Süper zenginlerin öyküleri daima TV dizisi ya da sinema filmlerine konu olmuştur...

"Succession" TV dizisinin ilham kaynağı olarak aldığı aile  Murdoch'lardır...Ailenin serveti bugün 17 milyar Amerikan dolarıdır...Donald Trump'ın ABD Başkanı seçilmesinde Rupert Murdoch'un büyük bir katkısı olmuştur...


Çok yakın zamanda Avustralyalı medya devi Rupert Murdoch, Fox News ve News Corp şirketlerinin başkanlığı görevinden istifa ettiğini ve oğlu Lachlan'ın her iki şirketin başına geçeceğini açıkladı.

Succession’ın İngiliz yazarı Jesse Armstrong, geçen ay Edinburgh Televizyon Festivali’nde herkesin bildiği gerçeği itiraf etmiş ve dizinin esin kaynağının Murdoch ailesi olduğunu söylemişti. Jesse Armstrong, karakterleri büyük bir oranda değiştirdiğini ve Sumner Redstone ile Robert Maxwell gibi diğer süper zenginlerden de ilham aldığını belirtmişti.Ancak BBC’nin eğlence muhabiri Ian Youngs’a göre Succession dizisindeki karakterler ile Murdoch ailesi arasındaki benzerlikler gözden kaçacak gibi değil.

Amerikan televizyon devi HBO’nun bir dizisi olan Succession, medya patronu bir babanın koltuğunu kime bırakacağına dair kardeşler arasında yaşanan mücadeleyi, çekişmeleri, entrikaları, büyük rekabeti, taht kavgalarını ve taht oyunlarını anlatıyordu...

İngiltere’de Sun ve Times, ABD’de Wall Street Journal ve Fox News medya şirketlerini, Hollywood’da 20th Century stüdyosunu kuran Rupert Murdoch, imparatorluğunun temellerini 1960’larda atmıştı. Murdoch’un News Corporation adındaki şirketi küresel bir siyasi güce dönüştü.Seçimler üzerinde bir etkisi olacağını düşünen siyasetçiler, başbakanlar ve devlet başkanları Murdoch üzerindeki etkilerini artırmak için mücadele etti.

Murdoch, çocukları arasındaki rekabeti kışkırtırken güçlü olanın ayakta kalacağı Charles Darwin'ci bir anlayışa sahipti.

Rupert Murdoch'un babası Çanakkale Savaşı'nda tarih sahnesine çıktı...


*Savaş muhabiri Keith Murdoch, kanlı savaş meydanlarından uzaktaki konforlu, güvenli ve huzur dolu karargahlarında İngiliz komutanlar için savaşın bir oyuna dönüştüğünü; çünkü kendilerinin canının tehlike altında olmadığını söylüyordu. Murdoch, İngiliz Başkomutan Hamilton’ı Çanakkale Savaşları’nda onbinlerce insanın ölümünden sorumlu tutuyordu.

*Gazeteci Keith Murdoch, İngiliz komutanların yanlış kararlarının Avustralyalı ve Yeni Zelandalı askerlerin kitleler halinde katledilmesine yol açtığını ortaya çıkardı; bunu yazmasıyla İngiliz başkomutanın işgal ordularını Çanakkale Yarımadası’ndan çekmesine ve İngiltere’de hükümetin düşmesine yol açtı.


*Keith Murdoch, Çanakkale Savaşı’nı bitiren, Çanakkale’de daha fazla insanın ölmesini engelleyen kişi olmuş ve tarihi değiştirmeyi başarmıştı. Keith Murdoch’un savaşın kaderini değiştiren başarısını çok yıllar sonra öğrendiğinde oğul Rupert Murdoch kelimenin tam anlamıyla büyülenecekti.

İngiltere, çıkarları her tehlikeye düştüğünde, her fırsatta (1899-1901 arasında Çin’deki Boxer isyanında, Yeni Zelanda yerlileri ayaklandığında ya da Hollanda asıllı Güney Afrikalıları katletmek için) Avustralyalı askerleri cepheye sürmüş ve onların kanını akıtmıştı…Avustralyalı ve Yeni Zelandalı askerler 1915’in Gelibolu’sunda İngiltere’nin çıkarlarını korumak için karaya çıktıklarında rüzgara açık kayalıklarla dolu bir sahilde bulmuşlardı kendilerini. Bunlardan 16 bin kadarı öldü ya da yaralandı. İngiliz generaller her türlü güvenliğe, konfora, rahata sahip cepheden uzak karargahlarında içkilerini yudumlarken İngiltere’nin sömürgelerinden gelen askerleri kitleler halinde ölüme yolluyorlardı.


