Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin önemini Türkiye’ye anlatan
Amirallere gözaltında düşman muamelesi yapıldı.
İlaçları verilmedi, tuvalet sıkıntısı yaşatıldı, nezaketsiz,
insafsız, hukuksuz davranıldı.
Lojmanları iptal edildi, Korumaları kaldırıldı.
Oysa Milli Gemi Sanayii’ni kuranlar onlardır (MİLGEM), Karadeniz
Güç Birliği antlaşmasını yazarak Karadeniz’i barış gölü haline getirenler
onlardır.
“Mavi Vatan” kavramını ortaya koyarak vatan topraklarımızın
sadece ekip biçtiğimiz topraktan ibaret olmadığını, Türk halkının bilincine
işleyenler onlardır.
Fetullahçı Terör Örgütünün darbesine karşı, yiğitçe
direnenler onlardır.
Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki, Ege’deki, Karadeniz’deki haklarını
koruyanlar onlardır.
FETÖ’nün “Balyoz”, “Ergenekon”, “Sarıkız” vb. operasyonlarıyla
suçsuz yere dört-beş yıla yakın, Silivri zindanlarında yatanlar onlardır.
Şimdi de “Montrö Boğazlar Sözleşmesi”nin Türkiye için
yaşamsal önemde olduğunu halkın bilincine kazıdılar.
“Kanal İstanbul” adı altında, öncelikle İstanbul Halkına
ve sonrasında her “Yap-İşlet-Devret” işinde olduğu gibi tüm halkın sırtına
binecek yükün; aslında ABD’nin Montrö Boğazlar Sözleşmesini, dolanmak için bir
kumpas ve stratejik oyun olduğunu hem Türkiye’ye hem de bütün dünyaya anlattılar.
İş işten geçti.
Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin Cumhurbaşkanının bir gece
yarısı kararıyla yürürlükten kaldırabileceği hukuk metni olmadığı, bütün
dünyadan gelen tepkilerle, açık ve kesin olarak anlaşıldı.
Hukuk tanımaz bir iktidarın kafasını sert taşa vurmasıdır
yaşadığımız.
Emekli amirallerin, darbe yapacağına ilişkin hukuksal temeli olmayan savların, hiçbir ciddiyeti olmadığı açık ve kesin olarak halkın vicdanına kazınmıştır.