BUGÜN Yeni Türk Alfabesi’nin kabulünün 68. Yılını
kutluyoruz. Tarihe şöyle bir göz atmaya
ne dersiniz?
8’İNCİ yüzyılda Göktürk Alfabesi’yle yazdığımız üç anıt en eski yazılı metinimiz bizim. Bir yönü Çince olmasaydı taşların Thomsen’in bile okuyamayacağı 38 harfli, sağdan sola ve yukarıdan aşağı yazılan bir yazı…
9’UNCU ve 10’uncu yüzyılda Uygurlar dönemine ait 14 harfli, Arap Alfabesi’ne benzer özellikler taşıyan, Budizm ve Maniehizm gibi dini konuları işleyen metinlerle tarihe mal olmuş 2’nci Alfabemiz. Bu da sağdan sola yazılıyordu.
11’İNCİ ve 20’nci yüzyıl arasında en uzun süreli kullandığımız 3’üncü Alfabemiz İslamiyet’in etkisiyle Araplardan alınmıştı. 28 harflik bir alfabeydi. Sağdan sola yazılıyordu bu da. Koca bir imparatorluk olmamıza karşın, dinimiz: “Oku!” emriyle başladığı halde, yöneticilerimizden midir, okuma ve okutmaya ilgisizliğimizden midir nedir, yüzde seksenimiz okuryazar değildik.
Ş.S.AYDEMİRİN Tek Adam adlı eserinde açıkladığına göre, bu durum hep sorun oldu ki daha Sultan Aziz zamanında Münif Efendi hükümdara yazı konusunda bir dilekçe sunmuştu. Demek öğrenmeyi zorlaştıran bir özelliği vardı bu yazının.
1’İNCİ Dünya Savaşı öncesinde Enver Paşa da bitişik harfli bir yazı yerine ayrık harfli bir yazıyı, askerler için, kabul ederek orduda okuryazarlığı yaymak deneyimine girişmişti.
1923’TE İzmir İktisat Kongresi’nde harflerin değiştirilmesi konusunda verilen bir öneri, Kongre Başkanı Kazım Karabekir tarafından reddedilerek müzakere dışı bırakılmıştı.
HARFLERİMİZİN Atatürk öncesi tarihçesi bu.
ATATÜRK dönemine gelelim şimdi. Dilci Ahmet Cevat Emre’ye göre: ”Arap harflerinden Latin alfabesine geçmek için Hilafetin kalkmış olması gerekirdi; kalktı. Millet, sorunu daha serbest ve derin incelemeliydi; inceledi. Ulusal gereksinme kendisini açık surette duyurmalıydı; duyurdu.
28 HAZİRAN 1928’de Dil Encümeni oluşturuldu. Bugünkü alfabemiz hazırlandı. 9 Ağustos’ta Gazi, Sarayburnu’ndaki Halk Gazinosu’nda ünlü söylevini verdi: “Yeni harfleri çabuk öğrenmelidir. Bu harfleri her vatandaşa (kadına, erkeğe, hamala, sandalcıya) öğretiniz. Bunu yaparken düşününüz ki bir milletin %10’u, 20’si okuma bilir, %80’i, 90’ı bilmezse bu ayıptır.”
13 EYLÜL’DE Başbakan İsmet Paşa (İnönü), Malatya’da: “…Bu kadar hayırlı bir tedbirin niçin bugüne kadar geciktirildiğini geleceğin eleştiricilerine anlatmak kolay olmayacaktır. Ben onlara: “İnsanlar göreneğe o kadar bağlıdırlar ki ondan ayrılıp hayırlı bir karara varabilmeleri için Gazi gibi köy köy dolaşıp alfabe hocalığı edecek kadar çalışkan, azimli, fedakâr bir başkanın gelmesi gerekti.” diyeceğim.” Bunu diyen İsmet Paşa bu devrimi en zor benimseyenlerden olduğu halde, devrimden sonra bir sözcüğü bile eski yazıyla yazmayacak kadar ilkeli bir devlet adamıydı.
1 KASIM 1928’de TBMM’nin açılışında da söz konusu etti Yeni Türk Harflerini Atatürk. ‘Kolay Okuma Yazma Anahtarı’ diye niteledi harfleri; aynı tarihte 1353 sayılı yasa olarak yürürlüğe kondu Yeni Türk Harfleri yasası. 10 Ocak 1929’dan itibaren her yerde kullanılmaya başlandı.
ARTIK 4’üncü Alfabemiz bu Yeni Türk alfabesidir. 8 Ünlünün, 21 ünsüzün bulunduğu, 29 harflik bir alfabe. Tüm ünsüzler önlerine ‘e’ ünlüsü getirilerek okunur.+ Latin kökenlidir. +Soldan sağa yazılmaktadır.+ Öğrenilmesi kolaydır. 700 yılın okuryazar oranı, 68 yılın okumaz yazmaz oranından daha düşüktür, biliyorsunuz.
BİR de KE’ ye ka, HE’ ye ha, aş, ya da eyç; TE’ ye ti, TE VE’ ye tivi; İMEFE’ YE ayemef demesek… Yani 1 Kasım 1928 gün ve 1353 sayılı yasaya aykırı davranmasak. “Siyaset dinin emrindedir.” denerek, Anayasasına bile, hükümetince bile aykırı davranılan bir ülkede ‘harfler’ konusunda bu dilek havayla cıva mı diyorsunuz?