2023 Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. Kuruluş yıl dönümü. Cumhuriyetimizin İkinci Yüzyılına giriyoruz. Ülkemizin önemli bir özelliği genç bir nüfusa sahip olması.
Bu genç nüfus Türkiye’nin önemli bir güç kaynağı. İkinci yüzyılda önemli görev ve sorumluluklar üstlenecek gençlerimizin eğitimi, çağdaş bilimi, çağdaş teknolojiyi yakalamaları büyük önem taşımakta. Gençlere yönelik politikalar belirlenirken bu hedef göz ardı edilmemeli. Kapsamlı bir gençlik politikasına gereksinim var. Yasalarda gençlere yönelik düzenlemeler yeterli denemez. Gençlerin, sosyal, ekonomik ,kültürel hayatına ve siyasi tercihlerine yönelik araştırmalar da keza yetersiz. 10 yıl önce bir araştırma vakfı (SETA) Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın katkılarıyla “ Türkiye’nin Gençlik Profili” adlı bir çalışma yapmıştı. O tarihte çalışma “ Türkiye’nin en geniş çaplı gençlik çalışması “ olarak nitelenmişti. O tarihten bu yana çocuklar büyüdü, genç oldu, profil değişti.
Günümüzde gençler üzerinde sınırlı bazı araştırmalar görülüyor. Gezici tarafından yapılan bir araştırmada, özellikle Z kuşağı adı verilen gençler üzerinde durulmuş. TBMM ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Z kuşağının tercihinin seçimlerin kaderi üzerinde etkili olacağı belirtiliyor. Türkiye’de 2000-2006 arasında doğanların sayısı 6 milyona yakın. Bu ülke genelindeki seçmenin neredeyse % 12 sine denk geliyor. Gezicinin araştırmasına göre, 2023 te ilk kez oy kullanacak genç seçmenin %75’i Cumhur İttifakına oy vermeyecek. Gezici, umutsuz olan, işsiz kalan, ekonomik anlamda derin sıkıntılar yaşayan gençlerin siyasete mesafeli, güvensiz tavırlarına işaret ediyor.
Tanıdığım üniversiteli gençlere şu soruyu yönelttim: “Z kuşağı gençlerinin öncelikli ilgi alanları ve sorunları nedir, siyasete bakış açıları nasıldır?” Anadolu’nun çeşitli şehirlerinde öğrenimlerine devam eden bu gençlerden dikkat çekici, düşündürücü yanıtlar aldım. Bu soruyu sınıf grubuna ilettiğini ve gelen yanıtları birleştirdiğini söyleyen bir uluslararası ilişkiler öğrencisi şunları yazmış: “Üniversiteye girişte barajın kaldırılması üniversiteye olan talebi de artırdı. Haliyle mezun sayısı da artacak. Bu aynı zamanda diplomalı işsizliğe de sebep olacak. Zaten açılan kadrolarda Türkiye’nin en iyi üniversitelerinde eğitim gören kişiler yer alıyor. Öte yandan, kitaplar çok pahalı. Aylık bir okuma listesi yapmak için, diğer ihtiyaçlarını kısman gerekiyor. Giyim ,gıda, ulaşım fiyatları da çok yüksek. Örneğin kafelerde kahve içmek lüks olmaya başladı. En ucuz çay, kahve satan yer neresi diye araştırmaya başlıyoruz. Menüde önce fiyatlara bakıyoruz. En ucuz yemek ne ise onu yiyoruz. Uzak yerden gelen öğrenciler tatillerde çoğu zaman ailelerinin yanına gidemiyorlar otobüs fiyatları çok yüksek. Üniversiteler bilim için gerekli ortamı sağlayamıyor. İlgi alanlarımız ve bilim için hocaların rehberliğine ihtiyaç duyuyoruz ama hocalar bu konuda ilgisizler. Sanırım onlar da bu konularda yetersiz. Genel olarak müthiş bir umutsuzluk ve karamsarlık hali mevcut. Bu umutsuzluk hocalarda da var. Sınıfa girdiklerinde “karşımda öğrenci değil, bir sürü diplomalı işsiz görüyorum. Bir yeteneğiniz varsa girişimci iseniz gidin çalışın burada ne işiniz var” söylemleri daha çok motivasyonunuzu düşürüyor . Ülkedeki bu sistem bozukluğunun, ekonomik yetersizliklerin sebebi de mevcut iktidar olarak görülüyor 20 yıldır, ülkeyi dinselleştirmekten başka hiçbir şey yapmamaları gibi. Ayni zamanda bu mevcut iktidarın yerini alabilecek gençlerin dertlerine çare olabilecek bir partinin ya da şahsın da var olabileceğinin konusunda da umutsuzluk söz konusu . Böyle geldi böyle gidecek şeklinde kabullenilmiş bir çaresizlik var aslında. Bizleri kurtaracak bir Mesih çıkacak mı bilmiyoruz .”
Devam Edecek