Nedir öğretmenlik Öğretmenim, Türkiye’de öğretmen olmak nasıldır?
Öğretmenlik bence meslek değil yaşam tarzıdır. Okul bitince başlayan öğretmenlik ölünceye kadar devam eder. Öğretmen maaşını düşünmeden işini yapana denir. Öğretmenlik çok zevkli ve değerli bir uğraştır. Türkiye’nin bugünkü koşullarında ise öğretmenlik zordur. Geçim sıkıntısı, atama süreci, okulların ve sınıfların yetersizliği ve mevcut eğitim sistemi öğretmenliğin zor yönleridir.
Öğretmen olabilmek için genellikle üniversitelerin eğitim fakültelerini bitirmek gerekmektedir. Farklı fakülteleri bitirenlerin pedagojik formasyon eğitimi almasıyla da öğretmen olunur. Bütün bunlar zorlu eğitim süreçleridir. Okul bittikten sonra Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullarda öğretmenlik yapabilmek için Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS) ve mülakatlardan başarılı bir şekilde geçmek gerekir. Kadrolar sınırlıdır, rekabet hızlıdır. Bütün bunlar öğretmen olabilmenin kolay bir iş olmadığını göstermektedir.
Eğitim fakülteleri, Türkiye’de öğretmen yetiştiren ana kurumlardır. Eğitim fakültelerindeki bölümler, öğretmen adaylarını farklı branşlar için yetiştirir. Sınıf Öğretmenliği, Okul Öncesi Öğretmenliği, İngilizce, Matematik, Fen Bilgisi, Türk Dili ve Edebiyatı, Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık gibi öğretmenlik bölümleri vardır. Vakıf ve özel üniversitelerin eğitim fakülteleri de aynı programları uygulamaktadırlar.
Özel Eğitim Fakültelerinde ise Özel Eğitim Öğretmenliği, Zihinsel Engelliler Öğretmenliği, Görme Engelliler Öğretmenliği bölümleri vardır. Pedagojik formasyon sertifikası programları belirli bir lisans programından mezun olan kişilerin o branşta öğretmen olabilmeleri için gerekli pedagojik eğitimi almalarını sağlamaktadır. Son yıllarda formasyon süreci üzerinde değişiklikler yapılmış, daha da zorlaştırılmıştır. Mesleki Eğitim Fakülteleri, Meslek liseleri ve teknik okullarda görev alacak öğretmenler, genellikle mesleki ve teknik eğitim fakültelerinde yetiştirilir. Bu fakülteler, öğrencileri teknik beceriler ve mesleki bilgilerle donatarak belirli alanlarda öğretmen olmalarını sağlar.
Bazı branşlarda kadrolar az, mezunlar fazladır. Mezun olduktan sonra birçok öğretmen adayı uzun süre atanmayı beklemekte ve atanamayan birçok kişi ya farklı iş alanlarına yönelmekte ya da ücretli öğretmenlik yapmaktadır. İlk öğretimden lise ve üniversitelere kadar birçok okulda sınıfların kalabalık olması, öğretmenlerin verimli bir şekilde ders işlemelerini zorlaştırmaktadır. Kırsal bölgelerdeki öğretmenler fiziki olanakların sınırlı olduğu koşullarda çalışmak zorunda kalmaktadırlar. Öğretmen maaşları, özellikle mesleğin ilk yıllarında, birçok öğretmen için çok azdır. Hizmet süresi arttıkça, maaş ve ek ders ücretleri gibi maddi getiriler iyileşmektedir.
Öğretmenler, Bakanlıkça sunulan hizmet içi eğitimlere katılarak kendilerini geliştirebilirler. Ancak, bu eğitimlerin yeterliliği ve sıklığı konusunda şikayetler çoğalmaktadır. Öğretmenlikte ilerleme, müdür yardımcılığı veya müdürlük gibi idari pozisyonlara geçiş yaparak sağlanabilir. Ancak bu tür terfiler de kıyasıya bir rekabet ve ek sınavlar gerektirmektedir. Özellikle büyük şehirlerde, yoğun öğrenci nüfusu ve çeşitli sorunlar, öğretmenler için duygusal ve psikolojik olarak zordur. Öğrencilerin akademik başarılarından sorumlu olmak, eğitim müfredatını yetiştirmek ve ailelerle olan ilişkiler öğretmenlerin iş yükünü artırmaktadır.
Türkiye’de öğretmen olmak, pek çok kişi için zorlu bir yolculuktur. Öğretmenlik, toplumsal olarak saygın bir uğraştır. Türkiye’de öğretmenliğin saygın bir meslek olup olmadığı bence tartışılır. Sıraladığım zorluklar aşılabilirse, öğretmenlik aynı zamanda son derece tatmin edici, topluma fayda sağlayan ve kişisel gelişime katkı sunan bir meslek olabilir. Hem akademik hem de manevi anlamda önemli bir rol üstlenen öğretmenler, ülkenin geleceğini şekillendiren bireyler olarak kritik bir sorumluluk taşımaktadırlar.
Öğretmenim, Milli Eğitim çağdaşlıktan uzaklaşıyor mu?
Hem de nasıl? Var gücümüzle gerilere doğru gidiyoruz. Bugünkü Anayasanın 42’nci maddesi: “Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz.” diyor. Ama hangi devletin?
Atatürk’e ihanet eden bir devlet uygulaması var. Dört, dört, dört sistemini sırf İmam Hatip Liselerinin önünü açmak ve din eğitimine ağırlık vermek için getirmiştir. Eğitim ve Öğretim birliği yasası bugün için diğer orta okullara göre İmam Hatip okullarında uygulanmamaktadır. Cami sayısında olduğu gibi İlahiyat Fakültelerinin sayısı da nüfusa oranla çok fazladır. Zorunlu Din dersi ne demektir? Hangi çocuk on yaşında bilinçli bir din eğitimi alabilir?
1923 yılında öğretmelere şunu söyleyen Atatürk bu günkü halimizi görse ne der?
“Memleketimizi, toplumumuzu gerçek hedefe, mutluluğa eriştirmek için iki orduya gerek vardır: Biri vatanın yaşamını kurtaran asker ordusu, diğeri milletin geleceğini yoğuran kültür ordusu. Bu iki ordunun her ikisi de değerlidir, yücedir, verimlidir, saygıdeğerdir. Fakat bu iki ordudan hangisi daha değerlidir, hangisi diğerine üstün tutulur? Şüphesiz böyle bir tercih yapılamaz; bu iki ordunun ikisi de çok önemlidir. Yalnız siz, kültür ordusu mensupları, sizlere bağlı olduğunuz ordunun değer ve kutsallığını anlatmak için şunu söyleyeyim ki, sizler ölen ve öldüren birinci orduya niçin öldürüp niçin öldüğünü öğreten bir ordunun bireylerisiniz.”
Konuşmalar (Yurt ve Yurttaş Üzerine Denemeler) Sayfa: 283