Büyük şair Nazım Hikmet diyor ki:

“Eğer; Hak haksızlıktan yüce,

Sevgi nefretten üstün,

Aydınlık karanlıktan güçlüyse…

Çaresi yok usta… Biz kazanacağız!”

Bu bir insanca yaşama hakkıysa ve bu hak bile insanlara çok görülüyorsa, çaresi yok, insanlık kazanacak! Haksızlık, insanları en çok yaralayan ve en çok savaşmaya zorlayan bir gerekçedir! Yapılan her haksızlık, insanların hak arayışlarını biraz daha biler, biraz daha onları savaşçı yapar. Çünkü haksızlığa uğramak, yalnızca insanın emeğine değil, umuduna da vurulan bir darbedir!

Psikiyatrist Viktor Frankl’ ın bu konuda önemli bir saptaması var:

“İnsanı en çok yaralayan şey fiziksel acı değil, haksızlığın, mantıksızlığın verdiği ruhsal ıstıraptır…” diyor.

Dünya tarihi boyunca; eline geçirdiği gücü kötüye kullanan, kendisi gibi düşünmeyenlere karşı her türlü haksızlığı reva gören, içi kararmış, gözü kararmış, nefret dolu yöneticilerin ve yönetimlerin sonsuza dek sürmediği ve çok ağır bedeller ödedikleri yaşanmış örnekleri ile bilinir.

Günlük dertler, geçim sıkıntısı, işsizlik, sorunlarıyla boğuşan insanlara, bütün bunlardan doğan şikayet etme hakkı, eleştirme hakkı, verilmezse; özgürlükleri daha çok kısılıp, korku ikliminde yaşamaya zorlanırlarsa, tarih her yerde aynı şekilde tekerrür eder. Misal; geçmişte Nazi Almanya’sının, Mussolini’nin faşist İtalya’sının başına gelen yıkım, günümüzde de Irak ve Suriye’de yaşandı. Zorba yönetimler her yerde yenildi! Çünkü insan doğasına aykırıdır, haksızlıklara sonuna kadar dayanmak! Çünkü bugün diş sıkanların, yarın buna neden olanlara diş bilemeleri kaçınılmazdır! Hiç bir kötülük, cezasız kalmaz!

Unutmayın, hak, hukuk ve adaletle yönetilmek, dünyadaki bütün insanların isteğidir. Barış ve kardeşlik ancak böyle gerçekleşir dünyamızda…