Babası solcu olduğu için Kuleli
Askeri Lisesi’nden, sınıfının birincisi olduğu halde atılan bir öğrencinin avukatıydım.
Daha ortaokulu yeni bitirmiş; 15
yaşında Askeri Lise sınavını kazanmış çocuğun suçu babasının solcu olmasıydı.
Babası hem öğretmendi hem de
solcuydu…
1980 darbesi sonrasında Askeri
Yüksek İdare Mahkemesi’nde “ihraç işleminin iptali” için dava açtım, duruşma
istedim.
Duruşma günü mahkemede savunmama;
daha birinci sınıfta olan çocuğun sağ ve solun ne olduğunu bilmesinin
olanaksızlığını söyleyerek başladım. Babasının da bir devlet memuru olduğunu,
babasının eylemlerinden ve fikirlerinden oğlunun sorumlu tutulamayacağını,
cezaların şahsiliği ilkesinin burada da uygulanmasını talep ettim.
Mahkemenin başkanı yüksekteki makamından
adeta gürledi: “Biz burada ceza yargılaması yapmıyoruz” dedi.
O zamanlar; ”güvenlik
soruşturması” diye bir hukuk rezaleti vardı.
Herhangi bir devlet kurumuna
girmek isteyen aday hakkında ya da devlet görevlisi hakkında “güvenlik
soruşturması” yapılırdı.
İsterseniz üniversite mezunu, isterseniz
profesör olun bütün geleceğiniz, itibarınız bir er ile bir onbaşının yaptığı
araştırma sonucunda düzenleyeceği fişe bağlıydı.
Aleyhinizdeyse işiniz bitikti.
Ayrıca bu fişin değişik renkleri
vardı: kırmızı fiş: “çok tehlikeli anarşist, komünist, silahlı terör örgütü
mensubu”, turuncu fiş: “daha az tehlikeli olan” demekti…
Yüksek İdare Mahkemesi davamızı
reddetti. Çünkü daha 15 yaşında askeri liseden atılan masum yavrunun babası
hakkında fiş düzenlenmişti bir defa…
O gün mahkeme kurulunda bulunan
subaylar bugün sağ mıdır bilmiyorum.
Fakat devlet yönetiminden solcu
ailelerin çocuklarını ayıkladıklarına bugün pişman olmuşlar mıdır? Sanmıyorum.
Çünkü solculara işkenceler
yapılırken sorulan bir soru vardı: “Masum olduğunu söylüyorsun, buraya camiden
mi geldin?” ...
Yaptıkları uygulamanın;
Türkiye Cumhuriyeti düşmanı, M.
Kemal Atatürk düşmanı, “Türk” sözcüğünü devlet yönetiminden silen, Allah’la
aldatan, “irtica” sözcüğünü askeri okullara giriş yönetmeliğinden çıkaran bir
iktidara neden olacağını düşünmemişlerdi. Komuta kademelerini ele geçirerek Fethullah
Gülen Terör Örgütü emriyle askeri darbe girişimi yaşanacağını akıllarından bile
geçirmemişlerdi.
Şu sırada Türkiye Büyük Millet
Meclisi’nde “Güvenlik Soruşturması Yasası” görüşülürken aklıma bunlar geldi.
Bu yasa kabul edildiğinde artık
solcu-sağcı değil; “dindar mı değil mi?”, “namaz kılar mı kılmaz mı?”, “camiye
gider mi gitmez mi?” konularının temel alınmayacağını kim garanti edebilir?
Yıllardır Türkiye Cumhuriyeti’nin
ve Mustafa Kemal Atatürk’ün fikirlerinin sadık savunucuları yirmi milyon alevi
yurttaşımızın soyutlanmasına ve ayrıştırılmasına neden olacak bu yasa
çıkmamalıdır.
Anayasa’ya aykırı bu yasanın
iktidara yandaş cemaatler-tarikatlar koalisyonunun desteğini pekiştirmek için
gündeme getirildiği anlaşılmaktadır. Umarım değişik siyasal görüşlere sahip
olan yurttaşlarımız günlük yaşamını cehenneme çevirecek bu tehlikenin farkına
varır…
Yasanın TBMM’de reddedilmesine
karşın, AKP’nin çoğunluğunu kullanarak görüşmeye devam edilmesi Anayasa’nın bir
kez daha AKP tarafından ihlali anlamına gelmektedir. İktidar değiştiğinde bu
ihlallerin hesabı bağımsız yargıda sorulacak mı? Bekleyip göreceğiz.