İnsan için en büyük buluştur yazı. Çünkü
yazı ile düşüncelerin iletilmesi ve kalıcılığı sağlanır. Yazı bulunduğundan
beri, toplumlar çeşitli evrimler geçirmiştir. İnsanlar önceleri basit
resimlerle anlattıkları şeyleri, daha sonra dillerinin özelliklerine göre
yazıya dökmüşlerdir. Yazının amacı, bütün kültürlerde aynıdır; “ Düşünceyi
aktarmak ve kalıcılaştırmak.” Yalnız diller farklıdır. İşte yazılar arasındaki
esas fark, diller arasındaki farklılıktan çıkar. Böylece yazılar arasında da
farklılıklar olması doğaldır.
Türkler şimdiye kadar kaç çeşit yazı
kullandılar diye merak ediyorsanız hemen söyleyeyim, ilk olarak Orta Asya’ da
M.S. 8. yüzyıldan itibaren yazı kullanmaya başladılar. “ Göktürk veya Orhun “
yazısı denilen, 38 harfli bir alfabeye sahip bu yazı, bir görüşe göre Türklerin
öz buluşudur. Daha yaygın görüşlere göre ise İran veya Hint kökenlidir. Daha
sonra Uygur Türkleri, eski bir İran kavmi olan “Sogdluların “ alfabesini
kullandılar. Türkler, İslam dünyasına girince de Arap harflerini benimsediler.
Öte yandan Arap harfleri Türkçe’nin yapısına uymuyordu. Türkçe, dünyanın en
güzel ve ses bakımından en zengin dillerinden biridir. Türkçe’nin ses yapısına
ve diğer gramer özelliklerine hiç uymayan Arap harfleri, dilimizin gelişmesini
dondurduğu gibi, Arapça ve Farsça’nın dilimize girmesiyle de, dilimiz zorlandı,
gelişmedi. Dilimizin yazıyla uyuşmaması dolayısıyla da, okuma - yazma zorlaştı,
halk arasında okur- yazar oranı düşük kaldı.
Cumhuriyet’in kurulmasıyla birlikte büyük
Önder Atatürk, pek çok konuda olduğu gibi bu konuda da devrim yaptı. “ Harf
devrimi” ile Arap harfleri bırakılıp, Türk diline uygun olan Latin alfabesine
geçildi. Atatürk bu işi yapmayı gençliğinden beri düşünmüştü. Bazı bilimsel araştırmalar
sonunda pek çok dilin yapısına uyan Latin kökenli alfabenin alınması
kararlaştırıldı. TBMM ‘ sinin Kasım 1928’ de kabul ettiği “Türk Harfleri
Hakkında Kanun” ile yazı devrimine başlandı. Türk harflerinin 6 ay içerisinde
bütün yurtta kullanılması öngörülmüştü. Ulusumuz bu harfleri, akıllara
durgunluk verecek kadar kısa bir sürede benimsedi. Hemen kanunun ardından
açılan “Millet Mektepleri” ile, Türk tarihinde o güne kadar görülmemiş bir
okuma- yazma seferberliği başladı. Bu harflerle çok kısa bir süre içinde okuma_
yazma öğreniliyordu.
Her yıl - 7 Kasım arasında kutladığımız “
Harf devrimi” ya da “ Yazı devrimi”, aslında dünya tarihinde benzersiz
olaylardan biridir. Çünkü bir kültürün, bir ulusun aşağı yukarı 800 yıllık
alfabesini altı ay içinde tümden değiştirip, benimsemesi görülmemiş bir
başarıdır. Türklerin bu işi başarması, yeni harflerin dillerine ne kadar uygun
olduğunun da bir kanıtıdır. Bugün alfabemiz tam anlamıyla ulusal bir duruma
gelmiştir. Çünkü dilimizin yapısına uygundur.
Harf devrimi, yurdumuzda hem okuma-yazma
işini kolaylaştırmış, hem de eğitim sisteminin en sağlam biçimde kurulmasını
sağlamıştır. Bu yüzden Atatürk’ e çok şey borçluyuz.