Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde Dünya Sıralaması:
2024
1- Danimarka
2- Norveç
3- Finlandiya
50- Bahamalar
54- Jamaika
60- Senegal
81- Surinam
105- Zambiya
114- Madagaskar
115- Angola
116- Meksika
117- TÜRKİYE
125- Uganda
Çöküş dönemi işaretleri belirmeye başladı
Küresel ısınmayla, iklim kriziyle ilgili konuşan Profesör Doktor M. Levent Kurnaz yakın gelecekte Hindistan, Pakistan ve Bangladeş'ten 20 ila 30 milyon insanın Türkiye'ye göç edeceğini öngördü, tahmin etti...
Günün sözü: Kendi halkını kendi tarım ve hayvancılık ürünleriyle besleyememeye başlayan ülke o tarihten itibaren bağımsızlığını yitirmiştir!
Anlayabilene sivrisinek vızıltısı saz, anlamak istemeyene davul zurna az denir!
PROFESÖR DOKTOR M. LEVENT KURNAZ:
"2100 YILINDA ANTALYA, ALANYA, BODRUM, MARMARİS, HATAY, MERSİN GİBİ YERLERDE CEHENNEM SICAKLARI, NEM, RUTUBET VE SAUNA İKLİMİ İNSANLARIN YAŞAMASINA ASLA İZİN VERMEYECEK...NEM ORANI % 100 OLDUĞUNDA EN SAĞLIKLI İNSANLARIN BİLE 5 SAATTEN FAZLA YAŞAMASI MÜMKÜN DEĞİL! "
Küresel ısınmayla, iklim kriziyle ilgili konuşan Profesör Doktor M. Levent Kurnaz yakın gelecekte Hindistan, Pakistan ve Bangladeş'ten 20 ila 30 milyon insanın Türkiye'ye göç edeceğini öngördü, tahmin etti...
AKP'nin Türkiye'nin Doğu ve Güney sınırlarındaki mayınları temizlemesi ve açık sınır politikası izlemesi bu 30 milyon sığınmacının Türkiye topraklarına rahatlıkla, kolaylıkla girmesini sağlayacak...
Levent Kurnaz "nem % 100 oranına ulaştığı anda en sağlıklı insanın bile en fazla 5 saat içinde hayatını kaybedeceğini" söyledi...Levent Kurnaz 80 yıl sonra 2100 yılı civarında Antalya, Bodrum, Mersin, Marmaris, Alanya, Adana ve Hatay gibi şehirlerde ve ilçelerde insanların cehennem sıcaklarından ve sauna ikliminden dolayı yaşamasının imkansız olacağını söyledi...
Programı izlemek isteyenler için bilgi: Siemens sponsorluğunda Teke Tek Bilim Sunan: Fatih Altaylı...
PARİS OLİMPİYATLARINDA TÜRKİYE 64. SIRAYA YÜKSELDİ!
Paris Olimpiyatlarında 3 gümüş ve 5 bronz madalyayla 64. sıraya yükseldi!
KİRALAR...KİRALAR...
Kemal Sunal filmi repliği
"Bir daire, aylığından çok daha fazla kira getiriyorsa, demek ki bir daire kadar bile değerimiz yok. Okumuş yazmış, bunca yıl devlet memuru, 2 çocuk ve bir eş sahibi aklı başında bir adamın, bir apartman dairesi kadar değeri olmasın. Ne acı, temelli ölmüşüz !..."
PARAMIZIN İTİBARSIZLIĞI VE SEFALETİ
10 ağustos 2024
1 Bulgar Levası eşittir
18,69 Türk Lirası
1 Rumen Leyi eşittir
7,35 Türk Lirası
1 Gürcistan Larisi eşittir
12,45 Türk Lirası
1 Polonya Zlotisi eşittir
8,46 Türk Lirası
1 Azerbaycan Manatı eşittir
19,70 Türk Lirası
12 Ağustos 2024
1 Bulgar Levası eşittir
18,74 Türk Lirası
1 Rumen Leyi eşittir
7,36 Türk Lirası
1 Gürcistan Larisi eşittir
12,47 Türk Lirası
1 Polonya Zlotisi eşittir
8,51 Türk Lirası
1 Azerbaycan Manatı eşittir
19,73 Türk Lirası
GENÇLER...GENÇLER...
AKP’nin gençlerle ilgili anketinden gelecek kaygısı çıktı:
"Yurtdışına gitmek istiyorum, siyasete hiç ilgi duymuyorum"
AKP, haziran ayında Türkiye genelinde 3 bin kişinin katıldığı bir araştırma yaparak gençlerin nabzını tuttu...
AKP’nin gençlerle ilgili anketinden gelecek kaygısı çıktı: "Yurtdışına gitmek istiyorum..."
Hürriyet'ten Ebru Karatosun'un haberine göre “Gençlerle ilgili çözülmesi gereken en önemli sorun nedir?” sorusuna gençlerin yüzde 25.8’i işsizlik yanıtını verdi. Yüzde 21.9’u ekonomi ve yüzde 15.9’u ise eğitim dedi.
Gençlerin yüzde 40.1’i de “yurtdışında yaşama planının olduğunu” söyledi.
Ankete göre, gençlerin yüzde 36.6’sı kendisini “çok mutluyum” ve “mutluyum” olarak tanımlarken, yüzde 25.8’i ise “hiç mutlu değilim” ve “mutlu değilim” olarak tanımlıyor.
Gelecekleri konusunda ise gençlerin yüzde 36.1’i “çok iyimserim” ve “iyimserim” olarak değerlendirirken, yüzde 33.6’sı “çok karamsarım” ve “karamsarım” diyor.
