T24'teki yazısında (24 Kasım 2023) Atilla Dorsay Napoleon savaşlarından söz ederken "İngiltere’ye yollanan 600 bin kişiden sadece 40 bini geri dönüyor" diyor...Doğrusu: İngiltere seferi değil Rusya seferi!
İlker Gezici Sabah'taki yazısında (25 Kasım 2023) Napoleon'un Kostarika kökenli olduğunu yazmış...Oysa doğrusu Korsika adası kökenlidir Napoleon...
Tarihçi Dan Snow "Napoleon" (2023) filmindeki tarihi yanlışlara dikkat çekiyor:
"Napolyon'un piramitlere ateş etmedi! Fransa Kraliçesi 16 Ekim 1793'te idam edildiğinde saçları çok kısaydı, Napolyon Marie Antoinette'in giyotinle başı kesilirken orada değildi..."
Estelle Paranque adlı tarihçi şöyle diyor:
"Marie Antoinette (1755-1793) idam edilmeden önce aşırı derecede korkmuştu...Filmdeyse ölümü korkusuzca karşıladığı ve umursamadığı gösteriliyor...Napolyon Antoinette'in giyotinle başı kesilirken orada değildi..."
12 dalda Oscar'a aday gösterilen ve beş Oscar kazanan Gladiator'un (2000) dört kez Oscar adaylığı elde eden ve bugüne kadar Oscar ödülü kazanamayan yönetmeni Ridley Scott'ın yeni filmi "Napoleon"...
Ridley Scott'ın erkek kardeşi yönetmen Tony Scott (1944-2012) San Pedro'daki Vincent Thomas Köprüsü'nden atlayarak hayatına son vermişti...
"Napoleon"da "Joker" (2019) filmiyle Oscar kazanan Joaquin Phoenix (1974) baş rolde...Oyuncunun erkek kardeşi River Phoenix (1970-1993) yüksek dozda uyuşturucu kullanımından dolayı ölmüştü...River "Running on Empty"le (1988) Oscar adayı olmuştu...
Yönetmen Ridley Scott "Joker" filminde Joaquin Phoenix'i seyrettiğinde "Napoleon filminin baş rol oyuncusunu bulduğumu anladım" diyor...
"Pieces of a Woman"la (2021) Oscar adaylığı elde eden Vanessa Kirby (1988) "Napoleon" (2023) filminde Napoleon'un büyük aşkı Josephine (1763-1814) rolünü üstleniyor...
Tolstoy'un "Savaş ve Barış" adlı romanına da (1865-1869) konu olan, Atatürk'ün, Hitler'in hayatını ve savaşlarını en ince ayrıntısına kadar incelediği, Hitler'in Haziran 1940'da Alman ordusu Paris'i işgal edince Paris'teki mezarını ziyaret ettiği ve büyük bir hayranlık duyduğu Napoleon İtalya dahil İngiltere, İspanya, Osmanlı ve İsveç hariç Avrupa'nın büyük bölümünü işgal etmişti...Napoleon, Austerlitz'de (1805) Rusya ve Avusturya orduları karşısında büyük bir zafer kazanmıştı...İspanya ve Rusya cephesinde büyük yenilgiler aldı...5 Mayıs 1821'de 51 yaşında Saint Helena adasında vefat etti...
Napoleon'un Mısır seferinde beraberindeki askerler Nil nehrinin kaynağını bulmayı başaramadılar...Büyük İskender'in ordusu da Nil nehrinin kaynağını bulmayı başaramamıştı...
Sinema salonlarında 157 dakikalık kopyası gösterilen filmin 92 dakika eklenmiş bir kopyası yakında Yönetmenin Kurgusu olarak sinemaseverlere sunulacak...Filmin yapım bütçesi 200 milyon dolar...
Charles J. Esdaile ve Erik Durschmied gibi tarihçiler Napoleon savaşlarında öldürülenlerin sayısı için değişik rakamlar veriyor...Savaş meydanlarında, açlıktan, eksi 35 derecelik Rusya kışında donarak ya da salgın hastalıklardan ölenler bu rakama dahil...6.500.000 ila 7.000.000 ölüden (kurbandan) bahsediliyor...Bu insanların kullandığı ve savaşlarda,yollarda ölen atlar, katırlar, eşekler için de üç aşağı beş yukarı aynı rakamlar veriliyor...
