“Dünyayı sarsan “koronavirüs
salgını” varken açık denizlere gitmenin ne anlamı var?” diyebilirsiniz.
Dünyanın bütün ülkelerinde, siyasetin, sömürünün, insan haklarının,
kapitalizmin acımasız ve vahşi sömürüsünün, batının çıkardığı kan ve dehşet
saçan savaşların yerine “koronavirüs” tartışmaları yapılıyor.
Suriye’de ve
Libya’da verdiğimiz yüzlerce şehit çoktan gündem dışında kaldı artık…
Elbette hastalığa
yakalanmamak için bilimsel önlemlerin alınması ve bunlara uyulması gerekiyor.
Dünyada sıtmadan, kanserden ve kalp krizinden ölümlerin çok daha fazla olduğunu;
milyonlarca insanın bu üç hastalıktan öldüğünü biliyoruz ama bu virüs
akciğerlere saldırıp öldürüyor ve çok daha hızlı yayılıyor.
Bir yandan,
işlerimizi aksatmadan, toplumsal görevlerimizi yaparak; tıp uzmanlarımızın ve
doktorlarımızın öngördüğü her çeşit önlemi alarak yaşamı sürdürmek zorundayız. Diğer
yandan da gönenç içinde, üretim fazlası veren, bilimde, sanayide, bilişimde
dünya ülkelerine öncülük eden Modern Türkiye’nin geleceğini çizecek düşünce
insanlarımızın çizeceği yeni ufuklara yelken açmak gerekiyor.
Nedense son elli
yıldır, bu ülkenin geleceğine yön çizen en değerli aydınları ya kör kurşunlara
hedef oluyor ya da doğal ölümler gibi görünen yollarla erken yaşlarda
yaşamlarını kaybediyorlar. Bunlardan biri de “erken ölümle” kaybettiğimiz Tümamiral
Soner Polat’tır…
“Eş Başkan’a Suç
Duyurusu” adlı kitabını yazdıktan kısa bir süre sonra kalp krizinden
kaybettiğimiz İzmir Baro Başkanı Nevzat Erdemir’in ölümü; 2015 yılında yazdığı “Türkiye
İçin Jeopolitik Rota”dan sonra kanser hastalığına yakalanan ve 2019 yılında
kaybettiğimiz Tümamiral Soner Polat’ın ölümü bana hep “aydın kıyımı” gibi
geliyor.
Soner Polat çok
verimli bir çağında yaşama veda etti.”Türkiye için Jeopolitik Rota”, “Mavi
Vatan için Jeopolitik Rota” ,”Yeniden Kazanmak” kitapları bilim ve akla dayalı
çağdaş Türkiye’nin önüne yeni ufuklar açtı.
Bu ülkenin “hayırlı
evladı” olan her subay gibi 2011 yılında, Balyoz Davası nedeniyle tutuklandı,
Hasdal Askeri Cezaevi’ne konuldu, Özel Yetkili 10. Ağır Ceza Mahkemesi
tarafından 18 yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı ve bu hüküm Yargıtay
tarafından onandı. Ben de Yargıtay Onama kararının duruşmasında Antalya
Milletvekili olarak bulundum.
Onama kararından
sonra mahkûm edilen subayların eşlerinin ve kızlarının Yargıtay Salonlarında ve
bahçesinde “hayatlarımızı çaldınız” diye feryatları halen kulaklarımda çınlıyor…
Soner Polat, Anayasa
Mahkemesi’nin Balyoz Davasında hak ihlali yapıldığına yönelik oybirliğiyle
aldığı kararı sonucunda 19 Haziran 2014’te tahliye edildi. Beş yıl sonra 2019’da
kaybettik O’nu…
Türkiye siyasetinde
ezber bozan önerileriyle “Türkiye İçin Jeopolitik Rota” kitabındaki fikirlerini
anlatacaktım size..fakat uzun yazıların okunmadığını biliyorum. Bu nedenle
birkaç paragrafla bitirip kalanını ikinci yazıya bırakıyorum.
“Türklere ezelden
beri düşman olan emperyalist Batı’nın tarihsel belleği çok güçlüdür. Bilindiği
üzere, Selahaddin Eyyubi 2 Ekim 1187 günü Kudüs’ü Haçlı Ordusundan geri
almıştır. Bu tarihten tam 730 yıl sonra, Birinci Dünya Savaşı devam
etmekteyken, 11 Aralık 1917 günü Kudüs’e giren mağrur İngiliz Generali Edmund
Allenby (1861-1936), doğruca Eyyubi’nin mezarına gider ve asasıyla mezar
taşlarına ritmik olarak vurmaya başlar: “Ey Eyyubi kalk! 900 yıl sonra biz yine
geldik!”
Aztek tarihi yazarı
Gomora şu isyanında haksız mı:?
‘…Var olan bir
uygarlık nasıl keşfedilir? Ne Kolomb ne de Cortes kâşif değil, birer hayduttur.
Atalarımı zalimce öldüren, kutsal emanetlerimizi çalan haydutlar…’
Diğer bir İspanyol
sömürgeci, İspanyol bir komutanın yerli halka yaptığı acımasız işkencelerle
tanınan gayrimeşru çocuğu Francisco Pizarro (1478-1541), insanlık için büyük
değerler yaratan İnka Uygarlığının kökünü kazımıştı.(S:248)
…Batı’nın sebep
olduğu kötülükler ansiklopedilere sığmayacak kadar çoktur. Yapılması gereken,
toplumsal hafızayı güçlendirmektir. Aynen onların yaptığı gibi, tarihsel bir
belleğe sahip olmalı, Batı’nın hem Türklere hem de tüm insanlığa yapmış olduğu
kötülükleri unutmamalıyız. Ayrıca bu belleğin gelecek nesillere intikali için
de çalışmalar yapmalıyız”.(S.249)
Türkiye’nin
zenginleşmesinin, özgür, mutlu, gönenç (refah) içinde, üretken bir ülke
olmasının yolunun ne olduğuna ilişkin ufkunuzu açacak yeni jeopolitik rota
gelecek yazıya kaldı.
Bugünlük bu kadar,
sizlere koronavirüssüz sağlıklı günler diliyorum.