Biliyorum zam yağmuru, hatta selleri altındayken, fıkralarla hangi hallerimize güleceğiz diye soruyorsunuz haklı olarak. Aslında “Güleriz ağlanacak hallerimize” demek istiyorum ben de.
Çarpık ve adaletsiz ekonomik düzenlerde, asla hakça bir paylaşım olmadığı için, çoğu insan, hayat pahalılığından sürünüp, yoksullaşırken, kimi küçük bir azınlık da zenginleşir, semirir böyle ekonomilerde…Hayat hep onlara güzeldir. Anlayacağınız; “Biri yer, biri bakar, kıyamet de ondan kopar.” Lafı da böyle çıkmıştır ortaya. Adaletsiz ekonomi; adaleti de etik ve ahlaki değerleri de bitirir bir toplumda!
Gelelim fıkralara:
(Kimileri pahalılık ve zamla para kazanır.)
“PAHALI AVUKAT: “
_ Beyefendi, siz çok pahalı bir avukatsınız. Size 500 dolar versem, benim iki sorumu yanıtlar mısınız?
_ Tabii ki, ikinci sorunuz nedir?
(Kimileri mirasyedidir, hazıra konar.)
“BİR SERVET ÖYKÜSÜ “
Ülkenin yaşını başını almış en zengin iş adamlarından biriyle yapılan röportajda, genç gazeteci çocuk soruyor:
_ Efendim bu günlere nasıl geldiğinizi, bu inanılmaz servetin öyküsünü, bizimle paylaşmak ister misiniz? Ve cevap geliyor:
_ 1928 yılıydı. Birinci Dünya savaşının acıları yeni yeni sarılıyordu. Elimdeki birkaç sentten başka hiçbir şeyim yoktu. Elimdeki 5 sent, ancak bir elma almama yetiyordu. Ve ben bir tek elma aldım. Sabahtan akşama kadar elmayı sildim, pırıl pırıl oldu.
O elmayı gün sonunda tam 10 sente sattım. Sabahı zor etmiştim. Ertesi sabah elimdeki 10 sentimle 2 elma aldım. Sabahtan akşama kadar o iki elmanın her tarafını sildim, bir güzel parlattım ve gün sonunda ikisini toplam 20 sente sattım.
Bu sistemle ay sonuna kadar devam ettim. Bir ay içerisinde tam 1,37 dolar kazanmıştım.
Ertesi ayın ilk haftası karımın amcası öldü ve bize 5 milyon dolar miras kaldı…
(Kimilerinin para kazanma yöntemi şantaj ve tehdittir.)
“AYICIK “
Evin küçük oğlunun çok sevdiği bir oyuncak ayıcığı varmış. Ama oğlan ayıcıkla oynarken yatak odasındaki elbise dolabına girermiş. Annesi ise buna çok sinirleniyormuş. Çünkü kocası evde olmadığı zamanlar sevgilisiyle buluştuğunda, eşi aniden gelirse diye, adamı dolaba saklamayı düşünüyormuş. Nitekim bir gün kocası eve erken gelince, sevgilisini elbise dolabına saklayıp, aşağıya kocasının yanına inmiş.
Sevgilisi, dolapta küçük oğlanla karşılaşınca:
_ Ne güzel oyuncak ayı bu! Demiş.
Küçük oğlanda ona:
_ Al ayıcığımı. Diye oyuncağını uzatmış.
Adam:
_ Ne yapayım senin ayını! Deyince küçük oğlan sinirlenmiş:
_ Al, yoksa seni babama söylerim. Demiş.
Adam çaresiz ayıcığı almış fakat küçük oğlan:
_ 20 dolar vereceksin ayım için, yoksa babama söylerim seni! demiş.
Adam korkudan parayı verip, ayıyı almış. Ama biraz sonra çocuk:
_ Ayımı ver! Deyince şaşıran adam;
_ Vermiyorum, ben buna 20 dolar ödedim. Demiş.
Çocuk bu defa;
_ Ver ayımı, yoksa seni babama söylerim, diye tehdit edince adam ayıcığı ufaklığa vermiş. Aradan 5 dakika geçince, küçük oğlan:
_ Al ayıcığımı 50 Dolar vereceksin, yoksa seni babama söylerim. Demiş.
Bu böylece sabaha kadar sürmüş. Küçük oğlan, adamın epeyce parasını almış. Sonra kadın bir fırsatını bulup adamı evden göndermiş. Ertesi gün ufaklık yepyeni bir bisikletle eve gelince annesi ona sormuş:
_ Bu kimin bisikleti?
_ Benim bisikletim anneciğim, harçlıklarımla yeni aldım. Demiş.
Annesi şaşırmış ve kızmış:
_ Ben sana bu kadar harçlık vermiyorum, söyle bakayım, bunu nasıl aldın? deyince oğlan:
_ Sokakta yerde para buldum anne, onunla aldım demiş.
Annesi bunun üzerine;
_Oğlum bu çok günah, git bisikleti geri ver ve paranı da geri al. Sonra o parayı kilisenin bağış kutusuna at ve papaza da anlatıp günah çıkart, deyip oğlanı ikna etmiş. Küçük çocuk denileni yapmış ve kiliseye bağış yaptıktan sonra, papaza günah çıkartmak istediğini söylemiş.
Papaz:
_Tabii çocuğum, her şeyi anlat bana, demiş:
Çocuk günah çıkartma kabininde başlamış anlatmaya:
_ Benim bir tane ayıcığım vardı…. Der demez Papaz bağırmaya başlamış:
_ Yeteeerr! Gene mi “ayıcık” ulan!