Bugün kişisel servetinin 17 milyar doların üzeri olduğu hesaplanan ve 1985’te 20th Century Fox Şirketi’ni satın alan Avustralya asıllı işadamı Rupert Murdoch’un (1931 doğumlu) babası Keith Murdoch (1885-1952) o dönemde korkusuz bir savaş muhabiriydi; 1915’te Gelibolu’nun can pazarına, yeryüzü cehennemine, insan mezbahasına dönüşen sahillerini karış karış dolaşmıştı.


Keith Murdoch, İngiliz yüksek komutanların yanlış kararlarının Avustralyalı ve Yeni Zelandalı askerlerin kitleler halinde katledilmesine yol açtığını ortaya çıkardı; bunu yazmasıyla İngiliz başkomutanın işgal ordularını Çanakkale Yarımadası’ndan çekmesine ve İngiltere’de hükümetin düşmesine yol açtı.

Keith Murdoch, Çanakkale Savaşı’nı bitiren, Çanakkale’de daha fazla insanın ölmesini engelleyen kişi olmuş ve tarihi değiştirmeyi başarmıştı. Keith Murdoch’un savaşın kaderini değiştiren başarısını çok yıllar sonra öğrendiğinde oğul Rupert Murdoch kelimenin tam anlamıyla büyülenecekti.


Keith Murdoch babası Papaz Patrick Murdoch’un Avustralya Başbakanı Andrew Fisher’la (1862-1928) arkadaşlık ilişkisini kullanarak o sıralarda Mısır’da konuşlanmış Avustralyalı askerlerin dert, sıkıntı, şikayet,isteklerini öğrenmek ve dile getirmek için özel bir izin koparmıştı. Keith Murdoch, Kahire’ye ulaştığında buradan Çanakkale’deki İşgal Ordusu Başkomutanı General Sir Ian Standish Monteith Hamilton’a (1853-1947) mektup yazarak Çanakkale’ye davet edilmesini talep etti. Hamilton, Keith Murdoch’a olumlu cevap verince de Murdoch 2 Eylül 1915 Perşembe günü İmroz Adası’ndan (Imbros; Gökçeada) savaşa komuta eden General Hamilton’ın yanına ulaştı. Murdoch, kısa sürede London Telegraph Gazetesi’nin aşırı içki tüketmekten erken yaşta ölecek savaş muhabiri Ellis Ashmead-Bartlett (1881-1931) ile arkadaş olmayı başardı. Bartlett, Keith Murdoch’un tanıklık notlarını, gözlemlerini ve İngiliz komuta kademesine yönelttiği suçlamaları içeren mektubu yakından tanıdığı İngiltere Başbakanı Herbert Henry Asquith’e (1852-1928) ulaştırma görevini üzerine aldı.Keith Murdoch, kanlı savaş meydanlarından uzaktaki konforlu, güvenli ve huzur dolu lüks karargahlarında İngiliz komutanlar için savaşın bir oyuna dönüştüğünü; çünkü kendilerinin canının tehlike altında olmadığını söylüyordu.Murdoch Başkomutan Hamilton’ı onbinlerce insanın ölümünden sorumlu tutuyordu.Keith Murdoch’a en büyük destek London Times (The Times) Gazetesi yöneticisi Lord Nortcliffe’den (1865-1922)  geldi…Lord Nortcliffe (uzun ismiyle: Alfred Charles William Harmsworth) Çanakkale Saldırısı’na en başından itibaren karşıydı; Keith Murdoch’un eleştirilerinin bunları duyması gereken herkes tarafından öğrenilmesi için kudretini ve nüfuzunu kullandı. Kısa süre içinde Keith Murdoch’un eleştirilerle, suçlamalarla dolu mektubu İngiltere Başbakanı Herbert Henry Asquith’e iletildi; mektup İngiltere bakanlar kurulunda hararetli tartışmalara neden oldu. Tartışmalara Keith Murdoch’un babasının arkadaşı olan Avustralya Başbakanı Andrew Fisher da katılacaktı…Savaştan sorumlu İngiliz Bakan Lord Kitchener (1850-1916) Çanakkale’den çekilmeye şiddetle karşı çıktığı gibi, “Çanakkale’den çekilirsek yakında Mısır’ı bile kaybederiz,” diyordu. Ancak, Keith Murdoch’un mektubu taşları bir kere yerinden oynatmıştı; önce başkomutan Hamilton görevini bırakmak zorunda kaldı.Bir süre sonra da işgal orduları Çanakkale’den tümüyle çekildi. Bu bir “İradenin Zaferi” öyküsü olarak tarihe geçti.General Sir Ian Standish Monteith Hamilton’a göre Keith Murdoch’un mektubu İngilizlerin Çanakkale Savaşı politikasının değişmesine yol açan zincirleme tepkiler yaratmış ve sonuçta buradaki yenilgiye yol açmıştı!


