2022'nin dış politikamız açısından en dikkat çekici özelliklerinden biri restorasyon yılı olmasıydı. 2023 de restorasyon sürüyor. Yeni Akiktidar, eski Akiktidarın ihtilafları azaltma, dostlukları güçlendirme politikasını sürdürüyor. Dış politikada restorasyon dolu dizgin devam ediyor. İlişkilerde U dönüşler yapılarak normalleşme sağlanmaya çalışılıyor.

Bu çerçevede, Mısır'la karşılıklı Büyükelçiler tayini önemli bir gelişme. Son yıllarda ilişkilere verilen hasarın onarılmasına yönelik özenli davranmak gerekiyor.

Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi  ve  NATO ile biriken sorunlarımız mevcut. Keza ABD ve bölgedeki sıkı dostu Yunanistan ile de sorunlar yaşıyoruz. Bu ortamda İsveç'in NATO üyeliğine Türkiye'nin destek vermesi olumlu bir gelişme oldu. Bunun karşılığında iki ülke arasında Terörle Mücadele Özel Koordinatörü atanması ve İsveç ve Türkiye arasında ikili bir güvenlik mekanizması kurulması yolunda varılan mutabakat da olumlu görüldü. İsveç'in Türkiye'nin AB üyeliğine, yaptırımların kaldırılmasına ve vize serbestisine destek verme vaadi  de kayda değer olarak yorumlandı. NATO Zirvesi sırasında liderler arasında başka hangi konularda uzlaşma sağlandığı zaman içinde netleşecek.

Bu gelişmenin Türkiye'nin Batı Dünyası ile ilişkilerinde başta  siyasi, ekonomik, savunma, çeşitli alanlarda olumlu yansımaları olabileceği değerlendirilmekte, Avrupa Birliği üyelik sürecinde ve Türkiye'ye yönelik yaptırımların kaldırılmasında yeni başlangıçlar yaşanması umut edilmekte. Önümüzdeki süreçte Türkiye'nin acilen gereksinim duyduğu dış  yatırımlara ve kaynaklara Batı'nın olumlu yaklaşması  da umut ediliyor. NATO Zirvesi vesilesiyle liderlerin yaptıkları açıklamalar bu açıdan cesaret verici görülüyor.

Öte yandan Batı Dünyası'nın Türkiye'den beklentisi olan demokrasinin, hukukun üstünlüğünün, insan haklarının güçlendirilmesine yönelik yeni Akiktidarın atacağı adımlar, Batı'nın Türkiye'ye bakışını, dış yatırımları, dış finans kaynaklarını etkileyebilir. Geçenlerde Hürriyet yazarı Abdülkadir Selvi'nin de işaret ettiği gibi, Türkiye'nin yeniden AB perspektifine kavuşması için  evin içinde bir takım düzenlemeler yapmasını gerekiyor. Evin içine çeki düzen vermesini gerektiriyor. Türkiye'nin hukukun üstünlüğüne saygı duyan, demokratik bir ülke olduğu algısına  gölge düşüren tutum ve davranışlardan özenle kaçınılması gerekiyor. Kopenhag Siyasi Kriterlerinin karşılanmasına yönelik 2000'li yılların başlarında cesaret verici adımlar atan AKP iktidarının, bugün aynı cesaretle davranmaması için bir neden var mı?