Fransız ordusu 1812'de Rusya'dan Fransa'ya dönerken,kaçarken açlıktan atlarını kesip yedi...Yürüyerek Fransa'ya dönebilenler çok azdı...685.000 Fransız askerinin çok küçük bölümü Fransa'ya ulaşabildi...
Napoleon 2. Abdülhamit'e de esin kaynağı olan bir polis, hafiye, muhbir, ihbar, ispiyonlama devletini ülkesinde kurmuştu ve siyasi polis Napoleon muhalifi aydınlar, seçkinler, gazeteciler için hayatı cehenneme çevirmekle meşguldu...
Tarihçi Charles Esdaile'in görüşü :
"Napolyon'u askeri bir diktatör olarak görüyorum, kişisel hırslarıyla hareket eden, acımasız bir adamdı. Aslında kendi savaş makinesini desteklemek için nasıl bir Fransa ve nasıl bir Avrupa kurması gerektiği konusunda çok net bir vizyonu olan bir adamdı. Onun bir tür kurtarıcı ya da geleceğin adamı olduğuna dair herhangi bir fikir, aslında Napolyon efsanesinin bir parçası."
"Napolyon'un propaganda makinesi, İmparatorluğun gidişatında çok ama çok güçlü bir araçtı ve savaşlarında, hatanın çoğunun hain İngilizlere ait olduğu bir versiyonunu seri üretime soktu".
"Herkes Fransa'ya karşıydı. Bu güçlü Napolyon efsanesi bugünü yönlendirmeye devam ediyor. Napolyon yaşayan bir yapı. Mezarının ardından yönetmeye devam ediyor. Onu nasıl gördüğümüzü şekillendirmeye devam ediyor."
Ancak Esdaile de, Napolyon'u Hitler ve Stalin'le karşılaştırmaya karşı. "Tüm hatalarına rağmen" Napolyon döneminde Nazi rejimindeki gibi ırk temelli ideolojinin olmadığını söylüyor:
"Napolyon, soykırımla suçlanmıyor. Napolyon toptan tasfiyeler yapmıyor. Adil olmak gerekirse, onun yönetimde olduğu dönemdeki siyasi suçluların sayısı görece sınırlıydı. Hitler ve Stalin'le kıyaslamak tarihsel olarak saçmalık".
Besteci Beethoven 3 numaralı senfonisini (1803) Fransız komutan ve devlet adamı Napoleon'a adar...Beethoven Napoleon'un Avrupa halklarına adalet ve özgürlük getiren büyük kahraman olmadığını aslında bir diktatör olduğunu anladığında bu adamayı geri alır...Besteci Tchaikovsky 1812 (1882) adlı eserinde Napoleon'un Rusya seferini konu alır...
Yönetmen Ridley Scott (1937) şu sıralar Orlando Bloom'un başrolünü üstlendiği "Cennetin Krallığı"nın (Kingdom of Heaven) genişletilmiş kurgusunu da hazırlıyor...Scott, 158 dakika uzunluğundaki filme 110 dakika ekleyecek.
Rosetta Taşı
1799'da Mısırlıların Hiyeroglif yazısının çözümünü sağlayacak olan üç dilde yazılmış Rosetta Taşı, Napolyon'un Mısır Seferi sırasında bir Fransız askeri tarafından bir kale yapımı sırasında rastlantı eseri bulundu...Böylece 5000 yıl sonra Mısırlılar bizimle konuşmaya başladı...1796 yılında Osmanlı İmparatorluğu'ndan yarı bağımsız hale gelen Mısır ; 1798-1799 döneminde Napolyon'un ordularının istilasına uğrar. Ordusu İngiliz Amiral Horatio Nelson tarafından yenilgiye uğratılan Napolyon; Nil kıyısına yerleşir ve bir askeri bu taşı bulur. Taş önce Kahire'de kurulan Fransız Enstitüsü'nde incelenir.Üzerine matbaa mürekkebi sürüp ; boyalı yüze kağıt bastırıp metni kopyalarlar. Kopyalar Avrupa'ya , uzmanlara yollanır. Fransız ordusu , Osmanlı ve İngiltere orduları karşısında bozguna uğrar...General Jacques-François Menou İngilizler’e: “Rosetta Taşı benimdir her şeyi alın ancak bu taşı vermem” der. Sonunda İngilizler taşı alıp gemiyle Londra’ya yollar. Taş,1802’den beri Londra’da British Museum'dadır.
