Bilim, reyting kaygısıyla ticari bir ürün haline gelmemeli! Ülkemizde gündemi takip ettiğimiz TV programlarındaki sözüm ona ‘Bilim İnsanları’na bir çift sözüm olacak bu yazımda… Sansasyon, reyting ve etkileşim alma odaklı bilgi aktarma çabası izleyiciyi hem bilimden hem de bilimsellikten uzaklaştırıyor. 

Tv programlarına çıkan, görüş veren ya da konunun uzmanı olarak tanıtılan bilim insanlarının nitelikli bir şekilde medyada yer alması büyük bir sorumluluk gerektiriyor. Reyting kaygısıyla bilimin ticari bir ürün haline getirilmesinin hem bilimsel etik hem de toplumsal bilgi anlayışı açısından tehlikeli bir hal aldığını insanlar neden göremiyor anlayabilmiş değilim. 

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Dr. Öğr. Üyesi Denizcan Kabaş, bilginin demokratikleşmesi ve bilimin ticarileşmesi arasındaki hassas dengeye dikkat çekerek, günümüzdeki bilim iletişiminin dinamiklerini çok güzel özetlemiş “Bilim insanlarının ‘pop yıldızı’ kimliğine indirgenmesi, bilimin araçsallaştırılmasına ve toplumsal değişim dinamiğini kaybetmesine sebep olabilir.”

Bilim insanlarının medyada yer almalarına elbette bir diyeceğimiz yok, aksine bilgiyi kitlelere ulaştırmanın etkili yollarından biri olarak da bir akademisyenlerin veya geniş bir tabirle bilim insanlarının varlığı o TV programına elbette değer katar. Ama burada konu kişel imajın, bilimin önüne geçmesidir. Ayrıca bilim insanlarının nitelikli bir şekilde medyada yer alması büyük bir sorumluluk gerektiriyor. Bu görünürlük, kişisel imajlarının veya popüler kültürün bir parçası haline gelme riskleri taşıyor. Özellikle günümüzde; bilim insanı açısından  popüler olmakla tarafsız kalmak arasındaki gerilim, bilimsel duruşun nesnelliğini tehdit eder hale geldi. İşte bu dengeyi kuramayan bilim insanları artık bir pop star ya da bir pop yıldız gibi bir söylem dili geliştirmeye hatta bunu beden dillerine de eklemeye başladılar. 

Popülerlik arayışı, bilgi kirliliğine neden olabilir!  

Bilim insanlarının popüler figürler olarak algılanmasının, halkın bilime olan güvenini de maalesef şüpheye düşürüyor sevgili okurlar. Çünkü; bilginin toplumsallaştırılmasında mesajın taşıyıcısına duyulan güven hayati önem taşır. Bu güven ilişkisinin sürdürülebilmesi için, bilim insanlarının şeffaf, tarafsız ve eleştiriye açık bir duruş sergilemeleri gerekir. Ama maalesef  medyada popülerleşen bilim insanlarının siyasi veya ticari çıkarlarla ilişkili olması, güveni zedelenmesine neden oluyor. Reyting kaygısıyla bilimin ticari bir ürün haline getirilmesinin hem bilimsel etik hem de toplumsal bilgi anlayışı açısından da büyük bir tehlike barındırıyor. Medya kuruluşları reyting uğruna bilim insanlarını tartışmalı konulara çekerek tarafgirlik ve kutuplaşmayı körükleyebiliyor. Medyanın bu tuzağına düşen bilim insanlarının yapması gereken etik ilkelerden ve bilimsel doğruluktan taviz vermeden bilgilerini aktarmaları. Bilim insanları, iletişim becerilerini geliştirmeli ve medyaya sundukları içeriklerde bağlamı koruyarak kamuoyunu eğitici bir rol üstlenmelidir. Tabi burada tüm suçu bilim insanlarına atamayız asıl büyük suçlu Medya. Dahası acımasız reyting ya da tıklanma savaşları. Bilim insanların programlarına çağıran medya kuruluşları bu kuruluşun sunucu ya da moderatörleri reyting odaklı değil, topluma sorumlu yayıncılık anlayışıyla yaklaşmalıdır. Bilim ve medya arasındaki bu etkileşim, dikkatle yönetildiğinde toplum için bir aydınlanma aracına dönüşebilir aksi takdirde hem bilime hem de toplumun bilgiye olan güvenine zarar verir.

Sevgi&Saygı…