11 kasım 1918 tarihinde imzalanan Compiègne ve 28 Haziran 1919'da imzalanan Versailles anlaşmaları Alman gururuna, kibrine indirilen çok güçlü balyozlardı, darbelerdi...Bir bakıma ikinci dünya savaşının gerekçeleriydi buralarda imzalanan ve Alman halkını 22 yıl boyunca çok kızdıran belgeler...

Hitler çok kızmıştı ve Türkleri çok kıskanmıştı...Hitler şöyle dedi: 
"Birinci dünya savaşı müttefiğimiz Türkler Skyes Picot (1916), Sevres (1920), Mondros (1918) gibi kendilerini esir eden sözleşmeleri yırtıp atma konusunda Almanlardan hızlı ve eli çabuk davrandı...Bizden çok erken ve evvel yırttıIar...Biz Versailles ve  Compiègne sözleşmelerini  yırtmakta ne yazık ki çok geç kaldık"


BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI'NIN SONU GÖRÜNÜRKEN LONDRA'DA SKYES & PICOT (16 MAYIS 1916) , LİMNİ ADASI'NDA MONDROS (30 EKİM 1918) ANLAŞMALARI İMZALANMIŞ , 13 KASIM KASIM 1918 ÇARŞAMBA GÜNÜ 55 DÜŞMAN GEMİSİ SKYES PICOT VE MONDROS ANLAŞMALARINI UYGULAMAK-HAYATA GEÇİRMEK YANİ TÜRK TOPRAKLARINI PAYLAŞMAK İÇİN İSTANBUL BOĞAZINA DEMİRLEMİŞLERDİ...BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI'NIN SONU GÖRÜNÜRKEN LONDRA'DA SKYES & PICOT (16 MAYIS 1916) , LİMNİ ADASI'NDA MONDROS (30 EKİM 1918) ANLAŞMALARI İMZALANMIŞ , 13 KASIM KASIM 1918 ÇARŞAMBA GÜNÜ 55 DÜŞMAN GEMİSİ SKYES PICOT VE MONDROS ANLAŞMALARINI UYGULAMAK-HAYATA GEÇİRMEK YANİ TÜRK TOPRAKLARINI PAYLAŞMAK İÇİN İSTANBUL BOĞAZINA DEMİRLEMİŞLERDİ...


13 Kasım 1918) İtilaf Devletleri donanmasının İstanbul'a gelişiyle birlikte Mustafa Kemal Paşa  Cevat Abbas (Gürer) Bey'e söylediği söz: "GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER!" (Cevat Abbas Gürer, bu sahneyi hatıralarında şöyle anlatmaktadır: "İstanbul'a geldiğimiz günü hiç unutmam. Şehrin çok hazin bir hali vardı. İstanbul, düşman donanmalarının limana girmeleri felâketinin matemini tutuyor, bu büyük matemine Atatürk'ü de ortak ediyordu. Atatürk'le ben, askerî ulaşıma ait bir köhne motor ile deniz ortasında yaslanan bir çelik ormanının içinden geçiyorduk. Atatürk'ün zarif dudaklarından "Geldikleri gibi giderler!" cümlesini işittiğim zaman, mütarekenin doğurduğu derin ve elemli ümitsizliği derhal unutmuştum..."

Osmanlı Padişahı VI. Mehmet Vahdettin döneminde, İstanbul 2 defa işgal edildi: 13 Kasım 1918’de fiili olarak ve 16 Mart 1920'de resmi olarak.İşgal devletleri donanması İstanbul Limanı’nda yerlerini aldıktan sonra, Osmanlı Donanma Bakanlığı adına Deniz Kurmay Albay Ali Rıza Bey ile Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Reşat Hikmet Bey birlikte işgalcilerin amiral gemisine gittiler. Osmanlı devletini temsilen, işgal donanmasına padişahın 'hoş geldiniz' dileklerini ilettiler29 Mayıs 1453’te Fatih Sultan Mehmet Han tarafından fethedilen ve son Osmanlı Padişahı 6. Mehmet Vahdettin döneminde işgal edilen İstanbul’u, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa 2 Ekim 1923’te fiilen işgalden kurtardı. 


