Günlük
hayatta belki birçok kez duyduğumuz bir kelimedir GÜVEN. Bir insana güvenebiliyorsanız, kendinizi
onun yanında daha iyi hisseder, tereddüt etmezsiniz. Size zarar vereceğinden
kuşku duymaz, olduğu gibi kabul edersiniz.
Yanında huzur duyar, her şeyinizi paylaşabilir, kontrol etme ihtiyacı duymazsınız. Güven kaybı ise ilişkilerin kırılma noktası olur çoğu zaman. Şöyle bir örnek gösterebiliriz belki de: ilişkileri üç ayaklı bir masa gibi düşünürsek; masanın üç ayağıdır, sevgi-saygı-güven. Bir tanesi kırılsa, masa sallanmaya başlar, sonunda devrilir.
Bir bireyde güvene temel olan duygular, temel gereksinimlerinin, geçmiş yaşamındaki önemli kişiler tarafından karşılanış biçimlerine göre gelişir. Bu gereksinimler ne denli yeterli karşılanmışsa, bireyin güven duygusu da o denli sağlamdır diyor konunun uzmanları.
Güven, bir
başkasının güvenirliğine inanmak ve o kişinin yanında bireyin kendisini
güvencede hissetmesidir. Başka bir anlatımla güven, bir başkasının doğruluğuna,
dürüstlüğüne ve tutarlılığına inanmaktır denilebilir.
Birbirine çok
bağlı bir ailenin iki çocuğundan ilkiyim. Erkek kardeşimle birlikte üzerine
düşülerek, değerli birey olduğumuzun farkında olarak büyütüldük. Sorumluluk
sahibi birer birey olmamızda o yıllarda ailemizin bizlere olan güveninin
etkisinin büyüklüğüne inanıyorum.
Güven duygusu da biz insanlar için önemli. Hani o ‘’bir kez yitirildiği zaman bir daha yerine konulamayan‘’ şey GÜVEN.
Güven kişinin dünyayla ve insanlarla arasında kurduğu köprüdür. Başarılı ve sağlıklı iş ortamlarının temelinde güven vardır. Güvenin göstergelerinden biri sağlıklı ve kolay iletişimdir. İnsanlarla kurduğunuz iletişim onlara güvenip güvenmediğiniz konusunda ipuçları taşır.
Onunla konuşmakta güçlük çekiyorsanız, söyledikleri
sizde şüphe uyandırıyorsa, küçük tartışmalar büyük kavgalara dönüşüyorsa, nasıl
tepki verebileceğinden emin olamadığınız için, içinizden geldiği gibi
konuşamıyor, sözlerinizi seçerek konuşmak zorunda kalıyorsanız ona güveniniz
tam değil demektir.
Bir Çin Atasözü der ki; ‘’Eğer, oğul babasından daha iyi biri olmazsa, ikisi de başarısızlığa uğramış demektir.’’ Dünyaya geldiğimden beri burada bulunma nedenimi sorgulamışımdır.
Görünüşte zorluk olarak algılanan pek çok durum
aslında güçlenmemizi sağlayacak sebeplerden başka bir şey değildir. Hayatta
zorluk yaşamasınlar diye her türlü kolaylığı sağladığımız çocuklarımız gerçekte
kendi ayaklarının üzerinde durmayı öğrenmelidirler. Tıpkı kozadan çıkmaya
çalışan kelebekler gibi…