“Neden geleceğiniz için karamsar düşünüyorsunuz?” sorusuna ise gençlerin yüzde 28.9’u “ekonomik sorunlar olduğu için” cevabını veriyor, yüzde 17.7’si ise “gelecek kaygısı” diyor.
Gençlerin yüzde 21.3’ü siyasete “çok ilgi duyduğunu” ve “ilgi duyduğunu” söylerken, yüzde 57.5’i ise “hiç ilgi duymadığını” ve “ilgi duymadığını” aktardı.
Ankete göre gençlerin yüzde 30.4’ü Atatürkçü, yüzde 13.6’sı Türk milliyetçisi, yüzde 4.7’si dindar, yüzde 4.3’ü muhafazakâr kesime kendini yakın görüyor.
BEKLENEN DEVASA TOKYO DEPREMİNİN ÖNGÖRÜLEN MADDİ ZARARI HESAPLANDI...TOKYO DEPREMİNDE OLUŞACAK TAHMİNİ HASAR, ZARAR, ZİYAN, MADDİ KAYIP BEKLENEN DEVASA İSTANBUL DEPREMİNDE OLUŞACAK MADDİ KAYIPLAR HAKKINDA FİKİRLER VERİYOR...TOKYO'DA YAKLAŞIK 38 MİLYON İNSAN YAŞIYOR...
Suudi Arabistan Anadoluyu kuzeye doğru itiyor ve devasa depremler yaşamaya devam edeceğiz...Tokyo'da meydana gelecek büyük bir depremin 6,7 trilyon dolarlık ekonomik kayba yol açabileceği hesaplandı...Japonya İnşaat Mühendisleri Birliği (JSCE) başkent Tokyo'da meydana gelecek büyük bir depremin 6,7 trilyon dolarlık ekonomik kayba yol açabileceğini açıkladı...Japonya İnşaat Mühendisleri Birliği (JSCE) Ocak 1995'teki Büyük Hanşin depremi verilerine dayanarak, olası büyük bir Tokyo depremi için 2018 araştırmasında öngördüğü 731 trilyon yenlik ekonomik kaybı, Mart 2011'deki Tohoku depremi verilerini baz alarak yukarı yönlü güncelledi.Araştırmada olası büyük bir deprem sonrası çöken yol ve köprüler nedeniyle askıya alınan üretim faaliyetleri dahil "20 yıllık sürede dolaylı kayıpların 954 trilyon yene (6,4 trilyon dolara) erişebileceği" açıklandı...Doğrudan ve dolaylı kayıplarla toplamda 1 katrilyon yenlik (6,7 trilyon dolar) ekonomik kayba yol açabilecek deprem sonrası merkezi ye yerel yönetimlerin vergi geliri kayıplarının ise 36 trilyon yeni (241 milyar dolar) aşabileceği tahmin edildi...JSCE Komite Başkanı ve Kyoto Üniversitesi Şehir Yönetimi Bölümü'nden Prof. Dr. Satoşi Fujii, araştırmaya yönelik açıklamasında "Yol ve köprülerin ciddi hasar gördüğü bölgelerde yeniden inşa gecikecek. Hiçbir şey yapılmazsa sonuçları korkunç olacak" değerlendirmesinde bulundu....Japonya İnşaat Mühendisleri Birliği (JSCE) araştırmasında, yol, liman ve binaların depreme dayanıklılığının artırılmasına 21 trilyon yen (140,8 milyar dolar) yatırım yapılması halinde, ekonomik kaybın yüzde 39 oranında düşürülebileceğini aktardı. 1914'te kurulan ve Japonya yerel adıyla Doboku Gakkai şeklinde tanınan JSCE, inşaat mühendisliği mesleği alanında kar amacı gütmeyen ve ülke geneli 40 bine yakın üyeye sahip profesyonel bir kuruluş.
***************************************
Küresel ısınmayla, iklim kriziyle ilgili konuşan Profesör Doktor M. Levent Kurnaz yakın gelecekte Hindistan, Pakistan ve Bangladeş'ten 20 ila 30 milyon insanın Türkiye'ye göç edeceğini öngördü, tahmin etti...Programı izlemek isteyenler için bilgi: Siemens sponsorluğunda Teke Tek Bilim Sunan: Fatih Altaylı...
https://www.youtube.com/watch?v=qYjh0LbeK-k&t=1242s
ESKİ TÜRKİYE YENİ TÜRKİYE KIYASLAMALARI
Akşam Gazetesi 4 Mart 1934:
İstanbul'da ağaç kesilmeyecek
Müsaadesiz ağaç kesenler üç aydan iki seneye kadar hapsedilecek.
Rastgele ağaç kesmenin önüne geçmek üzere Ziraat Vekaleti tarafından hazırlanan kanun layihası meclise sevk edilmiştir.
Ziraat encümeninde tetkik edildikten sonra umumi heyete arzolunacaktır.
Bu sene çıkarılacak olan bu kanun 4 maddedir. Yalnız İstanbul'a şamildir. Adalarda çam kesilmeyeceği gibi bahçelerde hatta evlerin bahçelerindeki ağaçlar bile kesilmeyecektir.
Bir ağaç kesmek için orman fen memurluğundan müsaade alınacaktır. Alınmadığı takdirde ağaç sahibine, kesene ve kestirene ağır cezalar verilecektir.
Cezalar üç aydan başılyarak iki seneye kadar hapis, 2 yüz liraya kadar para cezasıdır.
Kanun, İstanbul'un tabii güzelliğini muhafaza ettirecektir. Başka ağaç kesmenin önünü, halen encümende müzakere edilmekte olan orman kanunu alacaktır. Bu kanun 198 maddedir. Yirmi seneden beri hazırlanmış layihadır. Bu kanun da bu sene behemehal çıkarılacaktır.