Hindistan'ın kurucusu Mahatma Gandhi suikastle öldürülmeden hemen önceki günlerde Mustafa Kemal Atatürk'ü anlatmıştı:

 "Mustafa Kemal Atatürk'le ve Türk halkıyla Hindistan halkı ilişkisinin çok uzun bir hikayesi var...26 Eylül 1923'te İngiliz ordusu İstanbul'dan askerlerini geri çekme operasyonunu başlattı...2 Ekim 1923'te İstanbul'dan son işgalci askerler ve generaller de çekilmiş oldu...Bu olay, bu haber ben ve arkadaşlarımı çok mutlu etti; aramızda bir sevinç dalgası dalgalanması yarattı...İngilizler en azından Türkiye'de yenilmişti, yenilgiyi ve yenildiklerini kabul etmişlerdi...Bu olay ben ve arkadaşlarıma ilham ve esin kaynağı oldu...

Mustafa Kemal ve arkadaşları İngiliz, Fransız, İtalyan, Yunan ordularını Türkiye'den kovmuştu...Belki, günün birinde ben, arkadaşlarım ve Hindistan halkı da İngiliz ordusunu Hindistan'dan kovmayı başarabilirdik...Aramızda konuşuyorduk-tartışıyorduk: "Neden olmasın? Belki bizde İngiliz ordusundan kurtulmayı başarabiliriz!

"Hindistan'da, İngiltere'de, Güney Afrika'da, İtalya'da nerede bulunursam bulunayım İngiltere'nin resmi görüşlerini yansıtan yayan gazeteleri takip ediyordum...Çünkü vatanım Hindistan İngiliz sömürgesiydi...Dünyadaki en önemli gazeteler Mustafa Kemal'den Gelibolu-Gallipoli - Dardanelles -Çanakkale Savaşları sırasında (1915'te) söz etmeye başlamıştı...Mustafa Kemal ile ilgili haberleri takip etmeye başladım o dönemde...Mustafa Kemal henüz General değildi hatta Gelibolu savaşlarındaki üstün savunmasıyla albaylık rütbesi kazandı...Rütbesi yüksek olmayan bir subayın dünya gazetelerinde haber haline gelmesi benzersiz bir durumdu, olaydı. Kendisini okuma yazması ve İngiliz gazetelerine erişebilecek parasal imkanları olan Hindistanlı yurt severler takip etmeye başladı...

Onunla ilgili haberleri gazetelerde dikkatle arar-araştırır olduk...13 Kasım 1918 Çarşamba günü İstanbul Dolmabahçe Sarayı önlerinde ( kimi gazeteler 55, kimi gazeteler 61 İngiliz, Fransız, İtalyan,Yunan savaş gemisi İstanbul'u işgal etmek için geldi diye yazıyordu) İngiliz, Fransız, İtalyan, Yunan savaş gemileri İstanbul'u işgal etmek amacıyla demir atmıştı...Bunu İngiliz gazetelerini okuyarak öğrendik...

Sonradan şunu da öğrendim...Aynı gün HaydarPaşa Tren İstasyonu'nda trenden inerek İstanbul'a gelen Mustafa Kemal de kuşkusuz çok üzülerek, çok kederlenerek Dolmabahçe önündeki 55 ya da 61 düşman savaş gemisini seyrettikten sonra Pera Palas Oteli'ne giderek 14 Kasım 1918'de Daily Mail Gazetesi'nden gazeteci G. Ward Price'la (1886-22 Ağustos 1961) bir söyleşi-röportaj yaptı...O söyleşiyi okumuştum...

17 Kasım 1918'de İngiliz ordusunun Türk ordusunu zor kullanarak Azerbaycan, Baku'den çıkardığını da gazetelerden okuduk...Azerbaycan'da İngiliz işgali altına girmiş oldu böylece... İngilizleri Hindistan'dan kovabilecek miydik? Ağustos 1814'te İngiliz ordusu Amerika Birleşik Devletleri'nin başkenti Washington'u ve Beyaz Saray'ı çıra gibi yakmıştı...Arkadaşlarım bu olayı da bana hatırlatıp duruyorlardı...Çok endişeliydik...İngiltere'nin güvenilmezliğini de çok iyi biliyorduk...

1821'de Yunanlıların Osmanlıya karşı saldırılarını İngilizler tezgahlamıştı...1916'da Arapların Osmanlıya saldırılarını da İngilizler organize etti...1911-1912'de Balkan savaşlarında Osmanlıya karşı savaşan ülkelerin en büyük destekçileri arasında İngiltere'de (Rusya'da ) vardı...Türk halkının altınlarını devlete bağışladığı bir olaydan da Hindistanlı entelektüellerin haberi vardı...Osmanlı Donanması'nın ihtiyacı olan 2 dretnot savaş gemisinin İngiltere'den satın alınması için Türk halkı altınlarını Türk devletine bağışladı.Dretnotların ücretini Türk devleti İngiltere'ye ödedi...Ancak 1914'te Donanma Bakanı Winston Churchill bu iki dretnot savaş gemisinin Türkiye'ye teslim edilmesine engel oldu...

