Merhaba sevgili okur, her gün bir diğerinin aynı olunca yazmak da gelmiyor insanın içinden, bu korona günlerinde. Ama sanki ev hapsine alıştık gibi... Hatta uzun aralıklarla da olsa, zorunlu alışverişe çıkmak bile tuhaf geliyor artık. İnsan hemen evine dönmek istiyor. Gönüllü mahkumlar gibiyiz. Evimiz güvenli sığınağımız oldu şimdilerde...

Antalya’ da bahar heryerden önce gelir bilirsiniz. Hem de en güzel haliyle gelir. Bu güzel havalarda sadece balkona çıkabilmek ve bundan da büyük mutluluk duymak, sizi de şaşırtıyor mu? Artık küçük şeylerle, daha önce hiç fark etmediğimiz küçük şeylerle mutlu olmayı ve içinde bulunduğumuz anı yaşamayı öğrendik. Uzun vadeli planlarımız yok. Yarın nasıl olacak bilmiyoruz. Küçücük bir virüs, bize hayatta kalmanın, var olmanın, önemini öğretti. Hem de ölümü göstererek! Geçmişi düşünmenin, geleceğe dair planlar yapmanın ve bu günü atlamanın ne kadar yanlış olduğunu gösterdi. Çünkü tabiatın bize dair daha büyük planları olduğunda, nasıl da güçsüz ve çaresiz kaldığımızı fark ettik. Fena halde yanıldık insanlığın gücü konusunda!

Ama yine de umudu taşıyoruz içimizde. İnsanoğlunun belki de en büyük gücü umut! O umut yaşatıyor bizi. O umutla çalışıyor bilim insanları. Her zorlukla böyle baş edebiliyoruz aslında. Şimdi evde çocukları olan, hastası ve yaşlısı olan pek çok insan, onlar için de ayakta durmaya, onlar için de dayanmaya çalışıyor. “ Hep evde mi kalacağız?” “ Ne olacak şimdi?” Ya da “ Neden üzgünsün?” Diyen yaşlı annenize, belki çocuğunuza ya da hastanıza ne cevap veriyorsunuz mesela? Bazen cevabını bilmediğiniz sorular için bile, biliyormuş gibi yapıp, umut vermiyor musunuz? Ben öyle yapıyorum. Pembe yalanlar söyleyip, evdeki umutsuzluğu dağıtmaya çalışırken, kendimi de “ Her şey iyi olacak” diye inandırmaya çalışıyorum.

Başka yerlerde yaşayan sevdiklerinize ne zaman kavuşacağınızı bilememek, yaz tatilinizi planlayamamak, sevdiklerinize ve dostlarınıza sarılamamak, bu güzel havalarda, yolun sizi götürdüğü yere, alıp başınızı gidememek zor biliyorum, ama bir de işinden gücünden, canından olanları düşününce halinize yine de şükredeceksiniz. Hani bir laf vardır; “ ellen gelen düğün bayram” diye. Artık biliyoruz ki, bütün dünya bu virüsün tehdidi altında. Şu an İçin yapabileceğimiz tek şey, durumu kabullenip, bu süreçten en az zararla çıkabilmenin yolunu bulmak. Bu da bilim insanlarının tavsiyelerine harfiyen uymakla mümkün. Çünkü virüs, hata ve ihmal kabul etmiyor!