Bizimki gibi ülkelerde “ koltuk aşkı” başkadır. Koltuğa bir kez oturuldu mu, kaptırmamak için kalkılmaz! Bu defa “ koltuğa yapışıp” kalınır. Hiç bir güç bu noktadan sonra, koltuğa yapışanı kaldıramaz! Peki ya bunu deneyen olursa, ya da deneme ihtimali olan biri varsa; diye sorarsanız; size olacakları bir fıkrayla anlatayım:
Müdürün Personel Planlaması
“ Şirketin müdürü, sonunda herkesin zaten bildiği bir şeyi fark eder: Yaşlanmıştır. İnsan kaynakları yöneticisini çağırır ve ona net bir görev verir: “ Şirketimizde benim yerimi almak için gerekenlere sahip deneyimli, dinamik ve yetkin bir çalışan arayın. Ve onu bulduğunuzda, hemen işine son verip, kovun!”
Bu durum, iş yerlerinden, siyasete, sanata ve bilim alanına kadar her yerde işleyen bir kuraldır. Koltuğa yapışanların değişmez kuralı! Aslında “ adam harcama” kuralıdır bunun adı.
Sadece bizim toplumumuza da özgü değildir ama, genellikle bizimki gibi az gelişmiş ülkelerde yoğun olarak yaşanır bu kural! En çok da siyaset alanında ve partilerde görülür! İstifa mekanizması adeta hiç işlemez!
O yüzden de değişim, dönüşüm ve gelişim kolay kolay gerçekleşmez! Daha iyi olana geçit verilmez. Çünkü koltuğa yapışanlar, bir süre sonra kendilerini “vazgeçilmez” sanmaya başlar! Her şeyi, herkesten çok onlar bilir! Bu tiplerin, başarısızlıklarını başkalarına fatura etmekte üstlerine yoktur! Hiçbir başarısızlıkta sorumluluk almazlar! Çok sıkıştırıldıklarında; hep haklı gerekçeleri ve hep bir mazeretleri vardır!
Her şeyin bir sonu olduğunu kabul edemeyen, “ koltuk sevdalıları” için Victor Hugo’nun bir sözü var:
“ Yerini vaktinde terketmeyi bilmek, gerçek olgunluktur, sadece acizler kalmakta ısrar eder.”