Önceki yazıda, ünlü bir başbuğun ordusuyla o bölgeye geldiği özellikle belirtilmişti. İşte O başbuğ ve ordusu Orta Doğu’yu Haçlı yönetimlerinden ve hegemonyasından kurtardı… Ne demek istediğimi pek çok okuyucumuz anlayamamış olabilir. Gerçek şu ki; Türk unsurlar tarafından Selahaddin’in uyduruk yönetimine son verildikten sonra; komutan ve devlet adamı Aybey tarafından, İ.S. 1250 yılında Mısır’da bir Türk Devleti kuruldu. Aybey tarafından kurulan bu Türk devleti, önemli Türk atalardan biri olan BAYBARS’ın Başbuğluğu döneminde Ortadoğu’nun en güçlü devleti durumuna geldi. Devletin adı “ed – Devletü’t – Türkiyye” TÜRKİYE DEVLETİ (1250-1517). Devletin adı bu, resmi yazışmalarda adı bu, 267 yıl bu devletin adı “Türk Devleti”. Ancak Arap tarihçiler bu Türk Devletinin adını, kasıtlı olarak ‘Memlûk/köle’ devleti olarak kendi kayıtlarına geçtiler. Bizim sözde tarihçilerimiz de Araplar gibi Memlûk/köle dediler, böyle yazdılar, okullarımızda Türk çocuklarına böyle okuttular, günümüz de bu ahmaklık sürmekte…
Başbuğ Baybars Devleti çok güçlü duruma getirdikten sonra, ordusunun başına geçerek Suriye’ye yöneldi. 1265 yılında Suriye taraflarında Haçlıların elinde ve yönetiminde olan bütün kaleleri ve şehirleri geri aldı. 1268 yılında da Hatay Haçlı Prensliğini ortadan kaldırdı. Böylelikle Ortadoğu’daki Haçlı zulmü sona erdi. Türk yönetimi yeniden bölgeye egemen oldu.
Daha sonrasına bakalım: Ortadoğu, Haçlılardan ve sapık inançlılardan kurtarılıp, söz konusu topraklarda Türk yönetiminin yeniden egemen kılınması, Haçlı seferlerinin sonu mu olmuştur? Hayır. Osmanlı İmparatorluğu yıkılıncaya kadar (1915 – 1918) kutsal topraklarda Haçlılar hiç egemen olamadılar. Ancak bu arada Haçlı seferleri hep devam etti. Onlar kendilerine düşman olarak Türkleri seçmişlerdi ya… İşte o Türkler; Selçuklu İmparatorluğunun yıkılmasından sonra, küllerinden yepyeni bir İmparatorluk doğmaktaydı. Hemen saldırılara başladılar. Osmanlı İmparatorluğu zamanlarında yapılan haçlı seferlerini teker teker anlatmak, irdelemek elbette kısaca hatta özet olarak bile anlatılmaya kalkılsa bu yazının dışında özellikle ele alınmalı. Ancak duruma şöyle bir bakabiliriz: Osmanlı İmparatorluğuna yapılan saldırılar; birden çok Avrupa devleti ve ordularınca yapılmıştır ve Papalık mutlaka organizatör olarak rol almıştır. Yani Osmanlı ile Avrupalıların savaşlarının tamamı Haçlı saldırısıdır. Her saldırdıklarında toprak ve itibar kaybetmişler ama asla pes etmeyerek, inatla haçlı seferlerine devam etmişlerdir. Türklerle kara savaşlarında başa çıkamayacaklarını anlayınca Akdeniz’de sürekli sorun çıkartmaya başladılar. Türkler denizciliğe önem verip, donanmalar kurunca bu kez denizden saldırıya geçmişlerdir. Deniz savaşlarından en önemlisi bilindiği gibi Preveze deniz savaşıdır. Bir tarafta, Osmanlı İmparatorluğu’nun Akdeniz Donanması var. Diğer tarafta ise; Denize kıyısı olan bütün Haçlı devletlerinin birleşik donanması, denize kıyısı olmayan Haçlı devletleri ise asker, malzeme ve para katkısı yaparak oluşturdukları, o çağda dünyanın en büyük donanması. Bu oluşturulan birlik Haçlı donanmasıdır ve yapılan da bir haçlı saldırısı - seferidir. Sonuç malum… Bir başka örnek; I. Dünya savaşında Haçlılar yine birleşerek Türk Milletine saldırdılar. Olmadı, bütün dünyadan asker topladılar, Haçlı devlet ve milletlerinin hemen hepsi birlik oldu (Almanlar hariç ama onların kendilerince iç – çıkar çatışması gerekçelerinden…). Sömürgelerinden dahi asker toplayıp getirdiler. Savaş gemisi olan Haçlı devletleri, o zamanın en vurucu zırhlı savaş gemileriyle muazzam bir Haçlı donanması oluşturdular. Önce denizden, olmadı sonra karadan saldırdılar. O muazzam Haçlı ordularını ve Haçlı donanmasını, o günün dünyaca ünlü, tecrübeli komutanları yönetmekteydi. Karşılarında ise Yorgun ama cesur Türk Ordusu, birbirinden değerli Türk komutanları ve 34 yaşındaki Albay Mustafa Kemal vardı. Sonuç malum… Çanakkale saldırısı da bir Haçlı Seferi idi. Bu savaşın devamında; Anadolu’ya her taraftan saldırmaları da bir Haçlı Seferi idi. Kurtuluş savaşının da sonucu malum…
