Ara sıra bakanlıkların bölge müdürlüklerine ve de bu müdürlüklere bağlı bulunan kısımlardaki şefliklerde görevli tanıdıklara ziyaretler yaparım.


Çalışan memurların iş performansını gözlemlerim. Öncelikle kurumların kapısında veya iç koridorlarda rastladığım vatandaşların işlerini hangi hızda hallettiklerini de merak eder sorar soruştururum. İşlerini yürütmeye gelenlerden veya herhangi bir rapor yazısı almaya gelen vatandaşlardan memnun olanlara, maalesef fazla rastlamadım.


Resmi kurumlarda genel olarak uygulama şu şekilde oluyor. Önce kurumun yazı işlerine dilekçe veriliyor, dilekçeniz müdür yardımcılarından birisine kurumun internet ağı vasıtasıyla yollanıyor. Müdür yardımcısı dışarıda ise veya misafirleri varsa, boş kaldığında konusuna göre kendilerince uzman kabul ettikleri memura havale ediyor. İşte eziyet bu aşamada başlıyor.


Tecrübeli ve konulara hâkim bir memura denk gelirseniz şansınız iyi demektir. Bazı görevlilerin üniversite eğitimi olsa da çözüm odaklı tecrübeleri olmuyor. İnsanın aklına, ‘Çalınan sorularla mı üniversiteyi bitirdiler veya hangi üst düzey yöneticinin veya siyasinin tavsiyesi ile kuruma yerleştiler’ diye deli sorular geliyor. Kurumlarda çok fazla tecrübeli memur da kalmadığını gözlemledim. Demek ki, Ankara’dan masa başından sırf bir şeyler üretiyormuşçasına, genelge, tamim, talimat gönderen muhteremlerin yarattığı sıkıntılardan kurtulmak için gününü dolduran emekli olmuş. Çalışmaya yeni başlamış memurların, bazı hassas kararlar verip dilekçelere cevap vermesi de ayrı bir köşe yazısı konusu olabilir. Bu memurların üniversitede öğrendikleri, bazen uygulamayla örtüşmüyor galiba. Bu yüzden talep sahibine haftaya gel diyerek araştırmak için zaman kazanıyorlar. Yine de vebal almayalım, belki önlerindeki dosyalar yoğundur. Sonuçta işinin ilerlemesini bekleyen vatandaşlar bekliyor. Bazen, haftaya gel denilen vatandaş haftayı doldurup gidince görevli memurun izine çıktığı haberiyle karşılaşıyor. İzin herkesin hakkı ama yerine bir başkası da bakamıyor.


Çalışan memurların kurumda kalıcı olmaları, iyi geçinmek mecburiyetinde olduğu müdürlerinin iki dudağının arasında olduğundan, gerek ekonomik koşullardan gerekse iş stresinden sıhhatli iş yapmasını beklemek zorlaşıyor.


Bazı durumlarda, talebin yerinde incelenmesi gerekiyor. İşte o zaman vatandaşın işi daha zor. Heyet bir araya gelemiyor, araçlar kurum müdürlerine veya üst düzey bürokratlara daha çok tahsis edildiğinden, gidip gelecek boş araç bulmakta da zorluklar oluyor.


Resmi kurumlar deyince, belediyeleri de unutmamak lazım. 2012 yılında çıkan Büyükşehir Yasasıyla mahalle olan köylere asfalt yol yapmaktan öte fazla hizmet götüremeyen belediyelerin işi tüm kurumlardan daha zor. Gerek siyasi çelmelerden, gerekse araç ve donanım eksikliğinden, kırsal yerleşim tespitlerinin yapılması ve yerleşim planlarının yapılması bir başka bahara kalmış gibi. Hizmet bekleyen kırsal kesimdeki vatandaşların umudu zaten sönmüş.


Geçmişte Cumhurbaşkanımızın da bürokrasiden şikâyet ettiği demeçlerini hatırlıyorum. Ama herhalde baş edilemiyor. Ülkemizde herkes üzerine düşen görevi tam yapabilse, 5 yılda süper güç olacağımıza şüphe yok.