Yüksek
Seçim Kurulu(YSK)Antalya’da 2014 seçimlerinde 5 bin
200 sandıkta 1 milyon 387 bin 511 seçmenin oy kullanacağını açıklamıştı.
Yani 1,5 milyona yakın Antalyalı, kendisini
temsil edecek, kendisi adına karar verecek, Antalya’nın geleceğini
şekillendirecek kararları alması, projeler üretmesi için yerel yönetimleri
seçti..
Aradan geçen 3,5 yılda bu ne derece
gerçekleşti, halkın görüş ve önerilerine ne denli değer verdi tartışılır.
Bunun ötesinde Antalya’nın dinamiklerine,
meslek odalarına, sivil toplum kuruluşlarına ve kanaat önderlerine hangi
ölçülerde kulak verildi başka bir tartışma konusu..
Dahası
Antalya’nın planları, Antalya ile ilgili projeler ya kapalı kapılar ardında
üretiliyor, ya da Antalya’nın dışında, Ankara’da hazırlanıyor.
Olay öyle bir noktaya geldi ki Belediye
meclisleri tıpkı Türkiye Büyük Millet
Meclisi’nde olduğu gibi devre dışı bırakılarak, sadece onay merci olarak
görülmeye başlandı.
Bırakın meclis üyelerini, grup başkan
vekilleri bile bazı projeleri, Antalya için hayati önemde olan imar planlarını
ve plan tadilatları konusunda bile yeterli bilgiye sahip değiller..
Meclis’te parmaklar iktidar partisinin
isteği doğrultusunda kalkıyor, meclis üyelerinin büyük çoğunluğu neye evet,
neye hayır dediklerini bile bilemez bir durumdalar.
Örnek mi Antalya Büyükşehir Belediye Meclisi’nde Temmuz ayında görüşülen 100
bin ve 25 bin ölç ekli planlara yapılan itirazların görüşüldüğü Ekim
toplantısındaki ilginç durum.
CHP’li
Meclis Üyesi Songül Başkaya, Meclis’i çok önemli bir
konuda uyardı..
Dedi ki “ Döşemealtı bölgesinde Raylı sistem hattının geçirilmesi düşünülen
alan yaban hayatını koruma bölgesi olan Termessos milli parkını etkiliyor.
Burası birinci derece doğal sit ve mutlak koruması gereken alan”
Başta
oturumu yöneten Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel olmak üzere herkes
şoke oldu..
Türel, bir belediye görevlisini çağırtarak,
CHP’li Başkaya’nın uyarısını surdu, o da raylı sistem hattının düşünüldüğü
alanın birinci derece doğal sit alanı ve milli park olduğunu söyledi.
Şimdi sıkı durun, Antalya’nın planlamasının
hangi anlayışla, hangi mantıkla ve hangi yöntemlerle yapıldığını net bir
şekilde ortaya koyan bir gelişme oldu dün.
Akdeniz
GERÇEK, birinci derecede sit alanında, yabancı hayatı
koruma alanında, Termessos Milli Parkı’nın bulunduğu bölgeden raylı sistem
hattının projelendirilmesini, “ Milli
Parka Tren Hançeri’ başlıklı manşet haberiyle duyurdu dün..
Eleştiriye asla tahammül göstermeyen bir
zihniyeti benimseyen Orman ve Su İşleri
Bakanlığı, gazetemize jet hızıyla
bir düzeltme yazısı gönderdi.
Doğa
Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün yazısında
şöyle deniyor:
“Gazetenizin 10.10.2017 tarihli nüshasında yayımlanan ‘Milli
Parka Tren Hançeri’ başlıklı haberinizdeki iddialara
istinaden aşağıdaki açıklamanın yapılması gerekli görülmüştür. Haberde bahsi
geçen Termesos Milli Parkı ve Döşemealtı’ndaki yaban hayatı koruma alanında
tren geçiyor ifadelerinde bahsedildiğinin aksine Genel Müdürlüğümüzce bu
alanlarda verilmiş bir izin olmayıp, alanlarımızda tren yolu yapımına yönelik
herhangi bir faaliyet yoktur. Sizin ve kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi
maksadıyla bilgilerinize sunarız.”
Bu yaman çelişki ?
Bakanlığın yazısı, Termessos Milli
Parkı’nın ası sahibi olan Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın bu planlamadan
haberi yok..
Yani Antalya’yı planlayanlar, bakanlıklara
bile haber verme gereğini duymuyorlar.
Antalya’nın
planlarının, projelerinin nasıl hazırlandığının, Antalya ile ilgili kararların
nasıl ve ne şekilde alındığının resmi bir itirafı..
AKP hükümetinin
ve AKP’li belediyelerin ‘ben yaptım oldu’ anlayışı bu olayla bir kez daha
karşımıza çıktı..
Bakınız çevre konularına büyük önem veren, Antalya Barosu Çevre ve İmar Kurulu eski
Başkanı Avukat Tuncay Koç, ne diyor :
“Koruma
statüsü olan yerlerde yol ve demiryolu yapmak bir fetiş (sapkınlık)haline
geldi. Bölgelerin koruma statülerine bakmaksızın bu şekilde yol yapmak, raylı
sistem yapmak ileride hem yanlış şehir planlamasıdır, hem de doğanın korunması
ilkelerine aykırıdır”
Bu koşullarda Antalya’yı hızlı tren hattına
bağlamak için Termessos Milli Parkı gibi bir tarih ve çevre hazinesini
parçalamak, zarar vermek doğru mu ?
Hızlı
tren Antalya’nın hayali ama bu hayalin gerçekleşmesi için milli parkı kurban mı
edeceğiz ?
Bu yanlıştan hemen dönülmeli, dönülmezse Antalya’ya tren gelir ama hoş gelmez..