(Rupert Murdoch ile daha geniş bilgi için William Shawcross tarafından yazılan “Medya İmparatoru Rupert Murdoch: Yaşam ve Yükseliş Öyküsü” adlı kitaba başvurulabilir)


Süper zenginler çeşitli dizilere ve filmlere konu olmuştu:


"The Greek Tycoon" :  Yunanlı Aristotle Onassis konu edildi...


"Altona Mahkumları" ve "The Damned"e Nazilerle işbirliği yapan Alman sanayiciler konu oldu


"Captains and the Kings";
John D. Rockefeller (1839-1937) yanı sıra, 20. yüzyılda ABD'nin ve dünyanın diğer en zenginleri Howard Hughes (1905-1976) ve Joseph Kennedy'nin (1888-1969) serüvenlerinden esinlendi...Howard Hughes "The Aviator" (2004; yönetmen: Martin Scorsese; baş rolde: Leonardo DiCaprio) adlı filme de konu oldu...

İşadamı Vehbi Koç Erol Toy'un "İmparator" adlı romanından çok rahatsızlık duymuştu...


The Greek Tycoon

1960'larda Yunanlı işinsanı Onassis lüks yaşamıyla ve 5 yıldızlı otel kabul edilen yatıyla (yatı 1954'te satın almıştı) gazetecilere epey bir malzeme verdi..."Nemesis: The True Story of Aristotle Onassis, Jackie O, and the Love Triangle That Brought Down the Kennedys (Yazan: Peter Evans), Ari the Life, Times and Women of Aristotle Onassis (Yazan: Peter Evans), "The Greek: A Novel" (Pierre Rey) gibi kitaplarda ve 1976'da çekimlerine başlanan ve 1978'de gösterime sunulan "The Greek Tycoon" da Ari Onassis'in serüvenleri konu edildi...


"The Greek Tycoon" Jackie Kennedy'nin Amerika Birleşik Devletler'deki tüm güzel kadınlarla (Marilyn Monroe dahil) kendisini aldatan Başkan Kennedy'ye misilleme olarak Ari Onassis'in yatına tatile gitmesi çerçevesinde gelişiyor...


"The Greek Tycoon"da kendisini canlandırması için 1 milyon dolar teklif edilen Jackie Onassis bu teklifi reddettiği gibi Anthony Quinn'den Aristotle Onassis rolünü üstlenmemesini istedi...

Yunanistan, ABD ve İngiltere'de çekilen bu film 6,5 milyon dolara malolmuş, Anthony Quinn 500.000, Jacqueline Bisset 250.000 dolar ücret almıştı...Ari Onassis'in kızı Christina'da bu filmin çekilmesine karşı çıkmıştı...Ari Onassis'in babası, 1922'de İzmir Yunan işgalinden kurtarılırken Türk ordusunca öldürülmüştü...

Aristotle Onassis'in oğlu Alexander 1973'te 24 yaşındayken kullandığı uçakla denize düşerek ölünce, Alexander'ın annesi Tina 45 yaşında 1974'te, Aristotle Onassis 69 yaşında 1975'te hayatını kaybetmişti...Ari Onassis'in en büyük hayali Yunanistan Cumhurbaşkanı olmaktı...Aristotle Onassis'in kızı Christina'da 37 yaşında 1988'de vefat etti...

