Ülkece nasıl hayatımızın şokunu yaşadık!
Apartopar yapılan toplantının hemen arkasından, bir yıl boyunca geçineceğimiz ücret bir anda açıklandı! Açıklandığında ilk tepkim "Nasıl geçineceğiz?" oldu!
Asgari ücret görüşmelerinin asıl konuşulmadan, zam haberleri yağmaya başladı! Açıklandıktan sonra da durulmadı tabii! Yazmam bir şeyi ifade etmeyecek! Belki insanca yetmez, eleştirilerimizi kimse duymayacak, ama olsun! Hepimiz bu kadar sessiz kaldığımız için hiçbir şey elde edemiyoruz!
Bu arada eleştirinin dozunu kaçıranlara katılmıyorum ama sesimiz çıkmalı arkadaşlar! En azından işverenimiz duymalı sesimizi. Ev sahibimiz, manavımız, kasabımız, yüzde yüz kar ederek aracılık yapan, ev kirasını "Aaa, yan daire bu fiyata verilmiş, ben de bunun iki katına vereyim. Benim neyim eksik?" diyen ev sahibi duysun...
Bizi düşünen kalmadı arkadaşlar! Gerçekten, bu arada umudumuzu kaybettiğimizi kabul ediyorum artık!
Ama bizi, biz düşüneceğiz!
Esnafa, ev sahibine, berbere, mağazalara falan sesleniyorum! Alıyorsak bir şeyleri borçla, yapıyorsak alışverişi, sene sonra yatacak maaşımızla alıyoruz! Kalmadı biz de! Yeter! Karınızı bizimle paylaşmak zorunda değilsiniz ama bi kere de bizi düşünün!
Saygıdeğer işverenler, patronlar... Asgari ücret vermek zorunda değilsiniz, bunu biliyorsunuz değil mi? Bence biliyorsunuz. Yani takdir edersiniz ki, yaptığınız her zam, her fazladan miktar ücret ödemesi çalışanlarınızı motive edecek ve size daha çok kazandıracak!
Gelin, biz birlik olalım!
Ve şu asgari ücret konuşmalarından sonra, artık yurt dışına gitmek farz oldu ve zorundayız! Yoksa tek yaşayan gençler olarak ya da evine sadece bir asgari ücretle çalışan gençler olarak ne evlenebilir, ne bir araba alabiliriz, ne de ev alabiliriz!
Öfkemle üzüntümün karıştığı bu yazıyı bitirirken şunu söylüyorum: Kahve içmek lüks değil, telefon almak da, sinemaya gitmek de...
Artık yaşamakta lüks, nefes almak da...