Metinde ne yazılı? Çocuk firavun V. Ptolemy’ye karşı bazı rahipler vergi nedeniyle isyan çıkardı. Firavunu destekleyen rahipler, Menfis’te toplanıp bağlılık bildirdi. Rosetta Taşı, destekçi rahiplerin toplantısını özetleyen bir fermandır. Fermanda, firavunun isyanı bastırışı, rahiplere verdiği destek, tutukluları serbest bırakışı, vergileri azaltışı ve vergi borçlarını affedişi anlatılır. Firavuna dua etmek ve doğum gününü kutlamak hakkında detaylar da vardır. En sonunda “Ferman, üç dilde taşa kazınacak ve tapınaklara yerleştirilecek” denilmektedir.
Napoleon filmi (1927)
A Star is Born (1954) gibi çok sayıda kayıp bölümü olan bir sinema başyapıtı…Kamera kullanımıyla, kurgu teknikleriyle devrim yaratmış, çığır açmış ölümsüz bir film…
Filmdeki oyunculuk 2500 kişilik bir tiyatro sahnesinde en arka sıradaki seyirci bile sahnedeki oyuncunun tüm duygularını,düşüncelerini, hareketlerini, sahnede olup biten her şeyi fark edebilsin tarzında…Yani oyuncular abartılı, göstere göstere oynuyor…Sessiz sinema döneminin tümünde bu tarz bir oyunculuk anlayışı vardı…
Napoleon Dönemine, öncesine ve sonrasına ilgi duyuyorsanız, bu filmle birlikte , Danton (Andrej Wajda), Leydi ve Dük (Eric Rohmer), 1789 (Ariane Mnouchkine), Vatel (Roland Joffe), Monsieur N.(Antoine de Caunes), War and Peace (Sergei Bondarchuk), Waterloo (Sergei Bondarchuk), Varennes Gecesi (Ettore Scola), Marie Antoinette (Sofia Coppola) gibi filmleri de izlemelisiniz…
7 saat 20 dakikalık versiyonundan geriye kalan 5 saat 33 dakikalık versiyon bu…Filmin kayıp parçaları 1969 -2000 arasında bir araya getirilmeye çalışılmış.
Beyazperdenin Victor Hugo’su olarak tanımlanabilecek yönetmen Abel Gance Napoleon’un 1783-1796 arasındaki yaşamını anlatıyor…
Gance da Adolf Hitler gibi bir Napoleon hayranıydı…Filmi de Napoleon’a övgü dolu…Fransa’yı Fransız halkının gururunu kurtaran, ayağa kaldıran bir dahiydi diyor filmiyle Gance…
Gance “Süveyş Kanalı”ndan Avrupa Birliği’ne kadar pek çok büyük projenin Napoleon’un beyninde dünyaya geldiğini söylüyor filminde…Süleyman Demirel, başbakan İsmet İnönü’nün 12 Eylül 1963 tarihinde Türkiye ile Ortak Pazar arasındaki ortaklık ilişkisini kuran Ankara Antlaşması’nın imza töreninde yaptığı konuşmadan şu alıntıyı aktarmıştı:“Avrupa Birliği ya da Ortak Pazar tarihi boyunca insan zekâsının vücuda getirdiği en cesur eserdir. Milletler topluluğu için yeni bir dönem başlamaktadır. Bu, müstakbel/ gelecek nesillere bırakılacak en büyük mirastır. Bu antlaşma Türkiye ve Avrupa’yı ebediyete kadar bağlamaktadır.”
