“Derin Yoksulluk Ağı”nın araştırmalarına göre; ülkemizde, günlük yaşayan, o gün ne yiyeceğini, nasıl barınacağını, nasıl ısınacağını, çocuğuna süt alıp alamayacağını bilemeyen, kafasının içinde bu sorular ve sorunlar varken yaşamaya çalışan çok sayıda insan var. Üstelik sayıları da hızla çoğalıyor!
O insanları; seçime çeyrek kala, uzun vadeli vaatlerle, kendinize bağlayamazsınız! Acil ve günlük ihtiyaçları için, daha öncesinde elvermediğiniz, güven aşılamadığınız o insanlar; size oy vermediklerinde de kızamazsınız. Hayatta hiç bir güvenceleri olmayan bu umutsuz grubun, güvenini kazanmak, sevgisini kazanmak, o kadar da kolay değildir! Eğer bu toplum dışına itilmişleri, yani en yoksulları, gerçekten anlamak ve kazanmak isteseydiniz; “Derin yoksulluk Ağı”nın kurucusu Hacer Foggo gibi başarılı bir kadını dinler, fikrini alır ve en azından milletvekili olabileceği bir sıradan aday yapardınız! Ama olmadı!
Toplum içinde “Büyük Yalnızlık” yaşayan yoksul kitleyi kazanmak, onlara umut aşılamak, önce bu grupları gerçek anlamda desteklemekten geçer! Güven duygusu, öyle kolayca kazanılmaz, uzun vadelidir, soyut kavramlara ve vaatlere değil, somut yardımlara ve dostça ilişkilere dayanır! İletişim kurmak, gönül köprüleri oluşturmak, ancak zamanla gerçekleşir. Bunun için parti içi programlar hazırlanarak, gönüllü gruplarla semt semt, mahalle mahalle, ev ev çalışılmalıdır.
“Büyük Yalnızlık” şiirinde Ümit Yaşar Oğuzcan, yoksulların duygularını çok güzel anlatmış:
“Önce çaresizlik çaldı kapıları
Sonra yoksulluk
Bütün aşina çehreler silindi aynalardan
Bir anda boşaldı dünya
Yapayalnız kaldık
Tez tükendi umut ekmeği“
Hasan İzzettin Dinamo’nun dizeleri ise; “derin yoksulluğun” tarifi gibi:
“Yağmur yağıyor, kış yağmuru şakır şakır
Gecekondumuz birkaç yerinden yine damlıyor.
Üstümüz eski püskü, tel dolap tamtakır
Umutsuzluk aç karga sesleriyle bizi selamlıyor
Pusmuş kilimin üstünde altın gözlü sarman
Bir huzur müziği üflemede mırıltıları.”
Yoksulluğu yok etmek yerine, yönetmeyi tercih edenlere karşı, yapılacak en iyi şey; yoksullara bu günden başlayarak elvermekten geçer. Yoksul evleri, yoksul mahalleleri sadece belediyeler eliyle değil, bütün partililerce desteklenmelidir. İletişim; örgütlü olarak her konuda yardımlaşma ve dostlukla, düzenli olarak sürdürülmelidir. Çünkü güven; uzun vadeli bir çalışmanın ve dostluğun ürünüdür.