Kanunun üçüncü maddesi aynen şöyledir:
>>Ormanların, aksi sabit oluncaya kadar devletin olması asıldır.>>
Bir çok münakaşayı mucip olan bu maddenin bugünkü encümen toplanmasında aynen kabul edilmesi muhakkak gibidir . Bu takdirde uydurma vesikalarla tasarruf edilmiş ormanlar, devletin olacaktır.
Akşam Gazetesi 4 Mart 1934
BİR ANI KİTABI: GÖRDÜKLERİM, YAŞADIKLARIM
İsmet İnönü'nün genç mühendis Jak Kamhi'ye "Aman çok yol yapma evladım, yaparsan bütün Anadolu akın akın buraya gelir" dediğini biliyor muydunuz? (Sayfa: 35)
KAZIM KARABEKİR FEVZİ ÇAKMAK, İNÖNÜ KADAR ÖNEMLİ VE DEĞERLİ KOMUTANDI...ÜSTÜN SAVAŞ BAŞARILARI VARDI...TÜRKİYE CUMHURİYETİ'Nİ BORÇLU OLDUĞUMUZ KURUCU BABALARDAN BİRİ OLAN VE NE YAZIK Kİ DALKAVUKLUK BECERİSİ OLMADIĞINDAN ÇOK HAKSIZ SALDIRILARA, KORKUNÇ İFTİRALARA UĞRAYAN KAZIM KARABEKİR'İN 1938 GÖZLEMLERİ:
13 Kasım 1918 Çarşamba günü İstanbul Dolmabahçe Sarayı önlerinde ( kimi gazeteler 55, kimi gazeteler 61 İngiliz, Fransız, İtalyan,Yunan savaş gemisi İstanbul'u işgal etmek için geldi diye yazıyordu) İngiliz, Fransız, İtalyan, Yunan savaş gemileri İstanbul'u işgal etmek amacıyla demir atmıştı...26 Eylül 1923'te İngiliz ordusu İstanbul'dan askerlerini geri çekme operasyonunu başlattı...2 Ekim 1923'te İstanbul'dan son işgalci askerler ve generaller de çekilmiş oldu...Bu dört düşman ordusunun Türk topraklarından çıkarılmasında baş rol üstlenen komutanlardan biri olan Kazım Karabekir Paşa 29 ekim 1938 Cumartesi günü günlüğüne şöyle yazdı:
"Akşam ailece Kadıköy ve Üsküdar’a gittik. seviye günden güne düşüyor. hele Üsküdar sahilinde oturacak insanca bir yer yok. Halk köyden veya muhaceretten gelmiş gibi…"
MİMAR KEMALEDDİN (1870-1927), SEDAD HAKKI ELDEM (1908-1988) , LEMİ MEREY (1925-1991) GİBİ EN DEĞERLİ TÜRK MİMARLARDAN BİRİ OLAN RÜKNETTİN GÜNEY'İN (1904-1970) ESERİ, BALKONDA 360, PARTERDE 640 KOLTUK KAPASİTELİ HARBİYE KONAK SİNEMASI İLERİ YAŞTAKİ SİNEMASEVERLERİN HAFIZALARINDA YAŞAMAYA DEVAM EDİYOR...HARBİYE ÇOCUK PARKININ KARŞISINDAKİ SİNEMA SALONU HAKKI BAŞARAN'A AİT BİR ARAZİ ÜZERİNDE İNŞA EDİLMİŞTİ... TÜRKİYE'NİN EN GÜZEL SİNEMASI HARBİYE KONAK BUGÜN TAM BİR HARABE VE SİNEMA ŞU ANDA DEV FARELERİN YUVASIDIR...
CELAL ŞENGÖR'DEN BİR HARBİYE KONAK SİNEMASI HATIRASI...
Celal Şengör’ü Büyüleyen Film: Krakatoa: Büyük Macera
Atatürk sevgisinde herkesi geride bırakan, Jeolog Profesör Doktor Celal Şengör’ün gazeteci yazar Sefa Kaplan ile yaptığı nehir söyleşi Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından “Bir Bilim Adamının Serüveni” adıyla yayınlandı.
Profesör Doktor Celal Şengör bu kitabın 38. sayfasında “Krakatoa: East of Java” adlı sinema filminden bahsediyor. Bu sıralar bu kitabı okumakta olduğumdan ve bu kitabı herkese tavsiye ettiğimden Profesör Doktor Celal Şengör’e ulaşarak kendisine bir soru sordum...Dünya sinemalarındaki ilk gösterimi 26 Aralık 1968'de İsveç'te yapılan, Harbiye Konak Sineması'na 1971'de ulaşan “Krakatoa: East of Java” 131 dakika uzunluğundaydı...
Sorduğum soru ve Profesör Doktor Celal Şengör’den aldığım yanıtı aşağıda okuyabilirsiniz.
Hakan Sonok:
“This Changing Earth” başlıklı makaleyi okuyunca jeoloji konusundaki bildiklerinizin yanlış ya da eksik olduğunu anladığınızda uğradığınız moral çöküntüsünü Türkiye sinemalarında “Krakatoa: Büyük Macera” adıyla gösterilen orijinal adı “Krakatoa: East of Java” adlı sinema filmini seyrederek, bu filmin yardımıyla aştığınızı söylüyorsunuz… Kuzey Amerika sinemalarında 1969’da, Türkiye’de 1971’de gösterilmeye başlanan ve özel görüntü efektleri dalında Oscar ödülüne aday gösterilen bu film çok iyi bildiğiniz gibi 26 Ağustos 1883’te 36.000’den fazla insanın öldüğü yanardağ patlamasının yol açtıklarını konu alıyordu… Bu film hakkındaki kişisel izlenimlerinizi, düşüncelerinizi, yorumlarınızı, sizde bıraktığı derin izi ayrıntılı olarak anlatabilir misiniz?
