bunları. Bizim alın terimiz, tenimiz.

--Bizim namusumuz. Bizim inancımız bize yeter, demişizdir.

--Ve biz, sarhoş masalarına meze,

--Siyasi dalkavuklara, yalaka, şımarık kız olamadığımız,

--Etimizi, budumuzu arımız, namusumuz sayıp kirli paralı ellere yoğrusunlar diye vermediğimiz,

--Emekçi, emeğinin hakkını; tarlada, fabrikada, odalarda, masalarda  terleyenin, alın teri döken, terinin değerini alsın diye,

--Oturunca, dinleriken, umutlanırken iki kelam dinlesin diye çaldık söyledik.

--Arsızın arsızlığını, yolsuzun yolsuzluğunu, hırısızın hırsızlığını, sahtekarın sahtekarığını, dalkavuğun dalkavukluğunu, alçağın da alçaklığını sen, siz, sizler söyleyemiyorsunuz diye, sizin için, sizin adınıza çalıp söyledik.

--Işık, aydınlık her zaman tehlikelidir, karanlık aşırıcılarına.

--Oysa biz ortaya söylemiştik. Ama, suçlu olan suçu üzerine alınırmış meğer. Oysa, biz herkese söylemiştik.

--Siz,

--İngiliz yazar Thomas More'un, VIII. Kral Henry'nin kilisesinin başına geçme isteğine karşı çıktığı için, hain ilan edilerek,

--Marcus Tullius Cicero (MÖ 3.1.106 -MÖ 7.12 43)'nun, Roma Döneminde tek adam rejimine karşı Cumhuriyet'i savunduğu için,

--Fıransız kadın yazar, düşünür, kadın hakları savunucusu Olympe De Gouges'un, dönemin erkek egemen özgürlük bildirgesine cevaben Kadın ve Yurttaş Hakları Bildirgesi`ni yayımladığı için giyotin ile İDAM EDİLDİKLERİNİ; yine siz,

--Divan edebiyatının en büyük hiciv şairi NEF-İ'nin, Padişah'ın  dikenli dizelerine yasak aldırmayıp, hiciv söylemine devam edip, sonunda da, Sadrazam Bayram Paşa’yı hicvetmesi sonucu,

--Bu gün "HAYDAR, HAYDAR" diye türküsünü söylediğiniz, Azeri/Türkmen "Hurufi" divan şairi Seyid/İmadeddin Nesimi'nin, “Tanrı’nın insan yüzünde tecelli ettiğini”, “vücudun bütün organlarını harflerle açıladığı” için ve bu fikirlerin de İslam'a aykırı olduğu gerekçesi ile derisi yüzülerek idam edilip,  ÖLDÜRÜLDÜĞÜNÜ;

--16'ıncı yüzyılda yaşamış, Türk-Alevi halk şairi ve ozanı Pir Sultan Abdal'ın, "Şah" dediği için, "Hızır Paşa bizi berdar etmeden,/ Açılın kapılar Şah'a gidelim./ Siyaset günleri gelip yetmeden/ Açılın kapılar Şah'a gidelim." diyerek asıldığını,

--Duymuşsunuzdur da, NEREDEN BİLECEKSİNİZ!..

--"Taş duvarlar yıkıp geldim/ Demirleri söküp geldim

Hayatımı yakıp geldim hey/ Siz benim neden kaçtığımı

Nereden bileceksiniz" diyen ve kahrından ölen Ahmet Kaya'yı,

--BENİM GİBİ NEREDEN BİLCEK, nasıl duyacaksınız?

--İşte bütün mesele bu ey halkım.

--Salak değilim. Akılsız hiç.

--Ama ben, ama ben en çok SİZİ SEVDİM. Hem de sandığınızdan da çok. Sizin için, evet sizin için SİZİN İÇİN YILDIZLAR ARASINDA olacak kadar.

--Anlayanlar, ağlayanlar, yüreği yananlar:

--"Ala Şafağında Ülkemin Yıldız Uçurmak Varken/ Oturup Yıldızlar Içinde/ Kendi Buruk Kanımı Içtim/ Ne Garip Duygu Şu Ölmek? Anne!.."