Sizce büyükler, küçüklere neden masal anlatırlar?. Sadece küçükler uysun, uslu dursun diye mi? Hayır.

--Anlatıcı, her masalın içine dinleyenini katarak masalını anlatır. Her ne kadar anlatılan masal, kişiler ve olaylar hayali olsa da verilek istenilen mesaj gerçektir.

--1900 yıllar. Batı emperyalizmi bunalımını aşmaya çalşıyor. Koskaca İmparatorluklar parçalanıyor; dönemin ruhuna uygun yaratılan küçük devletler peydahlanmaya çalışılıyor.

-- İngiliz ajan Lawrence ile GertrudeBell, kılıktan kılığa girp, çalmadıkları kapı, girmedikleri kılık kalmayarak bu günün orta doğu devletler haritasını çiziyorlardı.

--Osmanlı, Duyun-u Umumiye, Reji İdaresi gibi kurumlar ile ekonomik ve siyasi olarak teslim alınmıştı. Osmanlı Sarayı, sadece kendi geleceğini düşünür hale gelmiş, ülkenin elden kayıp gittiğinin bile farkında değildi.

--Osmanlı Ordunun en üst Komutanları Alman Devletinin Komutanlarıydı.

--Ekonomik tahsilatlar ise Fransızlar eli ile yapılır hale gelmişti.

--Genellikle Fransa'da bulunan Osmanlı Aydınları, Mustafa Kemal gibi biraz da sürgün mahiyetinde yurt dışına gönderilen askerler ise, kurtuluş için seçenekler düşünüyorlardı.

--Özellikle aydınlar arasında bir umutsuzluk ve yılgınlık vardı.

--Toplantı ve kongrelerde artık "mandacılık" tartışılır hale gelmişti

--Bu konuda çok çeşitli görüş, yorum ve belge olsa da;

--15 Mayıs 1919'da İstanbul'dan başlayan yolculuk, 19 Mayıs 1919'da Samsunda son bulmuştu.

--Mustafa Kemal'in kafasında özgür ve bağımsız bir Devlet fikri vardı ama, bunun da örgütlenmesi gerekti. Nitekim, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu Cumhurbaşkanı'da olacak olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün 22 Haziran 1919'da Amasya'da bu tür tartışmalara son verecek hedefi belirliyordu: "Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır" diyerek.

--Amasya Genelgesi hazılanır:

----Vatanın bütünlüğü, milletin istiklâli tehlikededir.

----İstanbul Hükümeti, üzerine aldığı sorumluluğu yerine getirememektedir. Bu hal, milletimizi âdeta yok olmuş göstermektedir.

----Milletin istiklâlini, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır

----Anadolu'nun her bakımdan emniyetli yeri olan Sivas'ta bir kongre toplanacaktır.

----Doğu illeri için, 10 Temmuz'da Erzurum'da bir kongre toplanacaktır. Bu tarihe kadar diğer illerin temsilcileri de Sivas'a gelebilirlerse; Erzurum Kongresi'nin üyeleri, Sivas genel kongresine katılmak üzere hareket edecektir."

--Erzurumdan sonra gelinen Sivas'da 4-11 Eylül 1919 tarihleri rasında yapılacak kongrede de, şu kararlar alınacaktır:

--1. Milli sınırları içinde vatan bölünmez bir bütündür; parçalanamaz.

2. Her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı millet top yekün kendisini savunacak ve direnecektir.

3. İstanbul Hükümeti, harici bir baskı karşısında memleketimizin herhangi bir parçasını terk mecburiyetinde kalırsa, vatanın bağımsızlığını ve bütünlüğünü temin edecek her türlü tedbir ve karar alınmıştır.

4. Kuvay-ı Milliye'yi tek kuvvet tanımak ve milli iradeyi hakim kılmak temel esastır.

5. Manda ve himaye kabul olunamaz.

6. Milli iradeyi temsil etmek üzere, Meclis-i Mebusan'ın derhal toplanması mecburidir.

7. Aynı gaye ile, milli vicdandan doğan cemiyetler, "Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti" adı altında genel bir teşkilat olarak birleştirilmiştir.

8. Genel teşkilatı idare ve alınan kararları yürütmek için kongre tarafından Temsil Heyeti seçilmiştir.

--Aradan 100 yıl geçmesine karşın, Atatürk ve Kurucu Heyettekilerin yönetimde oldukları sürelerde, Ülke sanayileşmiş, kalkınması için seferberlik ilan edilmiş ve Çağdaş bir Cumhuriyet için her türlü çaba gösterilmiştir.

--Ancak, 21 yy.'ın en önemli özelliği Kapitalizmin, Emperyalist bir aşaması geçmesi, sömürünün daha da katlanmış olması, halkın da bu durmuma alıştırılması için elden geenin yapılması ile, Ülke toprakları, ege de adalar, fabrikalar, araziler ne var ise talan edilircesine peşkeş çekilmiştir.

--"Bal tutan parmağını yalar" yalanı ile kandırılan halk, soygun düzeninine iyice alıştırılmış, "yiyorlar ama, çalışıyorlar da" denilir hale geltirilmiştir.

--Elbette ki "mülteci" meselesi bir insanlık sorundur ve duyarsız kalınamaz. Gel gör ki, "Stratejik Derinlik" diye, Büyük Ortadoğu Projesi(BOP) çerçevesinde, ülkenin orta doğu bataklığına sürüklenmesinin yolu açılmıştır.

--Halk kendi derdine düşmüş ise de, aydınlar ve yurtseverler de, çözüm konusunda pek de gerçekci çözümler üretmediği gibi, yaratılan sosyal, siyasi ve yönetim süreçleri ile de çözüm yolu bulma konusunda kenara itilmişlerdir.

--Lozan 100 yıllık antlaşma palavraları ile halk üzerinde kamu oyu yaratan şarlatan ve işbirlikçilere meydanı bırakmadan, Ülkenin bu emperyalist sömürge konumundan çıkartılması ve aydınlık geleceğinin kurulması için, Tıbbıyeli Hikmetin dediği gibi: bağımsızlık fikrinden vaz geçilmesi halinde kaşı çıkan herkes ile savaçılacaktır.

--Acaba bu gün o gün mü?

--Sizce!...