Profesör Doktor Celal Şengör:
Sumatra ile Java arasındaki boğazda bulunan meşhur volkanın 1883’teki büyük indifaını ve bu indifa sonucu oluşan tsunaminin çevreyi tahribini anlatan filmi Harbiye Konak Sineması’nda seyrettiğimi hatırlıyorum. Filmi izleyince orada anlatılan volkanik olayların güzelliği beni büyüledi ve ben jeolojiye devam dedim. O filmdeki yanardağ patlamasının tarihini ben filmi seyrederken çok az biliyordum. Ama filmde tabiatın muazzam gücü karşısında biz insanların gündelik sorunlarımızın ne kadar anlamsız şeyler olduğunu idrak ettim. Bu büyük doğa gücü ayrıca çok güzel manzaralar yaratıyor: Filmde yanardağın indifaı, lâv akıntıları ve volkan bombaları, muazzam tsunaminin karaya varışı gibi sahneleri seyrederken, biz insanların (hatta tüm canlıların) bu doğa gücü karşısında fiziksel olarak ne kadar aciz olduğumuzu ama aklımızla onları anlayabildiğimiz ve Kaptan Henderson gibi, bilgili olursak onlardan nasıl kurtulabileceğimizi düşündüm. Bilgi bir doğa olayını yaratmakla eşit değerdedir. Bilgili insan o doğa olayının gücünün bile ezemediği yüce bir varlıktır. Bu hisler beni tekrar jeolojiye dönmeğe ikna etti. Güzellik, yani estetik tatmin ve bilgi ve o bilginin kamçıladığı yaratıcı düşünce. Bunlar bir hayatı doldurmaya çok çok yeter diye düşündüm. Bugün de aynı düşünce içindeyim ve o filmin yapımcılarına şükran duyuyorum. Bir de Krakatoa East of Java demeselerdi film kusursuz olacaktı. Gerçi, eskiden Sumatra’ya Java Major denirdi. Acaba filmin yapımcıları bunu düşündüler mi, sanmam. Ben East of Java’nın talihsiz bir yanlışlık olduğunu düşünenlerin ne yazık ki haklı oldukları kanaatindeyim…
ATATÜRK'E İZMİR'DE SUİKAST DÜZENLENME GİRİŞİMİ KEMAL TAHİR'İN "KURT KANUNU" (1969) ROMANINA, ERSİN PERTAN'IN "KURT KANUNU" ROMANININ SİNEMA FİLMİ (1992) UYARLAMASINA, YILMAZ KARAKOYUNLU'NUN "ÜÇ ALİLER DİVANI" (1991) ADLI ROMANINA DA KONU OLMUŞTU...
Metin Toker (1924-2002), “Demokrasimizin İsmet paşalı yılları” dizisininde bir iddiaya, bir anekdota yer verir:
"Burada, bir iyi bilenden işittiğim hikâyeyi anlatmalıyım. Atatürk'ü öldürme girişimi İzmir suikastı davasından sonra Cavid bey idama mahkum olmuştu. Cavid bey (1875-1926) , Selanikli ve dünyanın sarraflarıyla, mali çevreleriyle ilişkileri sıkı. Bunlar ve Türkiye'deki yakınları bir kampanyaya girişmişler: Cavid bey idam edilemez, zira Cavid bey eğer idam edilirse bütün batı âlemi, farmasonlar, bankacılar Türkiye'nin aleyhinde cephe alırlar! Propaganda Mustafa Kemal Paşaya yansıtılmış. Gazi bir düşünmüş ve şöyle demiş: 'bir asın bakalım, ne olacak?…'"
Cavid Bey, II. Meşrutiyet döneminde maliye nazırlığı yapmış Yahudi kökenli Osmanlı siyasetçisi. Atatürk’e suikast girişiminin sorumlularından biri olduğu gerekçesiyle tutuklandı ve yargılandıktan sonra idam edildi.
İsmet İnönü’nün damadı gazeteci Metin Toker, 1924 yılında İstanbul’da doğdu. Galatasaray Lisesi’nden mezun oldu. İstanbul Üniversitesi’nde Fransız Filolojisi Bölümü’nde lisans eğitimini tamamladıktan sonra Fransa’ya giderek siyaset bilimi okudu. 1943 yılında Cumhuriyet yazarı olan Toker, 1954 yılında Akis dergisini kurdu ve 1968 yılına kadar bu dergiyi yönetti. Akis dergisi, birçok gazeteci için bir okul görevi gördü.
1955’te Ana Muhalefet Partisi Başkanı İsmet İnönü’nün kızı Özden İnönü ile evlendi. Bu beraberlikle birlikte politik arenada adı daha çok duyulur oldu. 1977-1980 yılları arasında kontenjan senatörü olarak görev yapan Toker, 1980’li yılların başında siyaset yapmayı bırakıp tekrar siyaset üzerine yazmaya başladı. Milliyet’te uzun yıllar köşe yazarlığı yaptı. 18 Temmuz 2002’de vefat etti.
Metin Toker, yakın siyasi tarihe ışık tuttuğu, Solda ve Sağda Vuruşanlar, İsmet Paşa’yla 10 Yıl, Tek Partiden Çok Partiye, Demokrasimizin İsmet Paşalı Yılları, Bir Diktatörün İktidar Yolu, Rus Geldi Aşka Rus’un Aşkı Başka, Şeyh Sait ve İsyanı, Avrupa ‘Bir Şeyler’ Arıyor, Dört Buhranlı Yıl, Türkiye Üzerinde 1945 Kabusu adlı kitapları yazdı.
