Bazen bilerek, bazen bilmeyerek, bazen de bile isteye, güle oynaya yaşadığınız coğrafyaya dinamit koyuluyor. Bunu yapanlar makam, mevki sahipleri. Kendi şahsi ikballeri için de yapan var, ne olup bittiğinin farkında olmadan makam doldurarak çarka hizmet eden de var...
Geçtiğimiz günlerde emekli bir kamu yöneticisi ile sohbet ederken fikirleştik. Antalya’nın güzelliğinin içine nasıl edildiğini, nasıl sözde savunuculuğa soyunurken arkadan iş çevrildiğini konuştuk...
Sonra döndü dolaştı konu meclislere geldi. “Belediye meclislerinde hiçbir partinin içinde 1 tane meclis üyesi yok bu ne ahlaki ne vicdani diyecek” dedi...
Gerçekten de düşündüğünüzde her türlü hukuki sıkıntısı olan konu çoğu zaman oybirliğiyle geçiyor. İktidar da muhalefet de aynı tadilatlarda fikirleşiyor...
Oysa konu bir kamu alanının hiç edilmesi...
Peki ne olacak?
Geçmişten gelen kötü emsaller yok edilmek yerine emsal alınarak yol alınırsa bugünlerimizi çok ararız...
Her geçen gün harap edilen kentimizde artık el değmedik bir yer bırakmadık maazallah...
Ama ne varsa yine susmayan, korkmayan, cesaretle konuşan, dik duran 5-10 kişide...
Aydın, siyasetçi, gazeteci, meslek uzmanı bir avuç yurttaşla bozuk düzenin çarkına çomak sokuyoruz biz de...
Kızan, küsen, darılan çoktur ama kusura bakmasınlar işimiz bu. Boşuna gazeteci olmadık. Boşuna bozuk düzeni düzeltmeye katkı sunabilir miyiz diye siyasete soyunmadık...
Evet, kolay değil işimiz, işiniz...
Ama seve seve bu yolda yürümeye devam. Lütfen siz de bu yola katılın. Bu ülke, bu kent bizim, hepimizin. Çoluğumuzun, çocuğumuzun emanetlerine hainlik yapılıyor...
Ne ihanet ve hainlik içinde olalım ne bunlara yol açalım...
Özellikle yaşananların farkında olan makam, mevki sahipleri koltuk mu onurunuz ve emanet mi daha kutsal...
Bir düşünün...