Doğa, ekoloji ve çevre ile ilgili onlarca şey söylenmiş ve yazılmıştır ama hiç birinin ne işe yaradığı ya da yaramadığına siz karar verin.

Önceleri yarı şaka, yarı ciddi imiş gibi başlayan bir SEÇİM sürecine girdik mi, girmedik mi gib bir şeyler ile başladı her şey.

Sonra karar vericiler "hesap-kitap" yapıp, karar verdiler, "seçime gidilecek, GİTTT!..."

İktidar cenahı kendi hesabını kitabını yaparken, muhalefet kanadı da kendini toparlamaya, bir yol haritası çizmeye başladı.

Önce "masa", "sandalye" derken, ortaya bir "ittifak" çıktı.

Masalar, sandalyeler havada uçuşsa da, ortalık "toz duman olsa" da birden herkes hidayete erdi ve masada oturanlar İTTİFAK olup kaldılar.

Kumar Masalarındaki oyuncular gibi iktidarın başı, kağıt değiştirir, el yeniler gibi kağıt alıp verse de, pardon ittifak, müttefik alıp verse da, hiç da havadan, boş olmayan bir süreci yönetmeye çalışıyor.

Oyunun kuralı baştan belli olsa da, kuralı elinde kılıç olan koyar misali, kurallar da, oyuncularda pardon ya kağıtlar da değişip durdu.

İspanyol korsanlar bir gemiye binerler ve yeni keşfedilen Amerikaya doğru yola çıkarlar. O zamanlar bu yolculuk, altı ay sürmektedir.

Korsanlardan birisi sabah oturuyor kumar masasına, akşam kalkıyor ama eline bir türlü pokerin en güçlü beşli serisi geliyor, fakat bir türlü KUPA serisi gelmiyor, "rest" çekiyor ama elinde beşli sinek seri olmasına karşın, bir türlü kazanamıyor ve "canına tak ediyor".

Bir gün elinde beşli sinek seri varken, "rest çekiyor".

Masadakiler gülüşerek, olmaz diyorlar. Hele kupa, maça, karo varken, oyunun en zayıf kağıt serisi SİNEK ile ASLA!..

Herkes elindeki kağıtları masaya açarken, elinde "sinek beşli serisi" olan korsan kağıtların üstüne bir de belindeki tabancayı koyuyor ve "rest" demeye devam ediyor.

Başta elinde kupa serisi olan korsan olmak üzere, oyundaki korsanlar şaşırıyor ama masa da, kağıt serisinin üstünde silah olan, geçen sürede her oyunda kaybeden kızgın bir korsan var.

Herkes birbirinin yüzüne bakıyor ve "eee o zaman pes/pas" deyip oyundan çekiliyorlar. Elinde sinek serisi olup masaya, tabanca koyan korsan, masadaki bütün paraları topluyor.

Sonrasında da, kağıt serisi kupa değil, SİNEK olup, çıkıyor.

Bu öyküyü niçin anlattım.

Kişisel olarak tanıyanlar, tanıdıkları ve ortak bir şeyleri paylaştığımız için beni bilirler. Diğer dostlar ise yazıp, söylediklerimden benim "solcu, demokrat" bir kişi olduğumu, bürokrasinin içinde iken de, kurucusu olduğu Antalyalılar ve uzun yıllar Başkanı olduğum Antalyalılar Derneğinde de olduğum süre ve sonrasında da (hala) Antalya ve Antalyalılar için bir şeyler yaptığımı bilerler.

Her ne kadar pek dilendirmesem de, CHP de dahil birçok farklı siyasi görüşlü Antalyalı siyasinin (Genel Başkanlık da yapmış) de hayatında önemli roller oynadığımı bilenler bilir.

Hele hele CHP'nin yeniden açılmasından sonra, Genel Başkan Antalyalı Deniz Baykal'ın parti için projeler hazırlayın dediğinde, ben de ilk olarak bürokrasi içinden ve üniversite akademik camiasından arkadaşlar ile "YENİNCİ OK DÜŞÜNCE TOPLULUĞU"NU kurdum ve partiye sürekli bilgi notları ve projeler verdik.

"ŞİMDİ CHP ZAMANI", "CHP iktidarında; Halkı Ezdirmeyeceğiz, Ülkeyi Soydurmayacağız, Devleti Böldürmeyeceğiz” gibi bir çok slogan, düşünce topluluğumuzun eseridir.

