Bizler her şeyde kalite ararız. Arkadaşlarımızda, çevremizdeki insanlarda, seçtiğimiz siyasetçilerde, bize hizmet veren kurumlarda, bir de satın aldığımız şeylerin tümünde, aradığımız şey öncelikle kalitedir. Çünkü kalite bizde güven duygusu yaratır.
“ Kalite asla bir tesadüf değil, daima akıllı bir gayretin sonucudur.” Diyor John Ruskin.
İnsan kalitesi konusunda yüzyıllar öncesinden Konfüçyüs; önemli bir gerçeği vurgulamış, diyor ki;
“ Kaliteli insan yukarı doğru, kalitesiz insan ise aşağı doğru gelişir.”
Kaliteli diye nitelendirdiğiniz insanlara bakın; onların, etik ve ahlak yönünden üstün niteliklere sahip olduklarını görürsünüz.
Bu yüzden;
“ Kalite, bir ahlak felsefesidir.” Diyen Armand V. Feigenbaum’a katılıyorum.
Sosyal yaşamda, siyasi yaşamda ve çalışma yaşamında kalite çıtasını ne kadar yüksek tutarsak, o kadar uygar bir ülkeye sahip oluruz.
Kalite aslında beklentilerimiz, ihtiyaçlarımız ve inançlarımızdan oluşur.
Eğer her alanda kalite çıtasını yüksek tutmaz ve “ kötünün iyisine”razı olursak, hiç bir zaman uygar ve refah düzeyi yüksek insanlar olamayız.
Bana sorarsanız eğer; kalite için mütevazi olmanın manası yoktur! Tam tersine, her şeyin en iyi, en güvenilir, en sağlam olmasını, hatasızlığı ve titiz bir özeni istemek, hepimizin hakkıdır.
Herkes gibi ben de, yaşamımı etkileyecek insanların; yani arkadaşlarımın, dostlarımın, seçeceğim ve oy vereceğim, ülkeyi yönetmeye talip olan siyasetçilerin, yerel yöneticilerin, yazarların, sanatçıların, yakın ve uzak çevremde yer alan bütün insanların kaliteli, yani; güvenilir, sağlam, sevgi dolu, saygılı, merhametli, yürekli, eğitimli, becerikli, sanat ve estetiğe ilgi duyan insanlardan olmasını isterim.
Belki o zaman, daha mutlu, daha huzurlu, daha umutlu insanlar oluruz.