Napoleon’a Fransız devriminden önce Brienne Askeri Lisesi’nde çok iyi eğitim verildiğine işaret ediyor, Gance Napoleon filminde (1927)
Napoleon kuşkusuz bir strateji dahisiydi…Subaylarının isimlerini hatırlama konusunda olağanüstü (fil) hafızasına sahipti…Otoritesini kendinden üst sınıftan olan kişilere kabul ettirme konusunda da olağanüstü bir yeteneğe sahipti…Bakışlarıyla adeta Rasputin gibi hipnotize yeteneği olduğu bile ima edilir, onu tanıyanların anlatımları okunduğunda…
Bence Filmdeki en etkileyici bölüm çocuk Napoleon’un askeri okuldaki yaşamı…O dönemde Fransa’nın 28 milyon yoksul vatandaşı 4000 aile tarafından sömürülmekteydi…Kıtlık, açlık çok yaygındı…
Fransa’da Krallık dönemine son verilen, bazen günde 300 kişinin giyotinle öldürüldüğü, toplamda 12.000+ kişinin çoğu zaman keyfi gerekçelerle, suçlamalarla, ithamlarla idam edildiği terör dönemi de filmin bölümlerinden bir tanesi…Fransız devriminin Leon Trotsky’si Robespierre’in İngiltere’de Kralı idam ederek Krallık rejimine son veren Oliver Cromwell’e hayranlığını da vurguluyor Gance dev filminde…
Ancak filmde gördüğümüz gibi 1796’da İtalya istilasına katılan Fransız askerler (35.000 kişi+) ayakkabıdan, giysiden, üniformadan, yiyecekten yoksun İtalya’yı soyup soğana çevirmeyi amaçlayan, yağmacı, talancı, yoksulluk içinde kıvranan yarı çıplak, yarı aç çapulculardı…
Napoleon 1803-1815 arasında çıkardığı savaşlarda milyonlarca insanın öldürülmesine yol açmıştı…1812 Rusya seferi bozguna dönüşen (Hitler Haziran 1940’ta mezarını ziyaret ettiği Napoleon’u aşarak onun başaramadığı Rusya istilasını başarmaya çalışmıştı), Rusya’da aç kalan Fransız askerleri atlarını yiyen, 1815’te Waterloo’da etkisiz hale getirilen, St. Helena adasında İngilizler tarafından yavaş yavaş arsenik verilerek zehirlendiği iddia edilen Napoleon kendisinden 6 yaş büyük Josephine’le nikahına İtalya işgal planlarını hazırlamaya daldığından çok gecikmeli olarak gelebilmişti…
Aynı anda pek çok erkeği idare edebilen Josephine en kıdemli seks işçileri kadar deneyimli bir kadındı…Genelevde çalışan seks işçisi gibi giyinmek Fransız üst sınıfı, burjuva kadınlar arasında çok yaygındı…Aynen Mısır firavunlarının dönemindeki üst sınıf kadınlar gibi giyiniyordu Fransız burjuvazisinin kadınları... Prof. Dr. İlber Ortaylı Firavun döneminden bir heykeli göstererek, “Bu hatunların kılığı, sarayda tangayla geziyorlar. Afrika’nın kabileleri gibi çıplak görünmekten sıkıntıları yok” demişti…Ortaylı, bir heykeli göstererek “Bakın bu hatunların kılığı saraydaki kılık; tangayla geziyorlar, setriavret yerleri kapalı. Çok ilginç. Firavun nü halde. Bir garip şey bu böyle. Afrika’nın kabileleri gibi çıplak görünmekten, resmedilmekten sıkıntıları yok” dedi.
Napoleon Hitler gibi çok sayıda kadın hayrana sahipti…Kadınlar devletleri idare edenlere bayılır! İktidarın gözü kör olsun! Kadınca Dergisi’nin yaptığı bir ankette dönemin Başbakanı Turgut Özal Türkiye’nin en seksi 10 erkeğinden biri olarak seçilmişti!
Savaş ve Barış (1965)
İkisi de Sergei Bondarchuk tarafından yönetilen "Voyna i mir-War and Peace" (1965; tam uzunluğu 7 saat 33 dakika; benim bulup seyrettiğim versiyonun uzunluğu: 6 saat 43 dakika 26 saniye) ve "Waterloo" (1970; 134 dakika; Rusya için hazırlanan versiyonu: yaklaşık 4 saat)...