İngiltere'yle ilgili Hindistan aydınlarının çok iyi bildiği bir başka şey de Almanya,Rusya ve İngiltere Kraliyet ailelerinin çok yakın akraba olmasıydı...13 Nisan 1919'da Amritsar'da İngilizler bağımsızlık talep eden 1000'den fazla Hindistanlıyı makineli tüfek ateşiyle katletti...Amritsar katliamı olduğunda nüfusumuz 250.000.000'dan fazlaydı...Ancak makineli tüfeklere ve dretnotlara sahip bir ordumuz ne yazık ki yoktu...1914-1923 arasında Türkler İngilizlerle her vesileyle savaşmıştı...Biz Hintliler de İngilizleri Hindistan'dan kovmak için her yolu denediğimizden Türklerin her türlü hamlesini yakından takip etmek için İngiliz gazetelerine abone olmuştuk...Biz Hintliler diyorum ancak Hindistan halkının büyük bölümünün okuma yazması yoktu ve okuma yazması olanların büyük bölümünün İngiliz gazetelerini satın alabilmek için parası bulunmuyordu...13 Nisan 1919 Amritsar katliamından hemen sonra Hindistan'ın her tarafında parası-altını olan herkes İngilizlerin Türkiye'den kovulabilmesi için gereken silah, cephane ve patlayıcıyı Türk vatan severler satın alabilsin amacıyla altın toplamaya başladı; Hindistan'da Türkiye'ye, Türk vatanseverlere yardım ve bağış kampanyaları çok yaygındı, bu konuda organize olmuştuk; birkaç yıl boyunca toplanan altını belirli aralarla (birkaç ay arayla) düzenli ve sistematik olarak Türk vatan severlere ulaştırmayı da başardık; bunun çeşitli yollarını , yöntemlerini bulduk...

Hatırladığım ve beni çok üzen bir haberi kaydetmiştim...7 Haziran 1922'de Yunanistan'ın İtalya tersanelerinde yaptırdığı Jorgos Averof / Georgios Averof savaş gemisi ve diğer Yunan savaş gemileri Samsun'u bombalamıştı...Bu olay Hindistan halkını da çok yakından ilgilendiriyordu çünkü en büyük düşmanımız İngiltere Yunanistan'ın en büyük dostuydu...

NOT: Hindistan'dan Ankara hükümetine gönderilen altınlar İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan ordularının Türk topraklarından kovulması için kullanıldı...Geriye kalan para Türkiye İş Bankası'nın sermayesi oldu!

Hintli yurtseverler (ben ve arkadaşlarım) aramızda İngiltere'yi tartışıyorduk-konuşuyorduk...İngiltere'den Vikingler, Roma İmparatorluğu geçmişti...Fransa ve İspanya İngiltere'yi işgal etmeye kalkışmış ve başarısız olmuşlardı...8. Henry çok sayıda evlilik yapabilmek için Roma Vatikan Kilisesi'ne başkaldırmıştı... İspanya, Fransa İngiltere'yi işgal edememişti...İngilizler Napoleon Bonaparte'ı bir adaya hapsetmişti...Almanya Kasım 1918'de İngiltere ve ortakları karşısında yenildiğini-savaşı kaybettiğini kabul etmişti...

Ben ve arkadaşlarım "İngiltere'nin yenilip yenilemeyeceğini tartışıyorduk... Bazı arkadaşlarıma göre dünyanın en güçlü savaş gemilerine sahip İngiliz donanmasını yenmek mümkün değildi; böyle düşünen ve düşüncelerini ilan eden, açıkça ifade eden arkadaşlarımın sayısı çok fazlaydı...

1940'ta Hitler de İngiltere'yi işgal etmeye çalıştı ve başarısızlığa uğradı...1930'larda ve 1940'larda Hindistan halkının bir başka endişe kaynağı ortaya çıktı...Kore, Çin , Filipinler, Mançurya gibi ülkeleri işgal eden Japonya İngilizleri kovup Hindistan'ı da işgal etmeye çalıştı..."