Haçlı seferleri ve saldırıları hiç durmadı. Osmanlı İmparatorluğu’nun küllerinden doğan Türkiye Cumhuriyeti’ne Başlangıçta saldırmadılar, özellikle Atatürk zamanında, bazı yoklamalar çekildi ama genelde pusuda beklediler. Başbuğ Atatürk’ün ölümünden sonra hemen saldırıya geçtiler; bu kez silahla değil ‘barış’ kavramını kullanarak, kalkınmamıza sözde yardım ederek (aslında kalkınmamızı engelleyerek) çok çeşitli konularda anlaşmalar imzalatılarak emellerine ulaşma yolunu seçtiler. Böylece bizi (çaktırmadan) yönetmek girişimlerinde epeyce yol aldılar. Bu arada yeni yetişen nesillerimizi, dilimiz ve tarihimizden kopararak yozlaşma sürecine soktular. Gençlerimizin hatta küçük çocuklarımızın, öz kültür değerlerimizden kopmaları için halen yoğun bir çaba içindeler. Söz konusu politik oyunlar halen sürmekte. Silahsız çalışmalarının yeterli olmadığı yerlerde askeri müdahale hatta savaşa başvurarak bizi çember içine almaya çalışmaktadırlar… Haçlılar için yegâne düşman Türklerdir çünkü onlara Türklerden başka hiçbir ulus karşı çıkmadı, hatta onlara destek oldular. Haçlıları organize edip saldırtma işini Papalık üstlenmişti ya; son zamanların Papası 16. Benedikt hakkında, Araştırmacı Yazar Aytunç ALTINDAL (Tini şad olsun) şöyle yazıyor; “Papa’nın Türkiye’ye bakışı kendinden önceki II. Jean Paul gibi negatiftir. Ancak İslam alemi ve Arap dünyasıyla arası iyidir.” Evet ne hazindir ki Araplar hatta İran Haçlılarla günümüzde de dostturlar. Günümüzde Türk Milletini uyandırmaya yönelik fikir – görüş ve yazılar için ‘boş verin bunlar komplo teorisi’ diyerek; çabaları boşa çıkartma, apaçık bilgilerin üzerini örtme gayretine girmişlerdir. Onların böylesi tutumları karşısında kendimi savunmak için sözü uzatmayacağım. Sadece bir örnek vermekle yetineceğim. Bilindiği gibi Haçlıların ileri gelenleri ABD’de yaptıkları önemli toplantıdan sonra Irak’a saldırı kararı ile ilgili olarak, zamanın ABD başkanı, basın mensuplarının önünde ‘bu bir Haçlı seferidir’ demişti. Bu açık itirafı örtbas etmek istediler. Oysa öyle kıvırıp bükmeye gerek olmayacak kadar açıkça söylenmişti. Kendisi de bir Hıristiyan olan Mike PAİNE, bakın ne diyor: ‘Son Haçlı seferi’ başlıklı yazısından “… Biz yine de Bush’un geri alma teşebbüsüne rağmen bu olaydaki sözcük seçiminin uygun olduğunu ifade etmek zorundayız. Ne de olsa hem George Bush hem de Tony Blair, Hıristiyan inançlarıyla nitelendirilmişlerdir…” Ne demişlerdi: ‘Biz Irak’a demokrasi getiriyoruz’. Aynı yazar bu konuda da şöyle yazmış: “…. Haçlılar kendilerini Tanrı’nın işini yapıyor olarak görmekteydiler. Benzer şekilde, onları çok daha sonra izleyenler kendilerini yabanilere uygarlık getiriyor şeklinde görmüşlerdir. Ekonomik yararlar her ikisine de eşlik etmiştir….” Her şey ne kadar açık ve net! Yoksa değil mi?.. Irak’a düzenlenen Haçlı seferi de aslında bize saldırıdır. Haçlıların biz Türklere tarihler boyunca sürekli saldırmalarının elbette çok önemli bir sebebi var.
Haçlı Seferleri’ni konu alan yazı serimizin sonunda tekrar uyarıda bulunmak istiyorum: Türk Ulusu, özellikle Türk gençleri, artık uyanalım!. Yağılar içimizdekileri de kullanarak; yazılı basını ve görsel basını ele geçirmiş olabilirler. Paraca güçlü durumda olabilirler. Siyasette ve yerel yönetimlerde köşe başlarına çöreklenmiş olabilirler… Korkma! Yapılacak ilk şey; uyanmak – onların ve yaptıklarının farkına varmak ve çevremizi sürekli bilinçlendirmek olmalı. Yağılar; dernekler, vakıflar, sözde dini yapılar, sivil toplum örgütleri kurarlar. Para konusunda hiç sıkıntıları yoktur. Dikkatle bakar irdelerseniz onları teşhis eder ve neyi niçin yaptıklarını anlarsınız. Türk Ulusu için çabalayanları da kolayca fark edersiniz. Önemli bir başka konu ise; karşımıza bazı delil ve kaynaklarla çıkarak kandırma ve yanlışa yönlendirme şeklindeki uygulamalarına kanmamalıyız, onlara inanmamalıyız.
Bu yazı dizisinin oluşturulmasında faydalanılan kaynaklar:
1) HAÇLI SEFERLERİ - (ORİJİNAL ADI) CRUSADES
YAZAR: Mike PAİNE İng. İlk baskı: Pocket Essentials – 2007
Türkçe ilk baskı: Kalkedon yayınları – Nisan 2011
2) TÜRK İMPARATORLUKLARI TARİHİ - M. Orhan BAYRAK
Bilge karınca yayınları (2002)
3) Türkler Niçin Müslüman Oldu – İsmail Hami DANİŞMEND
TİMAŞ yayınları 2008
4) Arapların Gözünden Haçlı Seferleri – Amin MAALOUF
Yapı Kredi Yayınları
5) Papa 16. Benedikt – Aytunç ALTINDAL
Bir Harf Yayınları 2006
6) Özgür Ansiklopedi