Bu iki film en büyük hayranı Adolf Hitler olan Napoleon'un 1812 Rusya istilasını ve yine Napoleon'un 1815'te Belçika'daki son savaşını konu alır...Napoleon yaklaşık 6.500.000+ insanın öldürülmesinden sorumluydu...
Tolstoy'un aşk, dostluk, insanlık durumu, ölüm korkusu, ölümden sonra ne var? , dindarlık, sınıf ilişkileri, vatan sevgisi, savaş meydanlarındaki katliamlar ve savaş meydanlarının dışındaki sivillere yönelik suçlar gibi temaları harmanladığı "Savaş ve Barış" (ben 403 dakika 26 saniyelik versiyonu seyrettim) filmi Napoleon'dan 24 yaş yaşlı Rus Mareşal Mikhail Kutuzov'un "Fransız istilacılar açlıktan dolayı atlarını öldürüp yiyecek; bunu bizimle savaşan diğer ülkelerin ordularına da yaşatmıştım," öngörüsünü hayata geçirmesinin de öyküsüdür...
Rusya istilasında iki taraftan toplam insan ölümü 1.000.000'u geride bırakmıştır...Fransızlar bu istilada Rusya'nın paha biçilmez hazinelerini yağmalarken Rus kadınlara da tecavüz etmişlerdi...
Fransa'da iktidarı ele geçirdikten sonra deli saçması buyruklarına bile itiraz edilemeyen bir konuma gelen Napoleon Eylül 1812'de 685.000 kişilik ordusuyla Moskova'yı işgal edip yaksa bile hem Rus halkının direnişine, hem açlığa, hem Rusyanın kutup soğuklarına, çamurlu arazilerine, bataklıklarına, uçsuz bucaksızlığına yenik düşmüştü...
Tolstoy'un romandaki temel mesajı şöyleydi: "Kötü, art niyetli insanlar bir araya gelip birlikte hareket edebiliyorsa, iyi niyetli, dürüst, namuslu insanlar da bir araya gelip birlikte hareket edebilmelidir"
“Savaş ve Barış” (1965) 2010'da çekilseydi 800 milyon dolarlık bir harcama gerektirecekti...Film ekibi 1960'tan 1965'e kadar aralıksız çalışmıştı...
“Savaş ve Barış” filmine beyazperdeye uyarlandığı Tolstoy romanının (1865-1869) tam 100. yıldönümünde (1969) Los Angeles’ta Altın Küre & OSCAR ödülü kazandırılması benzersiz bir zamanlama ve halkla ilişkiler zaferidir.
“Voyna i mir / War and Peace” (1966) Rusların “Savaş ve Barış”ı kusursuzluğuyla, yönetmen, görüntü yönetmeni ve giysi tasarımı dallarında üç OSCAR adaylığı elden ve yılın en iyi yabancı filmi dalında Altın Küre kazanan İtalyan yapımı Tolstoy uyarlaması “War and Peace-Savaş ve Barış”ı (1956 ; yönetmen: King Vidor) adeta ezmiştir.
147 dakikalık ilk bölümü 1965 Moskova Film Festivali’nde büyük ödülü kazanan, tamamı 427 dakika süren “Savaş ve Barış”ın Rus uyarlaması 1966’da Sovyetler Birliği sinemalarında gösterime sunulmuştur.
Sergei Bondarchuk Sovyetler Birliği’nin bütün olanaklarını seferber ederek filmini, ilk kez 1869’da kitap olarak basılan, Leo Tolstoy’un aynı adlı romanının 100. yılının dünya çapında bir kutlamasına dönüştürmeyi başarmıştır.
“Savaş ve Barış” filmine beyazperdeye uyarlandığı romanın (1865-1869) tam 100. yıldönümünde (1969) Los Angeles’ta Altın Küre & OSCAR ödülü kazandırılması benzersiz bir zamanlama ve halkla ilişkiler zaferidir.
