Az  buçuk  mürekkep  yalamış  her  Türk  vatandaşı  Türk  dünyasının  bilinen  en  eski  Türkçe  sözlüğünün  Kaşgarlı Mahmut  tarafından  yazılmış  olan  Divan-ı Lügatü’t  Türk  olduğunu  bilir.

Bu eserin,  Araplara Türkçe’yi öğretmek ve Türkçe’nin Arapça’dan daha geniş bir dil olduğunu kanıtlamak amacı ile yazıldığını iddia eden birçok bilim insanı vardır.


Türk Dünyası 1914’e kadar Kaşgarlı Mahmut'un  Divan’ı Lügatü’t Türk  adlı  bir  lügat (sözlük) yazdığını  biliyordu  ama  bu  tarihe  kadar  bu  eseri  eline  alıp  okumuş, veya  bir  yerde  görmüş biri ortaya çıkmamıştı. 


Türk dünyası araştırmacıları, bu kitabın varlığından başka kitaplar sayesinde haberdar olmuştur.  Mesela Divan-ı Lugâtü’t-Türk’ten ilk söz eden Antepli Aynî diye de tanınan Bedreddin Mahmud’dur. ’İkdü’l-Cuman fi Tarih-i Ehli’z-Zaman’ adlı eserinin birinci cildinde Kâşgarlı Mahmud’un eserinden yararlandığı görülmektedir. Yine, Aynî,  kardeşi Şahabeddin Ahmed ile birlikte yazdığı ‘’Tarihü’ş-Şihabî’de’’ de Divan-ı Lugatü’t-Türk’ten yararlanmıştır. Daha sonra Kâtip Çelebi ünlü eseri Keşfü’z-Zünûn’da Divan-ı Lugatü’t-Türk’ü anmıştır. Ancak, Türk dünyasının çok merak ettiği bu kitap, zamanın eski Maliye Nazırlarından Nazif Bey’in kitaplığında ortaya çıkana kadar bulunamamıştır.  Nazif Bey, ölmeden önce yakını olan bir kadına kitabı hediye eder ve ona, ‘’Bu kıymetli bir kitaptır. Başın sıkışınca bunu satabilirsin.  Ama 30 Lira’dan aşağıya satma’’ der.


Bir zaman sonra paraya sıkışan kadın,  kitabı Bayezıt’taki Sahaflar Çarşısı’na götürerek Burhan adlı bir sahafa 30 Lira karşılığında bırakır ve 1914 Yılında Türk Kütüphaneciliğinin babası Ali  Emirî,  sahafları  dolaşırken  Burhan  Bey’in  dükkanında  Divan-ı  Lügatü’t  Türk’ü  görüp, heyecanla 33 Liraya  kitabı  alır. Haber kısa sürede önce İstanbul’da sonra tüm Osmanlı  ülkesinde  ve  nihayet  Türk  topluluklarında  duyulur  ve  büyük  heyecana  sebep  olur.  Asırlardır bilinen ama kimsenin görmediği Divan-ı Lügatü’t Türk nihayet bulunmuştur.


Ama kitap oldukça dağınıktır. Kitap,  Kilisli Muallim Rıfat Efendiye teslim edilir. Kilisli Muallim Rıfat Efendi  kitap  üzerinde  tam  iki  ay  çalışır. Formaları düzenler.  Sayfalara numara koyar ve müjdeyi verir, ‘kitap noksansızdır.’


Sonrasında kitabın varlığı Talat Paşa’nın da kulağına gider ve Talat Paşa bu eserin yok  olmaması  için  bastırılmasını  teklif  eder. Sonuç olarak I. Dünya Savaşı yıllarında Divan-ı  Lügatü’t  Türk,  Ali  Emirî  Efendinin  isteği  üzerine  Kilisli  Muallim  Rıfat’ın  editörlüğü  ile  bastırılır. (Kâşgarlı Mahmud’un Divan-ı  Lügatü’t Türk’ü 25 Ocak 1072 günü yazmaya başladığı eser,  840  sene  sonra 10 Şubat 1074’te basılmıştır.


3 cilt halindeki en geniş kapsamlı bu Türk sözlüğü, 840 yıllık hikayesinde, başta Uygurlar, Azerbaycanlılar, Kazaklar ve Çinliler olmak üzere birçok milletlerin ilgisini çekmiş ve yok edilmesi için birçok ilim adamının canına mal olmuş. Lügatın 840 yıllık hikayesini, köşemdeki yerin azlığı sebebiyle, gelecek köşe yazımda dile getireceğim.


Hoşça kalın, değerli eserleri iyi saklayın

 

 

 

 

,