"KURT KANUNU" (1992) , "KUŞATMA ALTINDA AŞK" (1997) VE "ŞARKICI" (2001) ADLI FİLMLERİYLE YÖNETMEN, SENARYO YAZARI VE YAPIMCI ERSİN PERTAN ÖLÜMSÜZLEŞMİŞTİ...
Ersin Pertan "Kuşatma Altında Aşk"ta mütevazı bir bütçeyle "I, Claudius" vari (1937; 1976 tarihli iki uyarlaması var) bir yapıma imza atmış "Bizans'ın Son Günleri"ni tarihsel gerçeklere bağlı kalarak beyazperdeye getirmişti...
En büyük desteği de Türkiye'nin en iyi sanat yönetmeni, Türkiye'nin Milena Canonero'su (Canonero'nun dört Oscar ödülü var) Annie Geelmuyden Pertan'dan almıştı...
Her ölüm aslında çok erkendir; Ersin Pertan (1943-2009)
Lütfi Ömer Akad’ın 37 yıl, Metin Erksan’ın 35 yıl işşiz bırakıldığı bir sektörde Ersin Pertan eşsiz bir mücadele vermişti…
Yönetmen, senaryo yazarı ve yapımcı Ersin Pertan “Şarkıcı”, Kemal Tahir uyarlaması “Kurt Kanunu”, Orhan Kemal uyarlaması “Tersine Dünya”, Bizanslı bir kadınla bir erkeğin baş karakterleri olduğu Bizans’ın son günleri öyküsü “Kuşatma Altında Aşk” gibi sıra dışı, eşsiz ve değerli filmler geride bırakarak erken yaşta aramızdan ayrılmıştı…
21 Nisan 1973’te Kemal Tahir vefat ettiğinde Aziz Nesin “Bir fırtına dindi” diyecekti…Kemal Tahir hayranlığı Bülent Ecevit, İsmail Cem, Metin Erksan, Halit Refiğ, Atıf Yılmaz, Ertem Eğilmez, Ayşe Şasa, ve Ersin Pertan’ın ortak paydasıydı…
Halit Refiğ Kemal Tahir’den “Yorgun Savaşçı” ve “Karılar Koğuşu”nu uyarlarken, Bülent Ecevit’in tutkulu desteğine,ısrarına,hatta yapım bütçesi sağlamasına rağmen devletin bürokratik çarklarını aşamayarak Kemal Tahir’in “Devlet Ana”sını filmleştirmeyi başaramayacaktı…
Bu arada Ersin Pertan, sekiz saat uzunluğundaki “Yorgun Savaşçı”da set fotoğrafçısı olarak çalışacaktı…
1977’de Wisconsin Üniversitesi’nin yapım bütçesini sağladığı “The Intercessors-Araya Girenler” adlı filmini gerçekleştirmesine Annie ve Ersin Pertan çiftinin Büyükada’daki evinde 1974 yazında tanıştığı tarih profesörü Rogers Hollingsworth vesile olan Halit Refiğ, Ersin Pertan’ın 23 Temmuz 2009’da erken yaşta vefat etmesine de çok üzülmüştü.
Halit Refiğ Pankreas kanserinin son aşamalarında olmasına rağmen 25 Temmuz’da Ersin Pertan’ın Zincirlikuyu Mezarlığı içindeki Camiden kaldırılan cenazesine katılmıştı.
Ersin Pertan, Cengiz Ergun’un Odak Film Yapımevi ve fındık tüccarı Lokman Kondakçı’nın Varlık Film Yapımevi gibi 1980’li yıllarda Türk sinemasının en iyi filmlerine yapım bütçesi sağlayan şirketlerin havlu attığı bir dönemde yönetmenliğe başladı.
Bu nedenle de, 1990’ların başından bugüne kadar, dünyadaki ve Türkiye’deki pek çok meslekdaşı gibi, bir taraftan projelerini geliştirmeye kafa yordu, bir taraftan da bunlara finans kaynağı bulabilmek için gereğinden fazla zaman ve enerji harcamak zorunda kaldı.Bu dönemde yönetmenlerin film çekebilmeleri için ikna etmeleri gereken işadamı ve sermayedar sayısı tüm dünyada inanılmaz bir artış göstermişti.
Öte yandan halkımızın geğirmelerini bile komik ve izlemeye değer bulduğu, birkaç adet, ne yapsa (A dese) güldüren adamın dışında kimsenin bilet sattırma garantisinin olmadığı bir dönem başlamıştı. Kişisel projelere neredeyse tüm finans kapıları kapanmıştı.Aynı dönemde ilk filmini çekenlerin çoğu ikincisini, ikincisini de çekebilenlerin çoğu üçüncüsünü gerçekleştirme olanağı bulamadı.
Çoğu yönetmen, filmleri uğruna borca battı, evini ve otomobilini satmak zorunda kaldı…Ömer Kavur ailesinden kalan birikimleri filmlerinde batırdı…Halit Refiğ, Metin Erksan, Lütfi Akad gibi ustalar bile film çekebilecek enerjileri olduğu halde bir kenarda işsizliğe terk edildi…
Metin Erksan ölümünden önceki 35 yıl boyunca, Lütfi Akad da ölümünden önceki 37 yıl boyunca sinema filmi yapımcıları tarafından işsiz bırakıldı...Türk sineması en verimli yaşlarındaki en büyük ustalarını işsizliğe mahkum etmiştir…
Ersin Pertan, film üretmek için giderek daha fazla emek ve çaba harcamanın gerektiği son yirmi yılda kaliteden taviz vermeden el emeği, göz nuru filmler üretebildiyse, bunu kendi iradesi kadar mutlu bir evlilik kurduğu ve sürdürdüğü Annie Pertan’ın desteği ve işbirliğiyle gerçekleştirmişti.