O dönemin parasıyla “Savaş ve Barış”a en az 100 milyon dolar ve yedi yıllık emek harcanmıştır. Amerika Birleşik Devletleri’nde yabancı film OSCAR’ını (14 Nisan 1969’da sahiplerini bulan 41. OSCAR ödüllerinde) kazanan “Savaş ve Barış”ı Sovyetler Birliği sinemalarında 135 milyon 300 bin kişi seyretmiştir.
Sergei Bondarchuk’un ölümsüz filmi “Savaş ve Barış” Los Angeles’ta yabancı film dalındaki Altın Küre’ye de layık bulunmuştur…Filmin sanat yönetmeni dalında bir OSCAR adaylığı da bulunmaktadır.
“Waterloo” (1970)Sergei Bondarchuk yaşadığı dönemde 6 milyon 500 bin kişinin ölümüne yol açtığı hesaplanan Napoleon’un 1812’deki Rusya istilasını ve bozgununu anlattığı “Savaş ve Barış”tan sonra Napoleon’un 18 Haziran 1815 Pazar günkü son savaşını “Waterloo”da anlattı.Rus versiyonu 4 saati bulan bu filmin bütçesi de 25 ila 35 milyon dolar arasındadır.Napoleon Bonaparte rolünde “In the Heat of the Night-Gecenin Sıcağında”ki oyunculuğuyla OSCAR kazanan Rod Steiger’ın olduğu bu film “Waterloo Savaşı” adıyla ve kısa versiyonuyla 1972’de Türkiye sinemalarına geldi...
Stanley Kubrick bu filmden sonra Napolyon filminden vazgeçti…
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK:NAPOLEON BONAPARTE ARKASINA BİR SÜRÜ ÇEŞİTLİ MİLLİYETTEKİ İNSANI TOPLAYARAK MACERA ARAMAYA ÇIKTI VE BUNUN İÇİNDİR Kİ YARI YOLDA KALDI...BEN, BİR ANADAN BİR BABADAN GELEN KARDEŞLERİMLE KENDİ VATANINI KURTARMA DAVASI YOLUNDAYIM...NAPOLEON TAÇ VE ŞEREF PEŞİNDE KOŞAN BİR MACERACIDIR."
Mustafa Kemal Atatürk, şan, şöhret, fetih, istila peşinde koşarak milyonlarca insanın katledilmesinden sorumlu Napoleon Bonaparte'ı ve yaşadığı dönemi Napoleon uzmanları kadar yakından incelemişti... Mustafa Kemal Atatürk'ün Fransız İhtilali dönemine de özel bir ilgisi vardı... Mustafa Kemal Atatürk, Büyük İskender ile Napoleon'un istilaya, fethe, elde tutamayacakları kadar büyük toprakları işgale doymamasını ve azgın hırslarını kendisine hiçbir zaman örnek olarak almadı...
HİTLER FANATİK NAPOLEON HAYRANIYDI
Adolf Hitler Napoleon'un sadece Rusya seferinde 600.000'e yakın Fransız askerinin öldüğünü kitaplardan okuyup öğrendiği halde "Napoleon'un fetihlerinin ötesine sadece ben geçerim, Napoleon'un başaramadıklarını sadece ben başarırım" saplantısına / fikrine kapıldı...1940'da Alman ordusu O'nun emirlerini yerine getirerek 1871'den sonra ikinci kez Fransız ordusunu teslim aldı...Bu özgüvenle fanatik hayranı olduğu Napoleon'un mezarını ziyaret etmek için Paris'e koştu...Hitler Paris ziyaretinden bir yıl sonra 3 milyon askerle Rusya'ya saldırdı.Alman orduları en ön cephede savaşan Stalin'in oğlunu bile esir alacaktı.
ADOLF HİTLER: "NAPOLEON RUSYA'YI İŞGAL EDEYİM DERKEN MOSKOVA'YA ÇOK YAKLAŞMASINA RAĞMEN RUSYA'YI İSTİLA ETMEYİ BAŞARAMADI.BENİM KOMUTAM ALTINDAKİ WEHRMACHT (ALMAN ORDUSU) RUSYA'NIN TAMAMINI ELE GEÇİRMEYİ BAŞARACAKTIR." DİYORDU...