The Greek Tycoon'da Ari Onassis'in 1946-1960 yılları arasında evli olduğu ve iki çocuğunun annesi Tina'yı opera şarkıcısı Maria Callas'la 9 yıl boyunca aldatması, Maria Callas'ın (1923-1977; 53 yaşında kalp krizinden öldü) evlenelim teklifini reddetmesi, 1963'te suikaste kurban giden Başkan Kennedy'nin eşi Jackie'yle (1994'te 64 yaşında kanserden öldü; Jackie'nin Başkan Kennedy'den oğlu John Kennedy Junior 38 yaşındayken 1999'da kullandığı küçük uçak denize düşünce ölmüştü; Jackie, John Kennedy'den hamile kaldığında bir bebeği de anne karnında ölmüştü) 1968'de evlenmesi, Ari'nin yatında ağırladığı kişiler arasında Winston Churchill'in de bulunması gibi ayrıntılara da yer veriliyor...

Jean-Paul Sartre " Les Séquestrés d'Altona-Loser Wins-The Condemned of Altona-I sequestrati di Altona " adlı tiyatro oyununda (1959), Luchino Visconti "The Damned-La caduta degli dei -Götterdämmerung" adlı filminde (1969) Krupp, Ferdinand Porsche, Fritz Thyssen, Hugo Boss, Carl Claussen gibi Alman süper zenginlerini, sanayicilerini, mucitlerini konu alır...Sonuçta Hitler'in orduları elli milyondan fazla insanı Alman toplumunun büyük çoğunluğunun işbirliğiyle, suç ortaklığıyla, onayıyla ortadan kaldırmıştır...Altona Mahkumları'nı yönetmen Vittorio De Sica oyuncular Sophia Loren, Maximillian Schell, Fredric March, Robert Wagner ve Françoise Prevost gibi oyuncularla beyazperdeye uyarladı...Bu film 1962'de gösterime sunuldu...

"Captains and the Kings-Kaptanlar ve Krallar" adlı romanda (1972) ve bu romandan uyarlanan televizyon dizisinde (1976) 1916'da dünyanın ilk dolar milyarderi olan John D. Rockefeller (1839-1937) yanı sıra, 20. yüzyılda ABD'nin ve dünyanın diğer en zenginleri Howard Hughes (1905-1976) ve Joseph Kennedy'nin (1888-1969) serüvenlerinden esinlenilmişti…

540 dakika uzunluğundaki mini dizi “Captains and the Kings-Kaptanlar ve Krallar”da temel olarak Kennedy ailesinin nasıl servet sahibi olduğu ve işledikleri suçlar sergilenmişti…Ancak Kennedy ailesiyle yasal sorunlar yaşamamak için dizide Kennedy’ler Armagh’lar olarak anılmıştı…Franklin Delano Roosevelt'in Başkanlık döneminde Amerika Birleşik Devletleri'nin Londra büyükelçisi olarak da görev alan Joseph Kennedy'nin dünyanın en zenginlerinden, en etkili kişilerinden biri olmak için karşısına çıkan pek çok insanı buldozer ya da kıyma makinesi gibi nasıl ezdiği "Captains and the Kings-Kaptanlar ve Krallar"da dramatize belgesel gibi canlandırılır...

“Kaptanlar ve Krallar”, “Büyük servetlerin büyük suçlar işlenerek edinildiğini” söyleyen Fransız yazar Honore de Balzac’ın sözünü de temel almış gibidir.


1933'e kadar süren içki yasağı döneminde mafyayla işbirliğine girerek içki ihtiyacı olanlara içki temin ederek büyük servetler elde ettiği iddia edilen Joseph Kennedy Ekim 1929'da patlayan dünya ekonomik krizinin geldiğini ilk sezen, ilk tahmin eden kişidir...Joseph Kennedy, en sıradan insanların bile borsada yatırım yaptığını, berber çıraklarının bile hisse senedi sahibi olduğunu fark edince artık borsanın daha fazla yükselmesinin mümkün olmadığını, hesap ederek borsanın yakında çökeceğini anlamış ve elindeki tüm hisse senetlerini en acil en ivedi biçimde nakite çevirerek dünyanın en zengin insanlarından biri olmayı başarmıştı..

Charlie Chaplin de 1929 Wall Street borsası çökmeden hemen önce elindeki hisse senetlerini nakide çevirirken, Winston Churchill bunu yapmayı başaramamıştı...

