Z kuşağı bilmez, ama önceki kuşakların dilinden düşmezdi Şenay’ın “Sev Kardeşim” şarkısı. 1971 de yılın şarkısı seçilmişti. Şenay da yılın şarkıcısı. Bülent Ecevit’in “Karaoğlan” lakabıyla kazandığı seçimlerden önce, mitinglerde Ecevit’ten önce Şenay sahne alarak “Sev  Kardeşim” şarkısını söylerdi.  Zor yıllardı o yıllar. Kardeşlerin idealleri uğruna birbirinden nefret ettiği, kavga ettiği, vuruştuğu yıllardı. Gençleri kışkırtanların, gerginliği,  kutuplaşmayı  tırmandıranların  ortalıkta  cirit attığı yıllardı. Fidanların işkence gördükleri, idam edildikleri yıllardı. Şenay o yıllarda sahnelerden haykırıyordu “Sev Kardeşim” diye. Şarkı sözleri şöyleydi:

“Bak kardeşim/ Elini ver bana/ Gel kardeşi/ Neşe getirdim sana/ Al kardeşim/ Ye, iç, gül, oyna/        /Sar kardeşim/ Koluna boynuma/ Sev kardeşim/ Canım feda yoluna/ Tap kardeşim/ Tüm insanlara/    Dünyaya geldik bir kere/ Kavgayı bırak her gün bu şarkımı söyle/ Sevdikçe güler her çehre/ Amaçlar hep bir olsun/ Kalpler birlikte/   Dünyaya geldik bir kere/ Kavgayı unut her gün bu şarkıyı söyle/ Sevdikçe güler her çehre/ mutluluklar bir olsun/ Acı birlikte….

70’li yılların  ortamına  uygun bir şarkı. Her kim olursak olalım kardeş olmamızın, birbirimizin elini tutmamızın  gereği  anlatılıyor şarkıda. Dayanışmanın, sevginin  önemi vurgulanıyor, kavgayı unutmamız isteniyor. Bugün çok şükür o tarihlerdeki ortam yok. Ancak Şenay’ın şarkısını anımsatan kaygı verici gelişmeler yok değil.  Seçim sürecinde, kutuplaşmayı, ötekileştirmeyi ,  kimlik siyasetini seçen söylemlere tanık oluyoruz. Camiye, kışlaya, okullara siyaseti sokmaya kalkışanları görüyoruz.  Oysa kutuplaşmayı tırmandırmaktan vazgeçmeliyiz.  Ayrışmaları değil, adaletin, dayanışmanın nasıl güçlendirileceğini   konuşmalıyız. Ekonominin nasıl düzlüğe çıkarılacağını konuşmalıyız. Zaman  kavgalardan, tahriklerden, kutuplaşmadan  kaçınılması  zamanı.  Birileri  sanki bir yerlerde “ ekonomik sıkıntıları  unutun, kavgaya bakın, kutuplaşmayı tırmandırın” diyor, insanlarımızı  kışkırtmaya kalkışıyor. Seçim meydanlarından, cami avlularına kadar  nefret saçan , muhalefeti yuhalatan nutuklara, çocuklar üzerinden siyaset yapanlara  tanık oluyoruz. Din bezirgânlığı almış yürümüş. Bir Cumhurbaşkanı adayına  bir ilde, bir günde 3 defa saldırı yapılması normal bir asayiş olayı değil.

14 Mayıs seçimleri Avrupa Konseyi, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı ( AGİT)  gibi Türkiye’nin de üyesi olduğu  demokrasiye önem veren uluslararası kuruluşlarca yakından izleniyor. Demokrasilerde özgür ve adil seçimler için belli şartların gerçekleşmesi önem taşıyor. Adil bir kampanya süreci bu şartlar arasında. AGİT’in seçim gözlemi el kitabında, demokratik seçimlerin standartları sıralanarak, siyasi kampanyaların  “ adaylara, partilere ya da seçmenlere yönelik idari işlem, şiddet, gözdağı veya misilleme korkusu olmadan,  açık ve adil bir atmosfer içinde, ayrımcı olmayan ve engelsiz bir medya erişimiyle yapılmasına” bu standartlar arasında yer veriliyor. (Er Meydanı başlıklı yazımda, seçim kampanyasının adil olmayan koşullarda yürütüldüğüne işaret etmiştim.)

 Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) , Türkiye  seçimlerini büyük bir seçim gözlem heyetiyle izliyor. Alman DW  Haber Ajansına göre, Türkiye’de ön temaslarda bulunan  gözlem heyetinin başkanı Frank Schwabe  ziyaret dönüşü Berlin’de düzenlediği basın toplantısında, 14 Mayıs seçimlerini “tarihi” ve “önemli bir dönüm noktası” olarak nitelendirerek, siyasilere kutuplaşmanın tırmandırılmaması çağrısında bulundu. AKP’nin YSK üzerinde nüfuzunu kullanma olasılığı konusunda kamuoyundaki endişelere ilişkin de Schwabe, “ YSK ile görüşmemizde bu konularla ilgili çetin, kapsamlı görüşmeler yaptık, onlara buna büyük bir dikkatle bakacağımızı söyledik” şeklinde konuştu. 42 milletvekilinden oluşan AKPM seçim gözlem heyeti 11 Mayıs’ta Türkiye’de olacaklar. AGİT gözlem heyeti de aynı tarihlerde ülkemizde bulunacak.

Öte yandan, 13. Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun uluslararası   medyanın  dikkatini çektiği görülüyor. Erdoğan “otoriter”, Kılıçdaroğlu ise “demokratik” güç olarak algılanıyor.  İngiliz  BBC  Kılıçdaroğlu’nu “ Yumuşak dilli eski bir devlet memuru olarak güçlü ve gösterişli Erdoğan’ın tam zıttı” şeklinde tanıtıyor. “Erdoğan’ı yerinden etmek için şu ana kadarki en büyük şansa sahip” olduğunu belirtiyor. Kılıçdaroğlu’na yönelik saldırılara da yer verilen yazıda, fiziksel saldırılara karşı sakin, barışçıl tutumuna işaret ediliyor. Fransız AFP Haber  Ajansı  da  Kılıçdaroğlu’nun  Alevi videosunu dünyaya duyurarak, “ Erdoğan’ın rakibi tabuları yıktı” yorumunu yapıyor. Kılıçdaroğlu’nun büyük ilgi uyandıran video ile “ Sünni ağırlıklı bir ülkedeki seçmenlerin 14 Mayıs’ta bir Alevi’yi Cumhurbaşkanı seçmeye hazır olmadığı yönündeki dillendirilmeyen endişeyi ele aldığı” değerlendirilmesinde bulunuyor.

14 Mayıs  seçimleri   demokrasimiz için sınav niteliğinde. Seçimleri, adil, özgür ve şeffaf bir şekilde gerçekleştirerek,  demokrasimizin bu sınavı başarıyla geçmesini diliyoruz.  Şenay’ın 50  yıl önce,  vurguladığı gibi her kim olursak olalım, hangi görüşü savunursak savunalım,  sevginin, kardeşliğin, dayanışmanın, birlik ve beraberliğin  kazanmasını istiyoruz. Farklılıklarımız zenginliğimiz olsun istiyoruz. Kalplerin bir olmasını, amaçların hep bir olmasını istiyoruz. Kavgadan uzak olmayı istiyoruz. Mutluluğu da acıyı da birlikte yaşayalım istiyoruz.  15 Mayıs’ta  bu isteklerimiz doğrultusunda güzel bir bahar sabahına uyanmak istiyoruz.

Gürsel Demirok