Son zamanlarda Türkiye'nin gündemini meşgul eden ve halk arasında büyük bir güven bunalımına yol açan "Yenidoğan Çetesi" olayı, toplumda derin yaralar açtı.

Olanları okuduğum zaman kanım dondu ve "Biz kime güveneceğiz?" dedim eminim ki toplumda "Biz kime güveneceğiz?" sorusunu gündeme getirdi. Evlilik, dostluk, aile bağları ve hatta sıradan sokakta karşılaştığımız insanlarla olan güven ilişkilerimiz sarsıldı. Doktorlar, öğretmenler ve aile üyeleri gibi en yakınımızdaki kişilere duyduğumuz güven, çok aza indi. Babasına kızını bırakamıyor, kapının önüne çocuklarımızı gönderemiyor olduk. Öğretmen öğrencinin kafasını okşayamaz oldu.

Peki biz ne oldu da bu denli acımasız bu denli para hırsıyla ölüp biten bu denli katil ruhlu insanlara dönüştük.

Olaylar çok taze ama biz çabuk unutan bir toplumuz ben kısaca bir hatırlatayım size, İnsanların en hassas oldukları bir konuda yaşanan olaylar kan doldurdu. Yeni doğan bebeklerin sağlığı ve güvenliği konusunda yaşanan bir skandalı ifşa etmişti. Yenidoğan çetesi, acil durumdaki bebekleri önceden anlaştıkları özel hastanelere yönlendirerek, yetersiz tedavi yöntemleri ve ihmali davranışlar sonucu bebeklerin ölümüne veya kalıcı sağlık sorunlarına neden olmakla suçlanmıştı.

Yenidoğan çetesi olayı, sadece suç unsurlarını değil, aynı zamanda toplumsal değerlerimizi ve etik standartlarımızın ne kadar eksik kaldığımızı da gözler önüne serdi. Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu'nun sosyal medya üzerinden alınacak yeni tedbirleri açıklaması ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un soruşturmanın derinleştirildiğini belirtmesi, devletin bu tür olaylara karşı duyarlılığını ve mücadele azmini gösteriyor. Ancak bu adımlar, toplumun yaralarını sarmak için yeterli mi?

Bu tarz olaylardan sonra insanlar da, güven duygusunun temelini oluşturan toplumsal dayanışma ve empati ihtiyacını sorgulamaya başladı.

Toplumsal güvenin yeniden inşası, sadece yasal düzenlemeler ve cezai yaptırımlarla sağlanamaz. Bu süreç, toplumun her kesiminin aktif katılımı ve iş birliği ile mümkündür. Her bir bireyin, etik değerlere bağlılığı ve toplumsal sorumluluk bilinci, güven duygusunun yeniden tesis edilmesinde kritik rol oynar. Yenidoğan çetesi gibi olaylar, toplum olarak birlikte hareket etme ve dayanışma içinde olma gerekliliğini hatırlattı bence.

Bu tarz olaylar karşısında, toplumun her ferdinin göstereceği tepki ve alacağı tutum, gelecekteki güven ortamının temellerini atacak. Güven, toplumsal yapımızın en temel taşıdır ve bu temeli sağlamlaştırmak için hepimize büyük görevler düşmekte.Yenidoğan çetesi olayı, toplum olarak karşı karşıya olduğumuz güven krizini gündeme getirdi. Bize güvenin sadece bir kelime olmadığını, yaşamın her alanında hissedilmesi ve korunması gereken kıymetli bir duygu olduğunu hatırlattı.