Kennedy ailesinin İrlanda'dan ABD'ne göç nedeni 

Katolik İrlanda'da açlık Kennedy'leri ABD'ne göç etmeye zorlamıştı... Patatesteki bir hastalık kıtlığa yol açtı...Kıtlık 7 yıl sürdü...1845-1852 İrlanda'daki kıtlık dönemiydi...1 milyon insan öldü, 1 milyon insan başka ülkelere kaçtı...Kennedy ailesi kıtlık döneminde kıtlıktan dolayı 1849'da İrlanda'dan ABD'ne göç etmişti...İrlanda'daki kıtlığı duyan Padişah Abdülmecit buraya gemilerle gıda yollamıştı...

Büyük Kıtlık Nedenleri

İrlanda’da büyük kıtlığa ve halkın temel gıda maddesi olan patateslere bulaşan phytophthora infestans mantarı sebep olmuştur. 1845’te ekilen patatesin %40’ını, sonraki yıl tamamını yok eden mantar yalnızca tarladaki değil ambarlardaki patatesleri de etkilemiştir. Yetersiz beslenme ve bakımsızlık kısa zamanda hastalıkları beraberinde getirdi. Tifo ve kolera gibi bulaşıcı hastalıklar çok sayıda ölüme yol açtı...



Kennedy ailesinden Joseph Kennedy (1888-1969) Başkan Franklin Delano Roosevelt'in 1938-1940 dönemindeki İngiltere büyükelçisiydi...İkinci Dünya Savaşı'nı Hitler'in kazanacağını tahmin etti...Oğullarından ikisi de (John ve Robert, 1963'te ve 1968'de) öldürüldü...


2024'te Demokrat Parti'den Başkan seçilmek isteyen Robert F. Kennedy, Jr. 1968'de Başkan seçilmek için kampanya yürütürken öldürülen Robert Kennedy'nin oğludur...Joseph Kennedy (1888-1969) 1929 Wall Street Borsası çöküşünün yola çıktığını anlayınca, hisse senetlerini yüksek fiyattan satarak nakite dönmüş, 13 milyon işsize, intiharlara yol açan 1929 ekonomik çöküşünden süper zengin çıkan birkaç kişiden (diğeri de Charles Chaplin) biriydi...

ABD’nin “Kraliyet Ailesini / Hanedanını” konu alan “The Kennedys” dizisinden neler öğrendik?

*Joseph Kennedy (1888-1969), John Rockefeller (1839-1937), William Randolph Hearst (1863-1951), Howard Hughes (1905-1976) ve Aristotle Onassis (1906-1975) gibi 20. yüzyıla damgasını vuran para babalarından biriydi…

*Joseph Kennedy ve çocukları aşırı cinsel isteklerini bir türlü frenleyemiyordu…Bu konuda, fetihleriyle, sınır tanımamalarıyla ün kazanmışlardı…

*Joseph Kennedy, 1929’da Wall Street’teki balonu ilk görenlerdendi…Bir gün gittiği berberin,ayakkabı boyacısının, bindiği taksinin şoförünün, kısaca en küçük esnafın bile, elinde şirket hissesi, borsada yatırımları olduğunu fark etti; Joseph Kennedy bu durumu elindeki tüm hisseleri nakte çevirme sinyali olarak algıladı…Borsanın aşırı derecede yükseldiğini tam zamanında fark etmiş ve elindeki tüm hisseleri bir anda satarak borsa tam bir çöküşe geçmeden kısa bir süre önce tümüyle nakite dönmüştü…Borsa dibe vurduğunda /çöktüğünde Joseph Kennedy artık ABD’nin ve dünyanın en zengin, en varlıklı insanlarından biriydi…”Nakit kıraldır” sözü bu olaydan sonra ortaya çıkmıştır.

*Joseph Kennedy’nin servetinin kaynağıyla ilgili en yaygın iddia şöyledir: 1919-1933 “İçki yasağı dönemi”nde mafyayla işbirliğine girerek alkollü içecek isteyenlere, bağımlılara içki temin ederek içki kaçakçılığından en yüksek rantı sağlamıştır…

* Joseph Kennedy, önce kendini ABD Başkanı seçtirmek istedi, sonra 1944’te Manş Denizi üzerinde uçağı düşen oğlu Joseph’ı Başkan seçtirme hayalleri kurdu…En sonunda da oğlu John Kennedy’i Başkan seçtirdi…Oğlunun Başkan seçilmesi için 1950’lerin sonunda o dönem için çok büyük bir servet (10 milyon dolardan fazla) harcadı…Joseph Kennedy çapkın kocası John Kennedy’den ayrılmak isteyen gelini Jackie Kennedy’e de boşanmaması karşılığında bir milyon ödedi…Jackie Kennedy John Kennedy’den boşansaydı John Kennedy’nin ABD Başkanı olması hayali ölü doğmuş bir çocuğa dönüşecekti…Joseph Kennedy oğlunun Başkanlığı önündeki engelleri tek tek ortadan kaldırdı!..Joseph Kennedy’e göre “Her insanın bir fiyatı var, her insan satın alınabilir.”

