Bu bir tabirdir, zuhur eden piyasa olayları karşısında zıvanadan çıkan vatandaşı zaman zaman bu tür laflar ediyor. Söylemesi benden. Zaten basında yayında, TV kanallarında piyasalardaki ateşin ne ölçülerde harlayıp parladığı söylenmiyor mu.....
Birkaç satırla bu konuyu şöylece bir özetleyelim de neymiş bu bir bilgileniverelim.
1) Türkiye' de ekmek ve simit fırınları, pastaneler, imalathaneler ve benzeri bir çok yerlerin gıda üretim merkezlerinin genel kontrolü için binlerce sorumlu yönetici teyakkuzda bu yerleri denetleyip, halkın sağlıklı beslenmesini sağlarken birkaç yıl önce bu sistem kaldırılarak piyasada gıda kontrolü, işletmelerin teftişi kaldırıldı. Binlerce sorumlu müdür kapı dışarı edildi.
2) Bir AVM furyası oluştu, ne denetim var, ne de insan hakkını ve hukukunu koruyan bir anlayış var. Değişik açılarda bu yerlerle ilgili devasa şikayetler oluşmakta ise de işletmede vatandaşın şikayetine bakan derdini dinleyen bir yetkili yok. Yetkilinin olduğu söylenmesine rağmen yetkili mekanda yok. Telefonu talep edildiğinde "YASAK VEREMEYİZ" denilmekte, vatandaş çileden çıkıyor, tansiyonu yükseliyor, çırpınıyor çırpınıyor ama yapa yalnız kalıyor.
3) Piyasada halkın sağlığının korunmasına yönelik olarak devlet kurumları tarafından yapılması gereken denetimler konusunda fevkalade büyük sıkıntılar var. Vatandaş çok yalnız.
4) Alınan bilgilere göre bir hafta içerisinde Antalya'nın çeşitli semtlerinde yüze yakın semt pazarı kurulmaktadır. Kurulan semt pazarlarında halkın sağlığının korunması adına yapılması gereken gıda kontrol hizmetleri sıfır noktasındadır. Yıkanmadan ve pişirilmeden yenen bir çok gıda türleri tamamen açıkta satıldığından vatandaşın sağlığı risk altında bulunmaktadır.
Aynı pazarlarda 2872 -1583 sayılı kanunlarla Pazar yerleri yönetmeliği, trafik kanunu, genel manada belediyeler mevzuatıyla sair ilgili tüzük ve yönetmeliklerin uygulanmıyor olması, kamu sağlığı üzerinde çok ciddi kaygılara neden olmaktadır. Halbuki Tarım il Müdürlükleri, belediyeler, Sağlık Müdürlüğü, Pazarcılar odası, ilgili diğer birimlerin kalıcı ve geniş tabanlı bir koordinasyon ağı oluşturarak Pazar yerlerinde gıda güvenliğinin sağlanması, anayasal bir mecburiyettir. Uzun yıllardan bu yana sorumlu kurumlarımızın bu yasal eylemi niçin gerçekleştirmedikleri önemli merak konusudur. Yedi yaşındaki okul çocuklarından başlayın da 70-75 yaşına kadar olan yaşlı pazarcılarımızın tümünün gün boyunca ürün satmak için yüksek perdeden bağırıp çağırarak binlerce tüketicimizi taciz ediyor olmaları da ayrı bir çevre felaketidir. Söz konusu Pazar yerlerinde ve çevresinde, pazarların kurulduğu cadde ve sokaklarda gerek motorlu trafik gerek yaya trafiği felç noktaya gelmektedir. Mesela yukarıda adı geçen kurumlarımızın yanı sıra emniyet müdürlüğümüzden de ekibe bir iki polis memurumuz görevlense de toplumsal yaşamamıza kalite getirilse fena mı olur.....
5) Ayrıca gerek semt pazarlarındaki esnafımız gerek AVM ve diğer gıda maddeleri üretip satan esnafımız ne kadar sağlıklıdır, bilen var mıdır, Esnafımızın akciğer kontrolü, feçes tahlili yapılıyor mu, eliza testi yapılmış mıdır, sağlık karnesi ar mıdır, varsa bile süresi dolmuş mudur? Bunlar kontrol ediliyor mu acaba, vatandaşlarımız alış veriş yaptıkları esnafın her hangi sari ve bulaşıcı bir hastalığı olup olmadığını nasıl bilsin, işte tümüyle bunlar devletimizin temel görevleri arasındadır. Gönül ister ki, mesela gıda güvenliğinden, sağlık işlerinden sorumlu vali yardımcımız 2-3 ayda bir ilgili kurum müdürlerini makama davet etse, tümüyle bu konular hakkında bir bilgilenme ve bilgilendirme toplantısı yapsalar, sonuçlarını da bir takım önerileriyle birlikte vatandaşa basın ve mahalli TV2ler yoluyla yayınlasalar ne güzel olur değil mi... İşte o zaman kurumlar yasaların ve ana yasanın gereğini yerine getirmiş olurlar.