Havalar iyice soğumaya başladı. Hemen her yerden nezle, grip, kulak veya boğaz enfeksiyonları gibi viral enfeksiyonlar ve salgın haberleri duyuyoruz. Covid-19 pandemisinden sonra kalple ve dolaşımla ilgili hastalıklarda henüz yeterli sayıda bilimsel kanıt olmamakla birlikte gözle görünür bir artış olduğu da aşikar ve bu durum toplumda oldukça tedirginlik yaratmaya devam ediyor. Bizler de elimizden geldiğince hem bu hastalıkları tedavi etmek hem de önleyici hekimlik adına sizleri bilgilendirmek için elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz.
Viral enfeksiyonlara dönecek olursak; bahsettiğimiz bazen hafif bazen ağır enfeksiyonlara neden olan bu virüsler sadece kulak, burun, boğaz veya akciğerlere mi yerleşiyor dersiniz? Maalesef hayır! Zaman zaman özellikle de tanıda geç kalınmış veya tedavisi etkin yapılamamış viral enfeksiyonlar sırasında veya bu enfeksiyonları takiben kalp kasında veya kalp zarında enfektif tutulumlar oluşabilmektedir. İşte halk arasında bu duruma kalp giribi denmekte ve tıp dilinde ismi miyokardit yani kalp kası iltihabı olan bu durum toplumda pek de azımsanmayacak bir sıklıkta görülmektedir. Vücut direnci düşük kişilerde, otoimmün veya romatizmal hastalıkları olanlarda, bağışıklık sistemini baskılayan çeşitli ilaçlarla tedavi görmekte olanlarda daha sıklıkla görülen bu hastalık ne yazık ki tekrarlayabilmektedir.
Hastalarımız genellikle özellikle eforla tetiklenen göğüs ağrısı, nefes darlığı veya çabuk yorulma, kalp çarpıntısı gibi yakınmalarla bize başvurur.
Bu tür yakınmalarla başvuran her hastaya mutlaka yakın zamanda geçirilmiş bir enfeksiyon öyküsü olup olmadığı sorulmalıdır. Kalp damar hastalıkları açısından risk faktörleri de olan hastalarda bu yakınmalar akla ilk olarak bir kalp krizi veya kalp damar hastalığını yada kalp yetmezliği gibi bir durumu getirebilir. Tanıyı netleştirmek için çoğu zaman hastanın hikayesi ve şikayetlerinin iyi sorgulanması, fizik muayene EKG (elektrokardiyogram) ve EKO (ekokardiyografi-kalp ultrasonu) gibi basit tetkikler ve bazı kan tahlilleri yeterlidir. Ancak bazı hastalarda kalp krizi ile karışabilecek düzeyde şiddetli göğüs ağrıları ve kardiyak hasarı gösteren enzim değerlerinde artış veya yine kalp krizi ile karışabilen EKG bulguları olabilmekte ve tanıyı netleştirmek için hastaya koroner anjiografi yapılması gerekmektedir. Yapılan koroner anjiografi sonucunda damarlarda tıkanıklık saptanmaması kalp gribi yani miyokardit tanısını kesinleştirir.
Tedavide çoğu zaman nonsteroid antiinflamatuar ilaçlar ve kolşisin ile birlikte diğer semptomatik tedaviler yeterli olurken, kalp yetmezliği ve aritmisi olan vakalarda bu durumlara yönelik spesifik ilaçlar kullanılabilmektedir.
Genellikle tam olarak iyileşen iyi huylu bir hastalık grubunda olsa da kalp gribini bizim için önemli kılan nokta; tanı atlanır veya tedavide geç kalınırsa bu durumun özellikle ağır seyreden vakalarda kalıcı kalp kası hasarına ve kalp yetmezliğine neden olabilmesidir. Miyokaditi önlemenin en etkili yolu enfeksiyona bağlı hastalıklar yaşandığında zaman geçirmeden enfeksiyon tedavisinin yapılması ve enfeksiyonlardan korunulmasıdır.
Vücut direncini güçlendirmede sağlıklı beslenme, sigara/ alkol gibi kötü alışkanlıkların bırakılması, düzenli fiziksel egzersiz ile uygun gıda ve vitamin takviyeleri (özellikle uygun dozda ve aralıklarda D vitamini kullanımı) oldukça yararlıdır.
Şikayetiniz olduğunda ciddiye almanız ve bir hekime başvurmanız erken tanı ve tedavide olmazsa olmaz şartlardan biridir. Sağlıkla kalın…
Dr. Melek Didem Kemaloğlu
Kardiyoloji Uzmanı