* Joseph Kennedy’yle 1914’te evlenen ve hepsi de, hastahaneye gidilmeden, Kennedy’lerin evinde dünyaya getirilen dokuz çocuk doğuran Rose Kennedy (1890-1995; 104 yaşını sürerken vefat etti) kocası 1961’de felç olunca ilk iş olarak 47 yıl boyunca kendisini aldatan eşinin aynı zamanda sevgilisi, sekreteri, hizmetçisi ve bakıcısı olan Michelle adındaki çekici genç kadını işten çıkarıyor; evden kovuyor…Böylece Joseph Kennedy’den geç de olsa küçük bir intikam alıyor…Rose Kennedy oğlu John Kennedy’nin her fırsatta eşini başka kadınlarla aldatmasından da çok rahatsız oluyor.

*20. yüzyılın en zengin, en kudretli iki adamını da (Joe Kennedy ve Aristotle Onassis) oğullarını uçak kazasında kaybetmek derinden sarsıyor…Bu kazaların travmatik izleri bu iki kudretli, nüfuzlu adamın aklından hiç silinmiyor…Joseph Kennedy’nin oğlu 1944’te 29 yaşındayken, Onassis’in oğlu 1973’te 24 yaşındayken ölüyor…Joseph Kennedy’nin torunu, John Kennedy’nin oğlu John Kennedy Junior’da 1999’da 38 yaşındayken bir uçak kazasında hayatını kaybediyor.

*Joseph Kennedy, ABD’ne Japon saldırısı olmadan bir ay önce Kasım 1941’de cinsel isteklerini frenlenleyebilmek amacıyla kızı Rosemary’e beyin ameliyatı lobotomi yaptırıyor…Lobotomi ameliyatı 1962’de yayınlanan, 1963’te tiyatroya, 1975’te sinemaya uyarlanan “One Flew Over the Cuckoo's Nest” adlı roman sayesinde tüm dünyada geniş kitlelerin bilgi alanına girmiştir…Beyninden bir parça kesilerek alınan Rosemary Kennedy ölene (2005’e) kadar  64 yıl boyunca ailesini /yakınlarını artık tanıyamadığından bir bitki gibi yaşıyor. Rose Kennedy bu ameliyatı yaptırdığı için ve kendisini binlerce kadınla aldattığı için Joe Kennedy’i hiç affetmiyor…Joseph Kennedy’nin ilişki kurduğu kadınlar arasında film yıldızı Gloria Swanson’ın da adı geçiyor…

*Başkan John Kennedy onlarca ilaç kullanmak zorunda olan, kelimenin tam anlamıyla hasta bir adam ve her gün düzenli kullandığı ağrı kesicilerle, sakinleştiricilerle ve canlandırıcı doping ilaçlarıyla ancak ayakta durabiliyor…Adolf Hitler’e de İkinci Dünya Savaşı’nı yönetirken ayakta durabilmesi, zinde olabilmesi için özel doktoru tarafından her gün düzenli olarak verilen bu canlandırıcı doping ilaçlarını John Kennedy’nin eşi de Beyaz Saray’daki günlük programına yetişebilmek amacıyla kullanmaya başlıyor…Kennedy çifti, insan bedeni için son derece zararlı ve çok ağır yan etkileri olan, insan ömrünü kısaltan doping ilaçlarından günlük koşuşturmaları için gereken enerjiyi sağlıyor/alıyor…