Hatta şu da söylenebilir: Ersin Pertan’ın da başarılarının ardında yaşamının odak noktasındaki kadın (Annie Pertan) vardı.
Annie-Ersin Pertan çiftinin Ersin ve Esra adlarında iki çocuğu bulunuyor.Halit Refiğ’in “Aşk-ı Memnu”su dahil pek çok filmde çalışan ve Türkiye’nin en iyi sanat yönetmenlerinden biri olan Annie Pertan, Refiğ’in finans bulunamayan “Mimar Koca Sinan” adlı tasarısı için Paris kütüphanelerinde dönem kostümleri incelemesinde bulunmuştu.
Giovanni Scognamillo, Agah Özgüç, Rekin Teksoy, Ali Ulvi Uyanık ve Erden Kıral, yeri hiçbir zaman doldurulmayacak Ersin Pertan’ı bu satırların yazarına anlattı…
Yaptığımız görüşmelerde Giovanni Scognamillo ve Agah Özgüç , Ersin Pertan’ın “Kuşatma Altında Aşk” ve “Şarkıcı” adlı filmlerinin, yönetmenin en iyi filmleri olduğu konusunda görüş birliğine vardı.
Ersin Pertan, Agah Özgüç’e Neler Söylemişti?
1960 öncesinde çekilen Türk filmleriyle ilgili tüm kayıtları, künyeleri Rakım Çalapala, Nijat Özön ve Giovanni Scognamillo tutuyordu.1960 sonrasında bu kayıtları Agah Özgüç tutmaya başladı.Türk Sinema tarihinin yedi binden fazla filminin tutanaklarını işte bu dört yazar tutmuştur.
Agah Özgüç “Bu kayıtları tuttuğumuz için kaçık olarak bile tanımlandık,” diyor.
Ersin Pertan, 1978 yılı sonunda sinema yazarı Biltin Toker’in “Yeşilçam’ın muhtarı” lakabını verdiği Agah Özgüç’e “Bu çalışmalarından ne çıkarın oldu?” diye sordu.
Agah Özgüç’ün cevabı şöyleydi: “Çıkarım, kazancım olmadı.”
Bu cevap üzerine Ersin Pertan Agah Özgüç’e şunları söyleyecekti : “Peki zorun neydi bu kadar didinecek?”
Oysa bizce Ersin Pertan’ın kendisi de 1991’den itibaren yaptığı filmlerden umduğu karşılıkları (yeterince seyirci, ödül ve övgü) bulamayacaktı.Ersin Pertan da en az Agah Özgüç kadar yapıtları (kitapları) için özveride bulunmak zorunda kalacaktı.
Agah Özgüç, Ersin Pertan’ı Anlatıyor:
“Ersin Pertan kişi olarak mesafeli bir insandı.Kendi içine kapalı bir insandı.Bizlere çok sıradışı filmler armağan etti.O olmasaydı başka kimsenin yapmayacağı filmlerdi bunlar. Kemal Tahir’den Kurt Kanunu’nu, Orhan Kemal’den Tersine Dünya’yı uyarlayarak da Türk edebiyatının ölümsüz eserlerini beyazperdeye taşıdı.Ersin Pertan bu açıdan Türk Sineması’nda Halit Refiğ’in çizgisine yakın bir yönetmendir.”
“Müjde Ar nasıl “Afife Jale”de bedava oynadıysa, Türkan Şoray nasıl “Gramofon Avrat” setine yapımcıdan para gelmesi kesilince çekimler devam edebilsin diye sette çalışanlara kendi cebinden ödeme yaptıysa, Ömer Kavur nasıl “Karşılaşma” adlı filmi için evini sattıysa, Ersin Pertan da özverili, fedakar bir sanatçıydı.Emeklilik yıllarında kullanması gereken kişisel birikimini bile sinema aşkı uğruna, iyi filmler yapabilmek uğruna, sevdiği iş uğruna, harcamış ve cebinden koyduğu bu parayı ne yazık ki filmlerinin yeterince bilet satmaması sonucunda geri alamamıştır.Üstelik, Ersin Pertan filmleri çoğu zaman insafsız, haksız eleştirilere uğramış ve acımasızca yargılanmışır.”
Ersin Pertan’ın en başarılmış filmleri “Şarkıcı” ve “Kuşatma Altında Aşk”tır. İkisi de iddialı birer edebiyat uyarlamaları olan “Tersine Dünya” ile “Kurt Kanunu”ysa yeniden izlenip yeniden değerlendirmeyi hak eden filmlerdir. Tümünün başarısında da bu filmlerin sanat yönetmeni olan Annie Pertan’ın büyük payı vardır.
Rekin Teksoy, Ersin Pertan’ı Anlatıyor:
“Düzgün, dürüst, işini çok seven, kendini sinemaya adamış bir yönetmenimizdi. Keşke kendisini bu genç denebilecek yaşta kaybetmeseydik. Çok üzüldüm.”
Erden Kıral, Ersin Pertan’ı Anlatıyor:
“Çok üzgünüm.Ersin’in ölümü ani oldu.Ersin Pertan az sayıdaki filmini bir keşiş disiplini, sabrı ve titizliğiyle yaptı.Her sorunu her aşamasında tek başına göğüsledi.Filmlerinin yapımını, çekim sürecini, post prodüksiyonunu yalnız gerçekleştirdi.Tabii değerli eşi Annie Geelmuyden Pertan’ın katkılarını unutmamak lazım.
