Minör muhalefet
Ben, 1981 anayasa referandumunda şeffaf zarfa “HAYIR” pusulası koyabilen yüzde 8,63 seçmen grubuna dahil iken, bunların önemli bir kısmı ile 2010 Başkanlık Referandumunda “YETMEZ AMA EVET” oyu kullandıkları için ayrışan bir siyasal azınlığa – yalnızlığa mı demeliydim yoksa! – aitim.
Böyle olunca, son yüzyılın büyük kısmını oluşturan soğuk savaş dönemi boyunca Cumhuriyet’i kendinin bir taklidine dönüştüren işbirlikçi ve antidemokratik sağ iktidarlara muhalifliğim su götürmese de bir yerden sonra ve birçok bakımdan onun sol görünümlü karşıtlarının da muhalifi gibi görünmem kolay anlaşılır bir durum olmasa gerek.
Bu tuhaf durumun, ‘muhalif olma sorumluluğu’ hakkında düşüncelerimle ilgisi var mutlaka; ama “şeytanın gör dediğine” duyarlı bir sanatçı zihnine sahip olmamla daha çok ilgisi var.
Majör muhalefet
80’li yıllardan başlayarak, büyük bir kesimiyle, sol görünümlü muhalefetin, iktidar eleştirisinden öteye geçen önemli işler başaramadığını söylemek için sağcı olmak gerekmiyor. Bu on yıllarda, tarihsel önemde muhalif eylemlere tanık olsak da bunların çoğunluğunun ‘kendiliğinden’, ‘mevzi’ ve ‘arızi’ özellikler taşıdığı ve kalıcı kazanımlar elde edemeden söndü(rüldü)ğü birçok sol muhalifin de kabul edeceği bir gerçek. Ama düzeninden memnun olunmayan bir ülkede eğer kötülüklerin suçlusu hep iktidarda olanlarsa, iktidarı onlardan bir türlü alamayanların nasıl masum kalabileceği sorusunu sormak için, galiba, bir çocuk -ya da bu bakımdan ondan bir farkı olmayan- şair ‘cehaleti’ne ihtiyaç var!
‘Muhalefetin iktidarı’ olmak
Çünkü ancak böyle bir soru, sizi, ülkede olup biten her kötülüğün suçunu iktidardakilere atarak ‘kendini aklayan’ ve bu tutumunu, kendinden olmayan başka muhaliflere karşı da takınmaktan çekinmeyen, ‘muhalefetin iktidarı’ olmak uğruna ‘değer’li ve ‘etik’ davranmamayı meşru görebilen, böylece, diri bir muhalefetin filizlenip gelişmesine de ket vuran ‘realpolitik’ bir ‘sol muhalefet olgusunun keşfine taşıyabilecektir. Zaaf düzeyini çoktan aşarak bir ‘çıplak kral muhakemesi’ne dönüşmüş bu manzarayı başka türlü görmek mümkün değil gibidir.
Akıl oyunlarına kapılmak
Antik Atina demoksarisi ile İskender emperyalizmi, Batı aydınlanması ve modernleşmesiyle Avrupa merkezciliği, ekonomik kalkınma ve sürdürülebilirlikle oligarşik haksız rekabet ve koyu emek sömürüsü, enternasyonalizmle kozmopolitizm, küreselcilik ile yayılmacılık, kültürel demokratik haklarla ulusal-toplumsal parçalanma, cemaatle toplum gibi bazı temel ikiliklerde saklı ve solun tarihsel varlık nedeni olan gerçek ‘diyalektiği’ görmeyi engelleyen her türden ‘örtücü akıl oyunu’na gün geçtikçe daha da yatkın hale gelen bu sol görünümlü zihnin, düşünce alanında ‘yapısökümcü’lük, siyaset alanında da ‘neoliberalizm’le, önemli ölçüde malul olduğunu söyleyebiliriz.
Yarı şaka yarı ciddi
Türkiye’de 80 Anayasasına hayır diyenlerden, ‘yetmez ama evet’çileri çıkarınca geriye kalan çok az sayıdaki muhaliften hâlâ oraya buraya savrulmamış olanlar, diyorum, acaba bu tuhaf durumdan çıkmanın sorumluluğunu üstlenebilirler mi?
Durum şaka kaldırmayacak kadar ciddi görünüyor!