*Joseph Kennedy oğlu John Kennedy’nin Başkan olabilmesi için Chicago’yu haraca bağlamış olan ve bu şehirdeki sendikaları kontrol eden Mafya’nın “Patronların Patronu” Sam Giancana’dan (1908-1975) yardım istiyor…Giancana, Mario Puzo’nun yazdığı ve 1969’da yayınlanan “The Godfather” romanının esin kaynağı olan Mafya Babalarından biri…Şarkıcı-oyuncu Frank Sinatra Giancana’ya “John Kennedy’nin Başkanlığını desteklersen FBI (mafyayla savaşan polis teşkilatı) senin suç eylemlerini görmezden gelecek.Bu koruma şemsiyesini John Kennedy’nin babası sana sağlayacak” sözünü veriyor…Giancana aslında Joseph Kennedy’nin böyle bir sözü hiç vermediğini, bu dayanıksız, temelsiz sözlerin “Kraldan çok Kralcı” olan ve hem Kennedy’lere, hem Giancana’ya yaranmaya çalışan Sinatra’nın boşboğazlığı olduğunu öğrendiğinde Kennedy-Giancana savaşı başlıyor…Joseph Kennedy de Sinatra’yı azarlayarak kovuyor…Dizide John Kennedy’nin 1963’te, Robert Kennedy’nin de 1968’de bugün bile aydınlatılmamış olan öldürülme olaylarında mafyanın / Sam Giancana’nın parmağının  olabileceği ima ediliyor

*Kennedy öldürüldüğü gün, Başkanlık seçimlerinde Kennedy’nin rakibi Nixon’ı tercih eden, hala 1865’te sonlanan İç Savaşı Güney Eyaletleri’nin kaybettiğini hazmedememiş aşırı sağcılarla ve ırkçılarla dolu Dallas’a gittiğinde bir yerel gazetede şöyle yazıyordu: “Rusya’nın düşünce tarzını bizlere kabul ettirmeye çalışan Kennedy’e şunu tavsiye ediyoruz:  Bizlere Dallas’ta atacağın nutukta yat tutkundan, teknelerinden filan söz et! ”

*ABD İç Güvenlik Teşkilatı FBI’ın Başkanı Edgar Hoover 1924’ten 1972’deki ölümüne kadar yönettiği teşkilatın olanaklarıyla John Kennedy’nin tüm çapkınlık faaliyetlerini gizlice görüntületerek, fişleyerek, dosyalayarak Başkana sürekli olarak şantaj yapıyor…Hoover devlet içinde devlet haline gelen konumundan hiçbir zaman vazgeçmiyor…

*Beyaz Saray’ın eşini aldatan Başkanları arasında (Eisenhower, Bill Clinton) anılan John Kennedy’nin ilişki kurduğu kadınlardan biri de Marilyn Monroe…Marilyn Monroe’nun John ve Bobby Kennedy’le ilişkilerini kamuoyuna açıklamakla tehdit ettiği için Kennedy Ailesi tarafından öldürtüldüğüne ilişkin yaygın komplo teorileri bulunuyor…

*Joseph Kennedy ABD’nin 1938-1940 arasında Londra Büyükelçisi olduğu dönemde Başkan Franklin Delano Roosevelt’in dış politikasına tamamen aykırı açıklamalarıyla Hitler’in Avusturya-Çekoslovakya-Polonya ve Balkanlar’ı işgal etmesine destek çıkıyor durumuna düşüyor.Adeta Hitler’e cesaret veriyor.Roosevelt daha fazla dayanamıyor ve Kennedy’yi Büyükelçilikten azlediyor…Joseph Kennedy’nin kendini savunması ise şöyle: “Amacım ABD’nin Avrupa’daki savaşlara hiçbir şekilde bulaşmamasıdır.”

*İkinci Dünya Savaşı çıktığındaysa Joseph Kennedy “Eğer kabul etseydi savaşa kalkışmaması ya da son vermesi karşılığında Hitler’e çok yüklüce bir çek yazabilirdim,” diyor…

*Nazi ordularının yenildiği Stalingrad Savaşı’ndaki komutanlığıyla yıldızı parlayan ve 1953’te Sovyetler Birliği’nin 1 numaralı yöneticiliğine kadar yükselen Krusçev John Kennedy’den Küba’daki Rus nükleer füzelerinin Rusya’ya geri çekilmesi karşılığında Rusya’ya karşı kullanılmak üzere Türkiye’deki Amerikan askeri üslerinde bulunan  nükleer Jüpiter füzelerinin kaldırılmasını istiyor.

