Antalya halkı sesini çıkarmadığı sürece öyle bir an gelecek ki, denize gireceği bir metrekare yer bulamayacak. Nedir bu Allah aşkına. Bütün sahiller ve kıyılar, oteller ve işletmeciler tarafından parsellenmiş. Konyaaltı sahillerinde gün geçtikçe vatandaşın denize rahatlıkla girebileceği yerler yok oluyor. Sahildeki işletmelerin tamamı fahiş fiyatlarla halka ait sahilleri halkın dışında herkese satıyor. İyi de para kazanıyor ha! Kazanmasa, bir saniye bile durmaz orada.. Vergi ödüyor mu, o da belli değil. Belediyelerin buraları denetleyip denetlemedikleri de şüpheli. Büyükşehir’e bağlı Ekdağ’ın ve Muratpaşa’nın dışında herhangi bir belediyenin plajları işletmecilere vermeden işlettiğine tanık olmadık. Muratpaşa Belediyesi falezlerde kayaların üstünü zor da olsa plaj haline dönüştürdü. Bir tanesinde asansör bile var, yaşlı vatandaşlar yararlansın diye.. Dört plajın dördü de Belediye tarafından uygun fiyatlarla tıkır tıkır işletiliyor. Bambus plajına da talip oldu Muratpaşa. Umarım Belediyeye verilir ve Bambus plajı da vatandaşın hizmetine sunulur.. Muratpaşa’ya da bu konuda plaj parselleyicileri ve gaspçılar tarafından yoğun baskı olduğunu biliyoruz. Ama Başkan Uysal direniyor. Kent merkezinde böyle de Kemer’de, Tekirova’da, Serik’te, Manavgat’ta Alanya’da durum farklı mı? Turizm adı altında halkın malı olan kilometrelerce sahiller, yeşil alanlar otel sahipleri tarafından kullanılıyor. Allah korusun kazara yüzerken ya da sahilde dolaşırken bu otel ve işletme sınırlarının içine dalarsanız; hemen uyarıyı yersiniz. Uyarı ile de kalmaz, dayak bile yersiniz. Zaten çoğunun sınırları çizilmiş; kale gibi, girmek ne mümkün! Sahilleri ve kıyıları âdeta mülk edinmişler.. Oysa Anayasamızın 43. maddesi bakın ne diyor. “ Kıyılar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir.” İşte o kamu, halktır, vatandaştır. Vatandaşın malı olan ve onun yararlanamadığı koyu, sahil ve plajları ben neyleyim?
Bu konuda o kadar çok şikayet mesajı alıyorum ki. Gelin bunlardan ikisini sizinle paylaşalım. Aksaray’da bir okul müdürü olan Recep Çeken yazmış, aynen aktarıyorum. “ Bu sabah bir arkadaşımla Konyaaltı plajının halka açık kısmına denize girmek için vardığımızda; 15-16 yaşlarındaki gençlerin, ‘ burada denize giremezsiniz, biz deniz sporları yapıyoruz ‘ diyerek, o alandaki yaşlı insanlara, bayanlara ve bize müdehaleleriyle karşılaştık. Her zaman olduğu gibi gereksiz her şeye itiraz eden halkımız, haklı oldukları bir konuda soru bile sormadan malzemelerini toplayarak alanı terk ettiler. Ben ve arkadaşım ‘alanın halka açık olduğunu, burada denize giren ya da plajda oturan insanlara bu şekilde davranma haklarının olmadığını ‘ söyledik. Onlar ise istediğimiz yeri arayıp şikayetçi olabileceğimizi belirterek, içlerinden biri ‘ benim adım Türkay, buranın sorumlusu benim, gelen beni bulsun ‘ sözleriyle âdeta meydan okurcasına kaba davranışlarda bulundu.. Kendilerinin resmini çekerken de saygısız davranışlarını el kol hareketleriyle sürdürerek aşağılayıcı sözler sarfettiler. Bunun üzerine Antalya Büyükşehir Belediyesi Zabıta Müdürlüğü’nü bir saat arayla iki kez arayarak durumu bildirmeme rağmen, herhangi bir görevli gelmedi. Bir vatandaş ve bir eğitimci olarak bu olay beni çok yaraladı.”
Serik Boğazkent’ten yazan bir başka vatandaş ise; her yıl tatil sitelerine tatil yapmaya geldiklerini, ne var ki her tatilin burunlarından geldiğini yazmış.. Üç tatil sitesinin yararlandığı plajlarının iki yanlarında bulunan Kirman Otel ve Cristal Otel tarafından her yıl gittikçe daraltıldığını, denize yaptıkları geniş ve uzun dubalarla deniz kirliliğine yol açtığını, su sporları yapan otel grubunun sürekli tehlike arzettiğini, Cristal Otel yönetiminin yerleştirdiği ve otel çalışanlarının pansiyon olarak kullandığı gayriyasal ve gayrinizami konteynerların görüntü ve gürültü kirliliği yarattığını, bu otellerde denize girmeleri yasak olan erkek otel çalışanlarının sitenin plajında denize girerek özellikle kadın site sakinlerini rahatsız ettiklerini, can ve mal güvenliği yaşadıkları sitelerinde tatil yapmanın gün geçtikçe sıkıntılı olduğunu, yaptıkları bütün şikayetlerden herhangi bir sonuç alamadıklarını dile getirmiş..
Nedir Allahaşkına bu yahu? Devlet vatandaşının her türlü hakkını, hukukunu, huzurunu ve güvenliğini yasalar önünde korumak zorunda.. Vatandaşlar, turizm adına bir grup çıkar çevrelerine neredeyse mahkûm edilmişler.. Kaldı ki turizm adına iş yapan bu işletmeler, daha doğrusu kıyı ve sahil işgalcileri, paraları cukkaladıkları bu kente nasıl bir katma değer katıyor? Meselâ vergisini gerçek anlamda ödüyor mu? Vatandaşın kıyı ve sahilleri kullanma hakkını gasp eden, etrafı çitlerle, duvarlarla ve lâf anlamaz korumalarla çevrilmiş, denizin içine kadar giren bu işletmelere ne zaman dur denecek?
Sözümüz Türk turizmine gönül vermiş, yasalara uygun iş yapan, vergisini kuruşu kuruşuna ödeyen dürüst ve namuslu otel ve işletmelere değil elbette.. Ancak mafyavâri örgütlenmelerle sahil ve kıyılara çöken, vatandaşa deniz yüzü göstermeyen bu gaspçı çetelere artık bir dur denmeli! Ne demek sen burada denize giremezsin, ne demek sen buradan geçemezsin ya da buraya giremezsin, ne demek sen şezlong ve şemsiye kullanmak, bir şeyler yiyip içmek ve fahiş fiyatlarla bunların bedelini ödemek zorundasın? Ne demek?
Yetkili yetkisiz, bütün herkesi Anayasamızın 43. maddesine uymaya davet ediyorum, vesselam…