Ersin Pertan’ın daha çok dönem filmlerine ilgisi vardı.Bizans ve Osmanlı ilgi alanıydı.Felsefi görüşlerinde ise Kemal Tahir etkisi görülür.İyi bir Kemal Tahir okuruydu.
Bugün artık, üzerinde hemen anlaşılan klasik filmlerin, olgun üslupların dönemi değil.Ayrıca şöyle bir yanılsıma yaşanıyor: Teknoloji gelişir, ilerler.Ama sanat ilerlemez.Kendi içinde devinir biçim değiştirir sadece.Dolayısıyla Ersin Pertan’ın filmleri zaman içinde doğrulanıp modern klasiğe dönüşebilir.Nur içinde yatsın.
Ali Ulvi Uyanık, Ersin Pertan’ı anlatıyor:
“Bir önemli entelektüeli, yaşadığı İstanbul’un-Pera’nın dokularına nüfuz etmiş has bir kentliyi, popülizme prim vermeyen bir sinema insanını kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyim. Çünkü biliyorum ki, giderek sığlaşan ve çoraklaşan kültür ortamımızda Ersin Pertan’lar kolay yetişmiyor. Sanıyorum ki, O, evrende asla kaybolmayan o muhteşem enerji yoğunluğunda nice değerli sanatçının arasında şimdi. Biz ise daha yalnızız.
Onun mesafeli duruşu, beyefendiliğinin bir simgesiydi. Karşılıklı diyaloglarda daima saygılı ve kırmaktan çekindiğiniz hassas yüreğinin samimiyetini hissettiren bir gerçek beyefendi... Sizi çok arayacağım: İzlediğimiz yepyeni filmleri sıcağı sıcağına değerlendirme sohbetlerimizi, sinemamızın uzak durduğu konuları perdede seyirciyle buluşturmak için verdiğiniz mücadeleleri, özverilerinizi, sevgili eşinizle birlikte sinemaya olan derin hayranlığınız ve aşkınızı… Çok ama çok özleyeceğim. Artık daha da eksiğiz. Geride bıraktığınız filmleriniz ise sinemamızın değerleri, izledikçe siz hep bizlerle birlikte olacaksınız. Bize kattıklarınız için, teşekkür ederiz.”
Giovanni Scognamillo, Ersin Pertan’ı anlatıyor:
Soru: Niye böyleyiz? Çoğu değerimize neden yaşarken, sağlığı yerindeyken hakkını teslim etmiyoruz?
Scognamillo: Çünkü duygusal bir toplumuz ve çoğu şeyleri mantığımızla değil de duygularımızla değerlendirmeğe çalışıyoruz.
Soru: Pertan inatçı bir sanatçıydı.Piyasanın, yapımcıların,medyanın,hatta seyircilerin istediği, el üstünde tuttuğu türde filmler yapmadı.Herkes yeni yeni Kahpe Bizans’lar isterken Pertan sıradışı filmler yaptı.Bizans’a bir ağıt bile çekti.Çok az takdir gördü.Gerçek değeri geç de olsa anlaşılacak mı?Bu konuda sizin ümidiniz var mı?
Scognamillo:Evet, Ersin Pertan inatçı bir arkadaştı ve her zaman kendi sinema görüşüne uygun filmler yapmak istedi ve yaptı. Bizans’a yaptığı ağıt (Kuşatma Altında aşk) sinema tarihinde benzeri olmayan bir çalışma idi. Son derece dürüst ama Kahpe Bizans mantığı ile değerlendirildiğinden anlaşılamadı, cahilce eleştirildi. Zaman ve zamanla gelen değişik değerlendirmelerle belki ilerde anlaşılır. O artık tarihçilerin görevidir.
Soru: 1990’larda yönetmenliğe başladığında Türkiye’de gerçek anlamda film yapımcısı kalmamasından/olmamasından , yönetmenlerin aynı zamanda filmlerine finans kaynağı bulmak zorunda olmasından dolayı, Pertan da başka ülkelerdeki meslekdaşlarının uğraşmak zorunda kalmadığı ek sorunlarla karşı karşıya kaldı.Türkiye’de 1950’lerin, 1960’ların, 1970’lerin, 1980’lerin yönetmenleri bu açıdan daha mı şanslıydı?
Scognamillo: Kendi yapımcısı olan yönetmen bir taraftan kendini çok özgür hisseder (ve olur) öte taraftan ise daha ağır sorumluluklar yüklenir yapımcı tarafı yönetmen tarafını dizginlemek zorunda kaldığından, Evet geçmiş dönemlerde bir yapımcıya bağlanan yönetmenler daha şanslıydılar.
Soru: Ersin Pertan’ın en başarılmış filmleri hangileridir?
Scognamillo: “Kuşatma Altında Aşk” ve “Şarkıcı”.
Soru: Haksızlığa uğradığı, haksız eleştirilere uğrayan filmleri olmadı mı?
Scognamillo: Pek tabii ki oldu ama her sanatçı haklı veya haksız eleştirilere açık olmak zorundadır, oyunun kurallarından biridir bu.
Soru: Ersin Pertan’ın sinemamıza kazandırdıkları ve katkıları nelerdir?
Scognamillo: Bağımsız bir sinemanın mümkün olduğunu çok önceden kanıtlamış olması.
Soru: Kendisinin yönetmenlik kariyerini oluştururken Halit Refiğ’in izinden gittiği ve Refiğ’i kendisine model olarak aldığı söylenebilir mi?