*John Kennedy’nin milli güvenlik toplantılarında derin devletin temsilcileri generallerin daima tek bir önerisi oluyor: “Bombalayalım; saldıralım; hedefi vuralım; yakalım yıkalım; yok edelim,” Generaller nükleer silahların kullanılması durumunda gezegendeki tüm canlı yaşamının birkaç saat içinde tümden sona erebileceğini bilmiyormuş gibi konuşuyorlar ve yorumlarda bulunuyorlar…John Kennedy ise daima diplomasi yoluyla sorunlara çözüm aranmasından yana…

*ABD derin devletinin 20 Ocak 1961’de göreve başlayan Başkan Kennedy’e indirdiği ilk darbe önceki Başkan İkinci Dünya Savaşı kahramanı Eisenhower döneminde planları hazırlanan Domuzlar Körfezi çıkarmasını uygulamaya koymak oluyor.Kennedy bu planın uygulanmasına yeşil ışık yakarak siyasi kariyerinin en yanlış kararını veriyor…ABD Dış Güvenlik ve Haberalma Servisi CIA elemanlarınca eğitilen Castro muhalifi bin 500 Kübalı 17 Nisan 1961’de Küba’daki Castro’dan memnun olmayanların da bunlara katılacağı umularak (!) Küba’ya gönderiliyor ve sonuçta Castro’nun ordusu bunları tek tek avlıyor…Böylece ABD, CIA ve Kennedy tarihinin en utandırıcı bozgunlarından biri yaşanıyor… 



1960’a gelinirken Vehbi Koç gibi işadamları, girişimciler, sermaye temsilcileri Cumhuriyet Halk Partisi üyeliğini terk ederek Demokrat Parti’ye katılmaya adeta zorlandı.


22 Ekim 1957 Salı günü Başbakan Adnan Menderes’in Vehbi Koç'tan söz ettiği konuşması aynen şöyledir:



“Arkadaşlar, diyorlar ki, bütün seçkin zümre, bütün zenginler, CHP’dendir. Evet, bütün zenginler onlardandır. Vehbi Koç da onlardandır ve daha birçok zengin onlardandır. Bir de bizim halimize, bizim mebuslarımıza bakınız. Biz fakiriz, mebuslarımızı yolda görenler dilenci zannedip sadaka vermeye kalkabilirler. CHP devrinde ve onlar sayesinde zengin olanlar el’an bu partiden ayrılmıyor ve bizim saflarımıza geçemiyorlar. Sevdiğim ve dostum olan Vehbi Koç da onlardandır.”



Vehbi Koç, Adnan Menderes’in bu konuşmasını ve Demokrat Parti yöneticilerinin kendisine yaptığı ağır baskıları “Hayat Hikayem” adlı kitabında uzun uzun anlatır.


1974 Kıbrıs Barış Harekatı'nın yılıdır aynı yıl vahşi kapitalizmin Anadoludaki serüvenlerini Erol Toy "İmparator" adıyla romanlaştırarak yayınlar...

Vahşi kapitalizmin Kuzey Amerika serüvenleriyse 1976'da "Captains and the Kings-Kaptanlar ve Krallar" ve 1978'de "Dallas" dizileriyle televizyon seyircisine sunulur...


Girişimci Vehbi Koç Erol Toy'un ucuz romanı "İmparator"a çok kızar...Tüsiad kurucusu ve İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi / Adolf Hitler Almanyasına savaşı sürdürebilmesi için krom tedarik ederek daha da zenginleşen Vehbi Koç 1970'lerde Erol Toy'un romanı İmparator'un kendisini aşağıladığı iddiasına kafasını fazlasıyla takar...Vehbi Koç Erol Toy'un "İmparator" adlı romanını yasaklatmak için çok da uğraşır...


Vehbi Koç’u çok kızdıran Erol Toy’un romanı “İmparator”u baş rolü Kemal Sunal'a vererek beyazperdeye uyarlama fikri 1974'te Ertem Eğilmez’in en büyük hayallerinden biriydi...Kuşkusuz Ertem Eğilmez Erol Toy'un "İmparator"unu uyarlayabilseydi bu filmde Peter Ustinov'un Yaşar Kemal'in "İnce Memed"ine yaptığı uyarlama (1984) gibi eleştirel komedi (hiciv / taşlama) unsurları çok öne çıkacaktı...Hatta Erol Toy'un eserine Ertem Eğilmez'in "İmparator" filmi fazlasıyla ihanet etmiş olacaktı...On yıl sonra, 1984'te bile büyük usta Ertem Eğilmez Gümüşsuyu'ndaki evinde Erol Toy'un "İmparator" adlı romanını nasıl beyazperdeye uyarlamak istediğini eve gelip giden gazetecilere ve dostlarına anlatmaktaydı...