İnsanın
iki ayağının üzerine dikilmesiyle ve araç kullanmasıyla başlayan tarihi; yetmiş
bin yıllık bir süreci kapsar. Bu süre içinde barutun keşfiyle krallıklar ve
feodalite yıkılmış, sanayi devrimi yaşanmış, bilişim devrimi olmuştur. Şimdi
yeni bir çağa giriyoruz: “Yapay Zekâ Çağı”…
Dünya
yapay zekâ çağına girerken biz neredeyiz?
Neden
sadece Müslüman Ülkelerde savaş var da diğerlerinde yok?
Müslüman
ülkelerinde Amerika’nın ve diğer ülkelerin ne işi var?
“Dünyadaki
bütün İslâm devletleri herhangi bir savaş sonrası ekonomik statülerinin daha
iyileşeceğine inanabilirler mi? Bu boşuna kavganın uluslar arası kapitalizmin
kışkırttığı düşmanlık ortamının, fakir ve cahil toplumlara uygulanan Batının
planlı kışkırtma şırıngası olduğunu anlamıyorlar.
İkinci
Dünya Savaşı’ndan sonra Irak’ın işgali, Libya’nın yok oluşu, Ortadoğu’da ve
Yakın Doğu’daki Müslümanların birbirleriyle savaşları acımasız bir kapitalizmin
programıdır.
Neden
simetrik olarak, Müslümanların Batıda programladıkları ve Hıristiyanları
birbirine düşürdükleri savaş ve kargaşa olmuyor? Müslümanlar cinayet
işliyorlar, Batılılar silah satınca, alışveriş ve yardım ediyorlar (oluyor-GA)).
Kavga
programı ve atmosferini üreten Hıristiyanlar, kendi aralarında program mı
yapıyor? Asya’nın bir ucundan Afrika’nın Atlantik kıyılarına kadar birbiriyle
dövüşen Hıristiyan devlet var mı? Bu durum Müslümanların daha akıllı mı
olduğunu gösteriyor? Daha dindar olduğunu mu?
Bugün
herhangi bir yaşam alanında, örneğin İstanbul meydanlarından Alman, Avusturya
meydanlarına Müslümanların yenik olduğunu kanıtlamıyor mu?
İslam
dünyasının en güçlü devleti Türkiye’dir. Bunun nedeni Türklerin Osmanlı
devletini yıkmayı planlamış olan Batıyı kendi topraklarına sokmamayı
başarmaları ve bu zaferden sonra da çağdaş bir devlet kurmalarıdır. İlk Cumhuriyet,
o zamanki Türk toplumunun düşünce yapısı yeni dünyaya pozitif olarak açılabilen
ve Mustafa Kemal Paşa çerçevesinde toplanabilenler tarafından kurulmuştur.
Cumhuriyet laik bir demokrasi idi. Ve İslam dünyasında en büyük başarı, reform
kapısı, çağdaşlaşma reformu idi.
Bugünkü
kargaşa ve Türkiye’nin uluslar arası statüsündeki olumsuzluk, İkinci Dünya
Savaşı’nın Amerika’nın dünya egemenliği isteğini artırması ve buna Türkiye’yi
de sokmasındandır.”(*)
Eğer
Türkiye, emperyalist devletler tarafından engellenmeseydi ve yeterli gönenç düzeyine
ulaşsaydı, emperyalist devletlerin harita üzerinde kurduğu krallıklar, karton
yapılar gibi yıkılırdı.
Bu
nedenle laiklik utangaç bir şekilde ve sadece “din ve vicdan özgürlüğü”
çerçevesinde değil tüm boyutlarıyla, büyük bir açıklık ve dirayetle savunulmalıdır.
Çünkü çağdaş olmaya ve kapılarımızı kırarak gelmekte olan “Yapay Zekâ”
devrimine ancak onunla ulaşabiliriz.
Bütün
Müslüman ülkelerdeki bilimsel buluşlar (Keşif ve icatlar); ABD’nin bir
üniversitesindeki buluşlara ulaşamıyorsa bunun nedenini düşünmek zorundayız.
İnsan zekâsını kalıplara ve donmuş din kurallarına hapsederek ulaşacağımız bir
uygarlık hedefi yoktur.
Türkiye;
dogmatik din anlayışıyla yüzleşmelidir.
(*)Cumhuriyet Bilim ve Kültür eki
16 Şubat 2018 Doğan Kuban
SAPİENS: Dünyada en büyük katilliğin öyküsü