İlk çağlardan beri araştırmacıların
belirttiği tarihi hadiseler ve savaşlar, toprak kazanmak gibi görünse de
temelinde enerji kaynaklarını ele geçirme girişimleri de vardır.
Bilinen ilk tarihi topluluklardaki
sulak yerlere yerleşme çabaları, suyun gücünü kullanarak yapılan değirmenler, rüzgârdan
faydalanarak kullanılan yelkenliler, bir anlamda enerjiye olan ilgidir.
En ufak toplulukların bile enerji
ihtiyacı duyduğu geçmiş tarihlerde, tarım yapabilmek için güneşe ve suya
ihtiyaç duyulmuştur. Günümüzde en öne çıkan enerji ihtiyacı ise petrol
olmaktadır. Çevremizde olan bitene baktığımızda, başta Irak ve Suriye olmak
üzere emperyalist güçlerin Orta doğuya ilgisi öncelikle petrol içindir. Enerji
açısından baktığımızda, geçmişteki su ihtiyacının önüne petrol geçmektedir. Bu
arada doğal gaz üreten Rusya, İran, Kazakistan, Türkmenistan gibi devletleri de
atlamayalım. Bu ülkelerle doğal gaz ve petrol konularında iyi ilişkiler kurmak
için çırpınan Avrupa ve biz Türkiye Cumhuriyeti, yıllardır çare üretmek için
yatırımlar yapmakta.
Yenilenebilir enerji kaynağı olarak
güneş ve rüzgâr enerjisini üretme teşebbüsünde olan kuruluşları kutlamak lazım.
Bu konuda petrol yataklarına ulaşamamış veya petrol yataklarının bulunmadığı
ülkelerin bu gibi çarelere başvurmaları elzemdir. Aksi takdirde, milyarlarca
doları petrole harcayan ülkelerin ekonomileri sarsılmaya devem edecektir. 300
yıl önce buhar makinasının devreye girmesini enerjiye giriş kabul edebiliriz.
1950’li yıllarda Rusya’nın ilk nükleer santrali devreye sokmasını da enerjide
devrim kabul edebiliriz.
Türk dünyasının yaşadığı bölgelerde
zengin enerji kaynaklarına sahip olması bizler için avantaj olmalıdır. Bu
konuda Türklerin ve Türk topluluklarının çıkarları gözetilmezse, küresel
sermaye güçleri gün be gün etki alanlarını genişletip, kendi topraklarımızdaki
zenginlikleri kendi çıkarlarına kullanacaklardır. Birçok alanda olduğu gibi,
yabancı işletmelerde milletimiz işçi olacaktır.
Atalarımızın binlerce yıllık mücadelesi ile
kazanılmış zengin topraklarımızda fakir bekçiler olmak istemiyorsak çok çalışmalıyız. Bu konuda her iktidar ve de
muhalefet birlik hareket etmeli. Milletimiz topraklarımızda bulunan bor
madenine, kömür yataklarına ve de bereketli tarım topraklarına sahip çıkmalı.
En önemlisi Atatürk’ün ‘Türk övün çalış güven’ dediği gibi
vatanımıza ve gücümüze güvenip çalışmalıyız.