Seçimler ve onca yaşananlardan sonra, sanıyorum ülkenin yurttaşları yaşadıklarını, Mustafa Kemal Atatürk'ün yaptıkları ile özümseyip, bir kez daha siyasi süreçleri de gözden geçirecektir.

   Albert Einstein,  siyahilerin olduğu bir üniversitede 1946 yılında ders vermeye gider.

   Meslektaşlarının neredeyse tamamı, yapılanı uygun bulunmazlar  ve onu kınalar.

    Medya da olayı görmezden gelir, haberleştirmez, yayınlamaz. 

  O günün anısına  çekilen bir resimden başka bu güne bir bilgi ve belge de kalmamıştır.

    Dünyanın en modern toplumlarının nasıl bir bağnaz dönemden geçip de bu günlere geldiklerini siz düşünün.

   Şimdi geriye baktıklarında hem bu yaşananlardan utanıyor, hem de ne kadar saçma buluyorlardır kimbilir. 

   Günümüzün normalleri, hele adalet, kalkınma, özgürlük deyip iktidar  olanların yasakları, ayıpları ya da tabuları da gelecekte insanlara ne çok tuhaf gelecektir.

   Einstein, yaşamı boyunca hiçbir üniversitenin bu tür konuşma davetini kabul etmemiştir ama bu küçük üniversitenin davetini özellikle kabul eder.

    Orada da şu açıklamayı yapar: "Amerika Birleşik Devletleri'nde siyahileri beyazlardan ayıran bir yasa var. Bu ayrılık siyahilerin hastalığı değildir. Beyaz insanların hastalığıdır. Bu konuda sessiz kalmaya niyetim yok."

    Toplum lideri, en zor zamanda toplumun önünü açan, cesurca onu bu süreçten çıkarıp, ileriye götürendir. 

   O zamanlar Einstein'ı kınayanlar, daha sonra da onu, bu öncülüğü ve cesareti ile alkışlarlar. 

   Sorumluluk almadan, önderlik etmeden, örnek olmadan toplumun kendi kendine değişmesini beklemek, Hızır gelsin de bizi bu dertten kurtarsın demek gibi bir şeydir. 

   O yüzden aydın sorumluluğu, önce kendilerini bu toplumun bir parçası görmesi ile başlar. 

   Değişimi toplumun kendinden beklemek, saflık olur.

    Toplum da, siyasi yalakalığı ve kuyrukçuluğu bir kenara bırakıp, sorunlarının farkına varıp, çıkış için önce kendine de inanması gerekmektedir.

    Yoksa, alınan yardımlar, avantalar, hatta rüşvetler bile birilerini bir yere götürür ama kendilerinden sonra gelen nesillerin ahından kurtulamaz.

   Şimdi ise aydınların cesaretli, toplumun da sorunlarının farkında olması gerekir;

   Yoksa, tarihin kırık dökük sayfalarında pek de hayır ile yad edilmez.