Bu nasıl başlık dediğinizi duyar gibiyim.
Ama bu başlık değil aslında. Çok sevdiğim rahmetli yazar Aziz Nesin’in bu
günlerde yeniden okuduğum bir kitabının adı. Size de tavsiye ederim. İçindeki
her öykü, bütün öyküleri gibi, ayrı ayrı güzel. Neden bu kitabı yeniden
okuyorum biliyor musunuz? Artık sadece damda değil, her yerde deli var! Sanki
hepimiz yavaş yavaş deliriyor gibiyiz. Bizi eve kapatan pandemi de, tüy dikti,
şahtık, şahbaz olduk! Kitaptaki öykülerden biri de “ Alınteri” öyküsü. Her
konuda meraklıyız ya; “Nasıl zengin oldular?” sorusunu hep sorarız birbirimize.
Eee ne demişler: “ Zenginin malı, züğürdün
çenesini yorar”mış! Bizimki de o hesap. Kitabı okursanız diye, diğer öyküleri
anlatmayacağım ama, sadece “ Alınteri” öyküsünü kısaca özetleyeyim:
“Onu görmeyeli ancak üç yıl olmuştu, diye
başlıyor öykü. Yoksulluğu paylaşan, iki arkadaş söz konusu olan. Hayatını
çalışıp çabalayıp, karnını anca doyuran, diğer arkadaşına da küçük bir borç
verir. Üstelik bu parayı da başkasından borç almıştır. Tabii diğeri ödemeyince
bizimki, onu da öder. Sonra araya bir çok olay girer, birbirlerini kaybederler.
Daha sonra arkadaşının çok zengin olduğunu duyunca, bari paramı geri isteyeyim
der. Arkadaşına haber yollar. O da hem parayı gönderir, hem de onunla buluşurlar.
Arkadaşı ona büyük bir işhanında “ Alınteri ihracat, ithalat, komisyon İşleri”
yazan yazıhanesini gösterir. Onu lüks arabasıyla yemeğe götürür. “ Alınteri
ticaret evi” , “ Alınteri İş Hanı” , “ Küçük alınteri iş hanı”, “ Alınteri
apartmanı” gibi mülklerini de gösterince:
_ Aman arkadaş, üç yıl içinde bunları
nasıl yaptın?
_ Alnımın teriyle.
_ Ya bu? ( diyerek lüks arabayı gösterir.)
_ Alnımın teriyle!
_ Bana bak sen bu ticarethanelerinin,
hanlarının, apartmanlarının adlarını değiştir!
_ Neden?
_ Değiştir işte!
_ Ne koyayım?
_ “İdrar Ticaret Evi”, “ Büyük İdrar
Hanı”, “ Küçük İdrar Hanı”, “ İdrar Apartmanı” koy!
_ Neden?
_ Neden olacak, benim çalışmaktan, yalnız
alnım değil, koltuk altım terliyor, imanım gevriyor; hala bir ev kirasını
zamanında veremiyorum. Senin alnın, Karakulak suyunun kaynağı olsa, üç yılda bu
kadar terlemez be! Seninkisi alınteri değil sidik...Durmadan fıçı fıçı bira
içsen, üç yılda bu kadar idrar bile gelmez insandan.”
Diyeceğim o ki; kaynağı bilinmeyen bir
biçimde zengin olanlara sorulduğunda; “ Alınteri” dökerek zengin oldukları
cevabına alışmıştık da, “ Çökerek” zengin olmayı yeni duyduk!
_ Nasıl zengin oldu?
_ Falancanın malına çöktü!
Ya da ;
_ Nasıl zengin oldunuz?
_ Çöktüm!
_ Efendim? Pardon anlamadım? Nereye
çöktünüz?
_ Uygun bulduğum, gözüme kestirdiğim, her
yere!
Şaka tabii ama;
“Mala Çökmek” argoda başka birine ait bir
mülkü, bir şey ödemeden, zorbalıkla ele geçirmek anlamına geliyormuş!
Diyeceğim o ki; “zengin olmanın her yolu mübah” diyenlerden olmayın!