Scognamillo: Kanımca Ersin Pertan’ın izinde gittiği tek bir yönetmen vardı o da, doğal olarak, kendisi idi.
Soru: En iyi filmlerinden ”Kuşatma Altında Aşk”, Finli yazarın “Bizanslı Aşıklar” adlı romanından serbest bir uyarlama gibi görünüyor, bu konuda ne diyeceksiniz?
Scognamillo: Evet, kullanılan kaynaklardan biri Mika Waltari’nin Kara Melek romanı oldu ki Dino de Laurentis’in Türkiye’de gerçekleştirmek istediği bir tasarı idi. Ancak Pertan başka kaynaklar da kullandı ve Türk sinemasında ilk kez bunları filmin sonundaki tanıtma yazılarında gösterdi.
Soru: Mütevazi olanaklarıyla Bizans üzerine, tarihi gerçeklere en yakın, en dürüst filmi yaptı ve bununla neden yurt dışına açılamadı?
Scognamillo:Bildiğim kadarı ile film yurt dışında kimi etkinliklerde gösterildi ama tecimsel bir dağıtımı yapılamadı birçok Türk filmlerinde olduğu gibi.
Soru: 1970’li yıllarda kendisinin ev filmlerinde oynamıştınız.Bunu anlatır mısınız?
Scognamillo: Kısa filmler çoğu yönetmenler için bir başlangıçtır, Ersin Pertan ve Annie Pertan ile benim de rol aldığım iki kısa film çektik: Mavi Sakal ve bir uyarlama olan Sanrı.
Soru: Ersin Partan’ın anlatacakları vardı.Dolu dolu, iz bırakan, izleyenlerin hayatını değiştiren filmler yapmak istiyordu.Boş içerikli filmler yapmak istemiyordu.Edebiyat uyarlamaları yaptı, hatta Nahid Sırrı Örik’in “Abdülhamit Düşerken” adlı romanını da Ziya Öztan’dan önce uyarlamaya çalışmıştı.İyi bir entelektüel, iyi bir kitapsever ve sinemasever olduğuna tanık oldunuz/ olduk.Bu açıdan da çoğu meslekdaşıyla benzeşmiyordu.Bu açıdan sanıyorum sadece Metin Erksan ve Halit Refiğ’e yakındı.
Scognamillo: Amacı tecimsel sinema yapmak değildi, gözü gişede de değildi, inandığı ve kaleme aldığı senaryoları dilediği şekilde ve özgürce çekmek istiyordu ve yaşamı boyunca tüm zorluklara rağmen bunu yaptı.
Soru: Her başarılı erkeğin arkasında mutlaka ve mutlaka bu başarıda çok büyük payı olan bir kadın var.Annie Pertan da hayat boyu Ersin Pertan’ın adeta koruyucu meleği rolünü üstlendi.Bu konuda neler söyleyeceksiniz?
Scognamillo:Sadece koruyucu bir melek değil: bir eş, bir iş ortağı, bir destek, bir arkadaş ve de her zaman çok başarılı bir sanat yönetmeni olarak.
Ersin Pertan hakkında:
Ersin Pertan 1971-88 arasında Yeni Dergi, Yedinci Sanat, Milliyet Sanat, Hollywood Reporter gibi dergilerle Dünya ve Güneş gazetesine yazar ve muhabir olarak katkıda bulundu.
1981-90 arasında 24 filmde set fotoğrafçısı ve yönetmen yardımcısı olarak çalıştı.
Ersin Pertan, “Acı Gönül” adlı filminde “Alexis Zorbas-Zorba the Greek” (1964) adlı filmin görüntü yönetmenliğiyle Oscar ödülü kazanan Walter Lassally ile çalışmıştı.
Ersin Pertan’ın Filmlerinin Ödülleri:
Ersin Pertan’ın “Kurt Kanunu” adlı filmi Yasemin Alkaya’ya Ankara Uluslararası Film Festivali’nde en iyi yardımcı kadın oyuncu ödülünü kazandırmıştır.
Ersin Pertan’ın “Tersine Dünya” adlı filmi Antalya Film Festivali’nde Demet Akbağ’a en iyi yardımcı kadın oyuncu ödülünü kazandırmıştır.
Ersin Pertan’ın “Kuşatma Altında Aşk”ı Ankara Uluslararası Film Festivali’nde Annie Pertan’a en iyi sanat yönetmeni ödülünü kazandırmıştır.
Ersin Pertan’ın “Kuşatma Altında Aşk”ı Antalya Film Festivali’nde Annie Pertan’a en iyi sanat yönetmeni ödülünü kazandırmıştır.
Ersin Pertan’ın “Kuşatma Altında Aşk”ı Antalya Film Festivali’nde Erdal Kahraman’a en iyi görüntü yönetmeni ödülünü kazandırmıştır.
Ersin Pertan’ın “Şarkıcı”sı Antalya Film Festivali’nde Yeşim Salkım’a en iyi kadın oyuncu ödülünü kazandırmıştır.
Ersin Pertan’ın “Şarkıcı”sı Antalya Film Festivali’nde Ertunç Şenkay’a en iyi görüntü yönetmeni ödülünü kazandırmıştır.
Ersin Pertan’ın “Şarkıcı”sı Sadri Alışık ödüllerinde Nurseli İdiz’e en iyi yardımcı kadın oyuncu ödülünü kazandırmıştır.
Son Söz:
Bizler Ersin Pertan’a hakkımızı helal ettik. Acaba Ersin Pertan bize geçen haklarını helal etti mi? Bir de merak ettiğim bir şey daha var: Günün birinde insanlarımıza haklarını onlar yaşarken de teslim etmeyi öğrenebilecek miyiz?