Bill Clinton'dan esinlenlenilenilen "Şimdi Seçim/değişim Zamanı, Bill'i Seçme Zamanı" sloganı ile bazı eyaletlerde, ekonomik kriz sebebiyle halaka kişi başına 3.bin dolar dağıtılması bizim ilgimizi çekti.

Bizim bunları araştıran Üniversiteli ekip boş durur mu, hemen biz de, zaten yurttaşın hakkı olan "REFAH PAYINDAN HAK ALMA" hakkını, tüm ailelere bütçe olanakları ölçüsünde, "refah payını" dağıtırız diyerek, "Vatandaşlık Temel Geliri" ve Sosyalist Enternasyonel'de de kabul gören temel güvencelerden "Aile Sigortası" şekline çevirdik.

Zamanla, kamu kaynaklarının ve bütçe olanaklarının sınırlı olması yüzünden, para dağıtarak değil de, verilecek bu paraları KADIN ölçeğinde , aileleri örgütleyerek "YURTTAŞLIK TEMEL GELİRİ ve AİLE SİGORTASI" şeklinde güncelledik ve sayın Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'na sonduk.

Bu siyasi proje idi ve sürekliliğinin sağlanması gerekiyordu. Bu projenin eksik ayağı GENÇLER idi. Onlar için de, "PROJE 18, CUMHURİYET PROJESİ" adı altında gençleri de örgütleyecek bir proje daha hazırladık ve yine sayın Genel Başkan Kılıçdaroğlu'na sunduk.

Bu süreçleri bilen sayın Genel Başkan, Genel Başkan Yardımcısı Tuncay Özkan aracılığı ile beni çağırdılar ve ve 2019 yerel seçim öncesi prjeler hazırlamamızı istediler.

İlk toplantını akşam yemeğini de Oran semtinde sayın Özkan'ın konuğu olarak, DÜŞÜNCE TOPLULUĞU arkadaşlar ile birlikte yedik.

Yerel yönetimler ile ilgili bu çalışmalar 2020'de "YEREL YÖNETİMLERİN MALİ ANALİZİ" olarak bir yıllık bir rapor olarak da, sayın Genel Başkana bu kez Yerel Yönetimler Başkanı Seyit Torun aracılığı ile ücretsiz olarak sunuldu.

Haa bu arada sayın Genel Başkan, elini omzuma koyup, benden "Ne istiyorsun" dediğinde ben de salak salak "Patimin iktidar, Sizin de Başkan olmanızı" istiyorum gibi, salakça bir söz söyledim.

Ondan sonra mı, Sayın Genel Başkana sonuç raporu hakkında bile bilgi veremedim. Randevu taleplerim 2021'den bu yana bekliyor.

Şimdi gelelim çoğu dost, arkadaş ve CHP'li tanıdığın sen neden CHP'den MV adaylığı için başvuru yapmıyorsun soruna yanıta:

Öncelikle, 2011 Seçimlerinde Sayın Genel Başkan Kılıçdaroğlu ve sayın Genel Sekreter Bihlun Tamaylıgil aracılığı ile bana Antalyadan Milletvekilliği teklif edildi. Teşekkür ederim.

Ancak, o dönem Deniz Baykal ve O.kaptan karşı çıkınca, Genel Merkezin ne yapalım sorusuna muhatap, dönemin Çankaya Belediye Başkanı Prof Dr Muzaffer Eryılmaz muhatap oldu. Bana "ne yapalım" diye sorduğunda, ben de "Anam beni MV ol diye doğurmadı" deyip konuyu kapattım.

Hala aynı düşünceyim.

Siz hiç bir iyiliğin karşılıksız kaldığını gördünüz mü?

Ben size bunların yanıtını Necati Siyahkan'ın isyan ettiği bir şiirin dizeleri vereyim:

"Yasamızda/ Akvaryumlu meyhanelerde/ Zümrüt yeşili gözlerine/ Türkü yakmak yok/ Biz çoktan erittik/ Yüreklerimizin çelik potasında/ Sütun bacaklı kızların/ Gözbebeklerini

Yasamızda/ Kilit vurulmuş/ Yasak kapıları/ Kırmak yok/ Açmak var/ Suları/ Gürül gürül/ Akıtmak var/ Ve tüm insanları/ İnsanca yaşatmak var."