Adalet ve Kalkınma Partisi’nin bir “dava partisi” olduğu en üst düzeydeki yöneticileri tarafından sürekli dile getirildiği gibi Cumartesi günü istifa eden Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek tarafından da vurgulanarak söylendi.

AKP’nin hangi davanın partisi olduğu ise hiç açıklanmadı.

Sahi nedir AKP’nin gütmekte olduğu dava?

Buna yanıt vermek için on beş yıldır, davaları için atmış oldukları adımlara bakmak gerekiyor.

AKP’nin kapatılması için Anayasa Mahkemesinde açılan dava öncesindeki “laiklik karşıtı odak” olmasına neden olan 30 ayrı eylem, açıklama ve ihlal mahkûmiyetle sonuçlanmıştır.

Daha sonra tüm eğitim sisteminin İmam-Hatipleştirilmesi, Müftülere nikâh kıyma yetkisinin verilmesi ve son olarak “hafta tatili kanununun kaldırılması”…

Yakında ve en uygun zamanda, yeni bir çekişme yaratmak için hafta tatilinin Cuma günlerine alınması planlanıyor.

Böylece AKP iktidarının bizi adım adım götürmekte olduğu yerin bir “din devleti” olduğu açık-seçik ve Anayasa Mahkemesinin mahkûmiyet kararıyla saptanmış oluyor: Şeriat Devletine doğru yol alıyoruz.

Öyleyse şeriat nedir? Bunu Şakir Keçeli’nin “Şeriat Nedir kitabından yaptığım alıntılarla anlatmaya çalışayım:

“Tanrı-kutsal- aşkın yücelik ve benzeri kavramlar kişinin gönlünde ve vicdanında oluşup yaşayan kavramlardır. Bunlar insanın iç dünyasını ilgilendirdiğinden tümü ile bireyseldir. Çünkü kişi gönlünde yarattığı bir takım devinimler sonunda bunları somut olarak duymaya başlar ve bu duyuştan da mutlu olur.

Din, inancın dışa vurulmasıdır. Başka bir şekilde söylersek, kutsalın toplumsallaşması yani bireysel inancın toplumsal bilince dönüşmesidir.

İnanç bireysel olmaktan çıkıp toplumsallaşırken, yani dinleşirken, toplumlar ona kendi renklerini verip beğendikleri giysileri giydirirler. İşte o yüzden aynı din farklı toplumlarda, farklı yerlerde, farklı mekânlarda ve hatta aynı toplum içinde farklı sınıflarda, neredeyse birbirinden çok farklı özellikler gösterir.”

Çok ilginçtir, bu gerçeği Kur’an görmüştür ama, ondan bin dört yüz seksen yıl sonra yaşayan şeriatçılar bunu görmemekte ve körlükte inat etmektedirler. Kur’ân-ı Kerîm 41. Fussilet Sûresi, 44. Ayetinde şunlar söylenmiştir: “Biz Kur’an’ı yabancı bir dille göndermiş olsaydık, onlar (yani Araplar), muhakkak derlerdi ki, onun âyetleri niçin açık beyan olmadı (bizim anlayacağımız bir dil ile gönderilmedi?) Bu ne? Dil yabancı. Muhatap Arap. “Kur’(an kendi dilinin Arapça olmasını böyle açıklıyor ve diyor ki: “İlk muhatabım Türk olsaydı Türkçe, Alman olsaydı Almanca gelirdim.” Başka bir şekilde söylersek “ben muhatap olduğum toplumların dilini ve kültürel özelliklerini dikkate alırım”…)(**)

       “Kimileri, İslâm Dinine içtenlikle inanan geniş halk yığınlarının desteğini sağlamak; yargı ve yürütme organının yaptırımından kurtulmak için: “Şeriat demek İslâm Dini demektir.” diyerek, dini kalkan olarak kullanıyor.

Oysa ki şeriat, İslâm Dininin, Arap toplumlarının sosyo-ekonomik koşullarına göre yorumlanmasıdır. Çünkü, şeriatın kurallarını, bin dört yüz yıl önceki Arap uygarlığı, Arapların yaşadığı coğrafyadaki iklimin koşulları, bin yıl önceki toplumların doğal saydığı saltanatın (monarşilerin) gereksinimleri ve din adamlarının bireysel ya da mesleki çıkarları şekillendirip oluşturmuştur.”(***)

Ø  Şeriatın İslam dininin kendisi olmayıp onun Arap toplumuna göre yapılmış politik yorumu olduğunu,

Ø  Bu günün koşulları içinde, şeriat kurallarının harfiyen uygulanması halinde, yaşamın cehennem yaşamına dönüşeceğini;

Ø  Şeriat kuralları, şeriatı oluştanlar ve onu savunanlar tarafından bile, Hile-i Şer’iyye, Takiyye yoluyla ya da fiilen değiştirildiğini;

Ø  Bugün yaşayıp yürüttüğümüz kavganın dindarlar ve dinsizler kavgası olmayıp, iktidarı ele geçirmek (ve sürdürmek-GA) kavgası olduğunu;

Ø  Şeriat ile demokrasinin bir arada yaşayamayacağını, şeriatın iktidara egemen olması halinde Demokratik Hukuk Devletinin sona ereceğini, onun yerine İslâm din bilginlerinin (müçtehitlerin) diktatörlüğünün kurulacağını;

Ø  Demokratik hukuk devletinin şeriatı neden yasaklaması gerektiğini,(****)

Öğrenmek istiyorsanız Şakir Keçeli’nin kitabını okuyunuz.

Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmamak için, gerçekleri anlamak için…

94. kuruluş yılını kutladığımız Laik, demokratik Türkiye Cumhuriyetinin değerini ve bir nimet olduğunu iliklerinize kadar duyumsamak için…

 

(*)Şeriat Nedir? Şakir Keçeli

Ardıç Yayınevi, 1. Baskı 1997

(**)Adı Geçen Eser sayfa:5)

(***)AGE sayfa:319

(***)AGE sayfa:6