Ülkemizin ormanları cayır cayır yandı yaz boyu. Önleyemedik, söndürmede yetersiz kaldık çoğu yerde. İnsanlarımızın tepkileri yoğun. Bu bağlamda sosyal medyada yapılan çeşitli paylaşımlarda," Bodrum'da yanan orman alanlarına otel yapılıyor" şeklinde iddialar yer aldı. Orman alanlarının bilerek ve isteyerek yakıldığı, orman vasfının kaybeden bu alanların imara açılarak, oteller inşa edildiği ileri sürüldü. 2000 'den sonra hep aynı senaryonun uygulandığı, sipariş üstüne belirli orman alanlarını yakan iş kolunun türediği iddia edildi.
Orman yangınlarına tepki gösteren yurttaşlar da, “Bu cennet ülke, hiçbir dönemde bu kadar mahvedilmedi. Her yönden, acımasızca, vicdan yok, Vatan sevgisi yok." , " Türkiye’mizi rant içi yakanların ciğerleri yansın" , "Sadece Bodrum değil bütün ülke parmaklarımız arasında kayıp gidiyor...seyrediyoruz" şeklinde paylaşımlarda bulundular. Bir yurttaş da sordu: “ Esas merak edilmesi gereken bu imara açma yada imar plan tadilatlarını hükümet kurumları resen mi yapıyor yada ilgili belediye meclisince mi yapılıyor?”
Bu tür iddialar ve tepkiler üzerine Orman Genel Müdürlüğü bir açıklama yaparak, "Yanan orman alanlarına otel yapılıyor şeklindeki iddiaların gerçeği yansıtmadığını" bildirdi. Açıklamada, Muğla Milas Güvercinlik Koyu'nun 1987'de turizm merkezi olarak ilan edildiği hatırlatılarak, bu bölgedeki 42 hektarlık ormanlık alanın 1991'de Kültür ve Turizm Bakanlığına tahsis edildiği belirtildi. Tahsis edilen alanlara üç otelin inşa edildiği kaydedildi. Açıklamada, Anayasa'nın 169. maddesindeki "Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir" hükmü gereğince yanan orman alanları tekrar ağaçlandırılmaktadır" denildi.
Öte yandan sosyal medyada yapılan başka paylaşımlarda da Bodrum Cennet Koyu'ndaki Cengiz İnşaat ve Bulgari ortak yapımı "muazzam çalışmanın" devam ettiği hatırlatılarak, "arazinin topoğrafyası değişmiş. Bu turistik tesis ve villalar geniş bir sahil şeridine yayılmış durumda. Şu andaki görüntü ürkütücü. Son derece üzücü" gibi ifadelere yer verildi. Yurttaşlar çevresel nitelikte gördükleri sorunlara ilişkin görüşlerini bu şekilde paylaşımlarla dile getiriyorlar.
Ülkemizde çevre sorunları ciddi boyutları. Bu çerçevede, akvaryum niteliğindeki kıyıları, arkeolojik kalıntıları, çok sayıda endemik bitki türü, bol oksijeni ile keyifli bir yaşam imkânı veren Akdeniz, Ege sahil şeridi tehdit altında. Ağaçlar tehdit altında. Doğaya adeta bir kıyım uygulanıyor. Doğaya uyguladığımız kıyımı bu kıyılarımızın yanı sıra diğer bölgelerimizde de gözlemek mümkün.
Akdeniz kıyılarımızdaki muz ağaçlarının yerlerinde yeller esiyor artık. Dışarıdan muz ithal etmek durumundayız. Keza turunç bahçeleri de tehdit altında, her yerde çirkin binalar boy göstermekte. Dere yatağına bina inşa eden biziz, sel olduğunda sular altında kalan insanların ardından gözyaşı döken de biziz. Zeytinlik alanda zeytin ağaçlarını söken, çamları kesen, yakan, onca ağaca, orman canlılarına acı çektiren biziz.
Doğayı koruyucu yasalar umurumuzda değil. Para gelsin de, ağaçlar kesilmiş, hayvanlar aç kalmış, yanmış kimin umurunda.
Çevrenin tahrip edilişine, yönetmeliklere uyulmayarak çevre sorunlarının yaşandığına her daim tanık oluyoruz. Ülkemizin her yöresinde "cennet burası" dedirtecek yerler mevcut. Birileri bu yerleri adeta "cehenneme" çevirme uğraşı içindeler. Cinnet geçirmemek elde değil.
Çevre sorunlarından denizlerimiz de payını alıyor. Denizlerimiz de çevre kirliliği nedeniyle can çekişiyor. Kirliliğin kaynağı, yanlış politikalar, çevre duyarlılığını yitirmiş, uluslararası ve ulusal kurallara uygun yapılmayan, işletilmeyen kimi tesisler, balık çiftlikleri, gemiler, tekneler, marinalar. Pek çok sahilimiz atılan atık pis su ve çöpler nedeniyle kirlilik alarmı veriyor.
Türkiye Akdeniz'in korunmasına yönelik pek çok uluslararası sözleşmeye taraf. Ancak taraf olmak yetmiyor. Çevreyi korumaya, yasa çıkarmanın yetmediği gibi. Önemli olan herkesin çevreye duyarlı olması. İnsanda çevre bilinci yoksa ne tür düzenleme yaparsan yap bir noktada yetersiz kalıyor. Ancak umudu yitirmemek gerek.
Çevreye duyarlı, doğaya duyarlı, bilinçli bir gençlik yetişiyor. Dünyanın her yerinde, her canlıya yapılan her türlü haksızlıktan canı yanan ve bu haksızlığa tepki gösteren, direnen bir gençlik yetişiyor tüm dünyada. Gezegenimize sahip çıkan, üzerindeki tüm ağaçlara sahip çıkan, ağaçları, canlıları düşünen bir gençlik yetişiyor dünyada.
Bizim gençlerimiz de bu gençlerin içinde. Kendi sorunlarını, dertlerini, kaygılarını bir yana bırakıp dünyanın çevre sorunlarını, Türkiye'nin çevre sorunlarını dert ediniyorlar. Yeşile, çevreye, iklim değişikliğine duyarlı bir gençlik. Bu gençlik tüm dünyada birilerini rahatsız ediyor, sinirlendiriyor, uykularını kaçırıyor. Varsın rahatsız olsunlar, sinirlensinler, uykuları kaçsın…