Antik Roma deyimi..
Geçen hafta nerede kaldıysak lafı uzatmadan devam edelim:
Ana Muhalefet partisinin serencamındaydık. Geçtiğimiz yerel seçimlerde malum
parti Kepez bölgesinden ilginç bir adayı öne sürmüştü. Mesut Kocagöz! Kendisini
tanırım, çok çalışkan, dürüst, samimi bir yurtseverdir. Bir an sanıldı ki
sevgili Kocagöz partinin Kepez adayıdır. Kazanır- kazanmaz bilemem ama çok da
isabetli bulmuştum. Kepez’de iyi tanınırdı. Mevcut Belediye Başkanı’nın zorlu
bir rakibi olacağı kesin gibiydi.
Sonra gazetelere bir haber düşmüştü. Efendim dönemin İl
Başkanı Ankara’ya gitmiş ve bu adaylık işini engellemiş. Yahu tut ki adaya
karşısın, alırsın karşına: ‘arkadaş bu iş olmaz ben seni desteklemem şu-şu
nedenleler falan’ dersin hiç ulu orta Genel Başkan tarafından önerilmiş bir
adaya itiraz edilir mi! Ha edilir elbette. Ama bu işi partinin kapalı kapıları
ardında olur ve masaya tarihsiz bir istifa dilekçesi bırakılır. İnsan basına
kalkıp da bu konuda böylesine bir acemi açıklama yapar mı.. Yaptı.
Gelelim şu son transfer olayına; bir partilinin partinin
sade bir üyesi iken taraf değiştirmesi olabilir. Net ve tok bir açıklama yapar
söz konusu kişi partiden neden ayrıldığını açıklar ve gider diğer tarafa. İşin
açıkçası sağ taraftaki bir partilinin bir başka sağ partiye geçiş yapması
normaldir. Ama bir diğerini hedef ilan iki taraf arasında bir geçiş olursa
bunun adı transfer olamaz. Hele seçimlerde bir görev aldıysa yani o partinin
oyları ile bir makam sahibi olduysa işte o zaman kamuoyuna detaylı bir açıklama
farz olur. İşin doğrusu da o kamusal görevden istifa edilir, neden istifa
ettiği anlatılır. Sonra da diğer partiye geçişin nedenleri anlatılır. Kimsenin
içine pek sinmez ama de ki oldu.
Arkadaş önce ait olduğu partiyi İktidar partisi için terk
ederken genel başkanına olmadık laflar ediyor, terk ettiği partisini neredeyse
her şeyle suçluyor. Tamam, ola ki haklıdır.
Gidiyor diğer partinin oyları ile kamusal bir görev
üstleniyor. Sonra bir gün arkadaşa vahiy iniyor bıraktığı partiye dönüyor. Peki
insan bir günah çıkarmaz mı?
Ve ne tuhaftır ki kabul görüyor…
Eğer gazetede çıkan resim yanlış değilse rozetini de Genel Başkan takmış. Ama genel başkanla görüşmeyi ayarlayan il başkanı değil, ilçe başkanıymış. Ve tuhaf olan şudur ki gelişmeden haberi yokmuş. Sonra gene
gazetelere yansıyor ki; İl Başkanı Ankara’ya gidecekmiş ve bu transfere mani
olacakmış.
Bizim siyasi literatürümüzde İl Başkanı demek ait olduğun
partinin o il de ki valisi olmak demektir.
Yani kalibreli adam olacaksın. İlkelerine aykırı ters bir şey varsa gidip
ağlaşmak yerine masada ki boş A4 kağıtlardan birini kullanacaksın.
Ben genelde siyasi yazılar yazmayı tercih etmiyorum. Ama
kardeşim zurna bu kadar zırt edince duymazdan gelmek de olmuyor.
Yerel basın sorunlarına haftaya devam edelim..