Kadınların özgürlüğü”,  yaşadıkları ülkelerin bağımsızlığından ve özgürlüğünden bağımsız bir düzlemde ele alınamaz. 

‘Batı merkezli kimlik siyasetleri’ kendi halkını kimlik siyaseti tartışmaları ile meşgul ederken, emperyalizm ezilen milletlere demokrasi, insan hakları ve özgürlük kisvesi altında ölüm ve yıkım götürmektedir. Kadınların Üçüncü Dünya kadınlarını karanlıktan kurtarabilmesi için, önce kendi karanlıklarından kurtulması gerekiyor. Anti-emperyalist olmayan hiçbir kadın hareketi ilerici olamaz! Kadınları karanlığa mahkum eden emperyalizmdir.

Cumhuriyet devriminden sonra kadınların hakları, kadının toplumsal yaşamdaki konumu, kadın ve erkek eşitsizliğinin giderilmesi gibi konularda çok önemli kazanımlar elde edildi. Türk kadını bugün bu kazanımlar sayesinde Türkiye’de özgürce yaşayabiliyor. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere bu ülkeyi kuranlara bu bakımdan minnet borçluyuz. 

Kazanımlarımızın yanında, kadınlara yönelik şiddetten tutun da kadınlara yönelik ayrımcılığa kadar sorunlar  yaşıyoruz. Bu yaşanan sıkıntıları hiç kimse inkar edemez. Bu sorunlar konusunda her zaman kadınlarımızın yanında yer aldık ve yer almaya devam edeceğiz. 

Sağlık alanı dünyada ve Türkiye’de en fazla kadın çalışanın olduğu alandır. Dünyada kadın sağlık iş gücü, vasıflı sağlık mesleklerinde çalışanlar ve bakım kurumlarında çalışanlar dahil %72’yi oluşturmaktadır. Bu oran ülkelerin ekonomik gelişmişlik düzeyine göre değişkenlik göstermektedir. Örneğin; düşük ve orta gelirli ülkelerde %63,8 civarında olan oran, yüksek gelirli ülkelerde %75,3’e yükselmektedir.

Dünya Sağlık Örgütü tarafından Nisan 2020’de yayımlanan, ülkemizin de içinde yer aldığı 191 ülkenin 2020 Hemşire Durum Raporu’nda da dünyada hemşire işgücünün %80’ini kadınlar oluşturmaktadır. Türkiye’de ise kadınlar, hekimlerin %40’ını (OECD, 2017) ve toplam sağlık çalışanın da %56.4’ünü oluşturmaktadır. 

Kadınların neredeyse çalışanların yarısını oluşturduğu sağlık işkolunda, kadınların yöneticilikteki düşük oranları cinsiyet eşitsizliğini ortaya koymaktadır. Sağlık alanında tüm sağlık çalışanları türünde  cinsiyete göre dağılım oranları ne yazık ki elimizde yoktur.

2019 yılındaki TTB yayınlarına göre; 

Üniversite ve özel hastanelerde görevli yöneticilerin cinsiyetlerine göre dağılımı:

Başhekim: %11 Kadın - %89 Erkek

Sağlık Bakım Hizmetleri Müdürü: % 92 Kadın - %8 Erkek 

Sağlık Bakanlığı’na bağlı hastanelerde görevli yöneticilerin cinsiyetlerine göre dağılımı:

 Başhekim: % 16 Kadın - %84 Erkek

Sağlık Bakım Hizmetleri Müdürü: %89 Kadın - %11 Erkek tir.

Yüzde 56’sı kadın olan bir alanda bu çok büyük bir eşitsizliktir. 

Kadın sağlık çalışanı aynı zamanda hayatın çalışma alanı dışındaki alanında da eşitsizliklerle karşı karşıyadır.

Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu, UNFPA Türkiye ile Hacettepe Üniversitesi Kadın Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi (HÜKSAM) iş birliğiyle hazırlanan bir araştırmada Türkiye genelindeki farklı il ve kurumlarda, çeşitli pozisyonlarda hizmet veren 1082 kadın sağlık çalışanından elektronik anket yolu ile toplanan verilere göre, yoğun çalışma temposuna bağlı olarak, sağlık çalışanın %69’u ev işleri/özel yaşam ile çalışma hayatı arasında kaldığını ve %64’ü iş dışındaki yaşantısına ilişkin desteğe ihtiyaç duyduğunu ifade ediyor. 

Bu bölünmeyi azaltabilmek için %72 psikososyal desteğe, %58’i çamaşır, temizlik ve yemek gibi ev işlerinde desteğe, %37’si ise çocuk bakımı ile ilgili desteğe ihtiyaç duyduğunu belirtmektedir. 

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) zaman kullanım araştırması sonuçlarına göre ise Türkiye'de sadece çalışan kadınların ev içi bakım için harcadıkları zaman erkeklere göre 5 kat daha fazladır. 

Kadınların %52’si yaşanılan olumsuzlukların iletilebilecekleri bir mekanizma oluşturulması, %49’u menstrüasyon dönemlerinde izin konusunda kolaylık sağlanması,

%48’i iş yerinde dinlenmek için kadın dostu alanların oluşturulması,

%45’i kararlarda kadın sağlık çalışanlarının katılımcı olacağı bir sistem kurgulanması gerektiğini söylüyor. 

%43’ü farklı mesleklerden kadın sağlık çalışanları arasında bir dayanışma ağı oluşturulması ve %40’ı ise iş yerlerindeki yaşanan şiddeti engelleyecek yeterlilikte önlemler alınması gibi adımların atılmasını istemektedir.

Mevcut yasalara göre ülkemizde kadın ve erkek eşittir. Oysa uygulamada bu eşitlik gözükmemektedir. İnsanların akıllarında bu konu eşitlenmemiştir. Üst yapı bu konuda yeterince değişmemiştir. Bu değişim için toplumsal bir anlayış devrimine gereksinim duyulmaktadır. Bu bilinç sağlanana kadar özellikle çalışma alanı kadını öne çıkaran yasalarla desteklenmelidir.

Acil yapılacak önerilerimiz şunlardır:

-Kamuda özellikle sağlık yöneticiliğinde kadın kotası uygulansın.

-Kadın çalışanlar için kadın merkezleri oluşturulsun.

-Kadın çalışanların nöbet hizmetlerinde nöbet saatleri önceliği uygulansın

-İş yerlerinde kadın dostu dinlenme yerleri yapılsın.

Kadın erkek eşitliğinin tüm beyinlerde yerleşmesi dileğimizle! 

Dr. Selçuk Koçlar

Ortopedi Ve Travmatoloji Uzmanı